Paylaş
Uzun bir süreçten beri rüzgarın savurduğu yaprak gibi oradan oraya sürükleniyorum. Dolayısıyla da sizlere aktaracağım bilgiler önümde dağ gibi yığıldı. İnanın neredeyse hepsi birbirinden önemli ve içeriğinde mutlaka Ankara bağlantısı var. Sözü daha fazla uzatmadan son 10 günün bilançosunu çıkarıp, yazmaya başlayayım. Sanıyorum yazdıklarım sizin de ilginizi çok çekecektir.
Berlin’deki turizm fuarından döndükten birkaç gün sonra elde valiz Uludağ’ın yolunu tuttum. Sakın kayak merakı filan zannetmeyin, Ankara Bölge Temsilciliği görevini üstlendiğim DB Dergi Grubu’nun prestijli yayınlarından Capital ve Ekonomist dergileri için oradaydım. Zira dergilerimizin Bursa Valiliği’yle yaptığı işbirliği sonucu Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ilki gerçekleşiyordu. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başta olmak üzere iş dünyasının çok sayıda patronu ve CEO’su iki günlüğüne Uludağ’ı kendilerine mesken ediniyordu. Katılımcı sayısı binin üzerindeydi ki, ilk gün zirvenin yapıldığı salonda 600 kişi vardı. Yıllardır tüm dünyadaki ekonomi liderlerinin ünlendirdiği Davos’un alternatifi olarak devreye giren Uludağ Zirvesi başarısını, önümüzdeki yıllarda yurt dışına da açılarak pekiştirecek, geleneksel hale gelecek. Hiç kuşku yok ki bu zirvenin oluşmasında Capital ve Ekonomist dergileri ile kaptan köşkündeki Yayın Direktörü Rauf Ateş’in büyük payı var.
KAPTAN PİLOTUN ANONSLARI KOMİKTİ
Zirvenin detaylarını medyadan takip etmişsinizdir, ben arka planda kalan hoş anıları ve gözüme çarpan eksikleri aktarmak istiyorum. Zirve için Bursa yollarına düşerken seyahat arkadaşlarım Limak Holding’in patronu ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkan Vekili Nihat Özdemir, J.W Marriott, Calista gibi otellerin sahibi Özdoğan grubun yönetim kurulu üyesi Ali Özdoğan, Nurol Holding’in CEO’su Uğur Doğan gibi isimlerdi. Esenboğa Havalimanı’nda buluşmuş ve en azından ben ve Ali Özdoğan’ın ilk kez bindiği Borajet ile yola çıkmıştık.
Borajet’in her biri 45 kişilik uçakları pervaneliydi ki, bu şirket başka birçok güzergaha daha uçuyormuş. Aslında hepimizde bir tedirginlik oluşmuştu ki, bizi rahatlatan Nihat Özdemir oldu. ‘Merak etmeyin, daha önce de Borajet’e çok bindim. Bunlar en güvenli uçaklar. Zorda kalsa asfalt yola bile iniyor” derken koltuk aralıklarının darlığına yönelik karşı bir fikir üretemiyordu. Bir de kaptan pilotun anonsları ile tuvaletlerdeki vanalardan su yerine hava gelmesine de... Açıkçası kaptan’ın anonsları bana komik gelmişti.
DERBİDE YEMEK DAVETİNİ YAPARKEN YANINDAYDIM
THY ya da Pegasus gibi havayollarının uçaklarına bindiğinizde kaptanlar rota hakkında nasıl bilgi verir? Üzerinden geçeceğimiz il ya da ülkelerin listesini anonslayıp, tahmini iniş saatini bildirir. Borajet’te ise rotada illerle beraber ilçelerin ismi de sıralanıyordu. Örneğin Beypazarı, Nallıhan filan diye sıralayıp, varış noktasına kadar daha bir çok ilçeyi söylüyordu. Meğer o an yaptığım espriyi daha önce başka yolcular da dillendiriyormuş: “Yemek ve çay molasını da Bolu’da mı vereceğiz?”
Bursa Yenişehir Hava Limanı’na indiğimiz zaman ise Uludağ’a ulaşmak için iki saatlik yolu kat etmemiz gerekti. O an anladım ki Ankara’dan otomobille gitmek daha akıllıca bir eylem. Yol boyunca ise Nihat Özdemir’le iki gün sonra gerçekleşecek Fenerbahçe- Galatasaray derbisi üzerine yorumlar yaptık. Bilmeyenler için belirteyim sıkı bir Galatasaray taraftarıyım. Ancak ilginçtir kişisel ve aile dostlarımın büyük kısmı Fenerbahçeli. Bunlardan biri de Nihat Özdemir ki, yol boyu birbirimize takıldık ve iddiaya girdik. Tabii hiç susmayan telefonlardan fırsat buldukça... Yol boyunca Nihat Bey’in telefonu hiç susmadı ve derbi için bilet torpili isteyenlerin talebi hiç bitmedi. Bu arada Galatasaraylı yöneticileri tek tek benim yanımdan arayıp, maç öncesi yemeğe davet etmesi de çok hoşuma gitti.
HEDONİST PATRONLARLA ÖĞLE YEMEĞİ
Ertesi sabah Zirve Ali Babacan’ın açılış konuşmasıyla başlarken öğleden önceki ilk oturumun konuklarından biri de Nihat Bey oldu. Ardından da konuşmasını bitirip, kaldığımız otelin az ötesine inen helikoptere binmesi bir oldu ki, bu acelesi futbolcularla maç öncesi yiyeceği dayanışma yemeği içinmiş. Keşke o yemek yerine birazdan aktaracağım bizim özel yemeğe katılsaydı.
Zirveye öğlen arası verilince Akfen Holding’in sahibi Hamdi Akın, ETS ve Atlasjet’in sahibi Mehmet Ersoy, Ali Özdoğan gibi isimlerle beraber Ali Ağaoğlu ve Hayri Yazıcı’nın birlikte verdikleri yemeğe katıldık. Yanımızda birkaç dost daha vardı. Açıkçası kahkahaların hiç eksilmediği bu özel anlara doyamadım. Siz bakmayın medyadaki hallerine, aslında her biri sıcak kanlı ve mütevazı kişilikler. Biraz da dünya zevklerinden haz duyan hedonist insanlar.
Biz zirvenin sonuçlarına geri dönelim. Evet, Uludağ Zirvesi, Davos için iyi bir alternatif ama dünya devlerinin gelmesi isteniyorsa havalimanı daha yakın bir konumda olmalı. Tabii dağa tırmanan yol da elden geçirilmeli. Yoğun trafikten dolayı İstanbul’dan Uludağ’a gelmek bile o kadar kolay değil. Bir de otellerin sayısı ve kalitesi artırılmalı, daha büyük kongre salonu yapılmalı. Üstelik sırf bu zirve için değil, başka organizasyonlar için de.
HAZIRLAYIP ANLAMADIĞIM BİR DERGİ DAHA
Ekonomi zirvesinden iki gün sonra ise bu kez 19. Moskova Uluslararası Turizm Fuarı’na (MITT) katılmak için Rusya’nın yolunu tuttum. Malumunuz bizim Tempo Travel’in İngilizce, Almanca derken Rusça versiyonunu da çıkarıyoruz. Hep söylüyorum, kiril alfabesinden dolayı bu Rusça sayı hazırlayıpta anlamadığım tek yayın. Şaka bir yana Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla işbirliği yaparak hazırladığımız dergi fuar boyunca büyük ilgi gördü. Üstelik bu yıl ikincisini çıkardığımız Rusça sayı ülkemizin gururu olma yolunda. Bundan böyle Rusya’da düzenli olarak çıkmaya başlayacak ki, ilk denemesini fuar zamanı yaptık.
Dergi artık Moskova’da birçok bayide sergilenecek şekilde deneme satışına çıktı. Bakıp göreceğiz, talep yoğun olursa düzenli çıkmaya başlayacak. Böylece de yayım pazarında ilk kez bir Türk dergisi yabancı ülkeyle lisans anlaşması yapıp, ihracat kapsamına girecek.
MOSKOVA FUARINDA KAZANAN ANKARA OLDU
Gelelim fuar sürecine... Ankara, Berlin’den sonra Moskova’da da tanıtım atağına geçti. Kurulan büyük Ankara standında kentin tanıtım materyalleri dağıtılırken, 8 Haziran-1 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Ankara Alışveriş Festivali” hakkında katılımcılara bilgi verildi. Açıkçası geçen yıl turizmden bahsedip, lafla peynir gemisi yürütüldüğü için yetkilileri eleştirmiş, turizm fuarlarında neden olmadıklarını sormuştum. Bu yazımdan dolayı kızan yöneticiler çok olmuştu. Ancak görüyorum ki yetkililer bahsettiğim noktaya geldiler. Aklın yolu bir... Kazananın Ankara olacağı kesin.
Fuar süresince özellikle Ankara standına çok sık gittim ve destekledim. Kah Ankara Ticaret Odası Başkanı Salih Bezci’yle, Ankara yazılı şapkayı giyip, ortalıkta dolaştım, kah tur şirketleri ve yabancı gazetecilere şehrimizi anlattım. Kalabalık bir heyet halinde gelen ATO üyeleriyle, Kalkınma Ajansı yetkilileriyle, il müdürleriyle sıkı bir fikir alışverişine girdim. Meğer şehrimiz hakkında bilmem gereken ne kadar çok şey varmış. Hele eski sağlık bakanlarından, şimdi Ankaralılar Derneği Başkanlığı görevini üstlenen Halil Şıvgın’ın anlattıkları başlı başına yazı konusun. Önümüzdeki haftalarda anlattıklarını sizinle paylaşacağım, eminim çok ilginizi çekecek.
RUSYA’DA TÜRKLERİN AYAK SESLERİ
Biraz da fuara Türkiye perspektifinden bakalım. Üç gün boyunca hem Türkiye, hem de turizmdeki rakip ülkelerin stantlarını gezdim. Rus pazarında hepsinin bir adım ötesinde olduğumuz kesin. Bu başarıdaki en büyük pay ise hiç kuşku yok ki Rusya’ya hakim olan tur şirketlerinin en büyüklerinin Türklere ait olması... Coral, Teztur, Anex tur gibi dev şirketlerin hepsinin sahibi Türk. Hal böyle olunca da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bizden olan Türk firmalarına daha da destek çıkması lazım.
Rusya’dayken pazarın en büyüğü olan Coral’ın 20. Kuruluş yıl dönümü daveti yapıldı. Arena isimli dev gece kulübünde neredeyse tüm turizmciler vardı. Bir o kadar da insan içeriye giremedi. Davetsiz Rusların kapı önündeki kuyrukları da işin çabası… Sahibini yakından tanımam ama bir Türk olarak gururlandım. Sen Rusya gibi zor bir pazarda mücadele et, büyü ve bir numaraya otur.
RİXOS’A HİÇ YAKIŞMADI
Bir diğer gece de Rixos zincirinin daveti vardı. O da Moskova’nın ünlü gece kulüplerinden Soho’da gerçekleşti. Yer güzel ama organizasyon çok kötüydü. İnsanları taciz edecek kadar işgüzarlık yapan bodygardlar, gerekli kişiler dururken, gereksiz insanlara dağıtılan davetiyelerle boy gösterenlerin oluşturduğu kuru kalabalık gecenin tadını tuzunu kaçırdı. Hele VIP bölüme alınan başta Bakan Yardımcısı ile Tanıtma Genel Müdürü’nün bulunduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinden hesap istenmesi işin keyfini altüst etti. Hem davet et, orada bulunması için yırtın, sonrada hesap iste! Olacak iş değil. Bence Rixos’un imajına hiç yakışmadı. Zaten protokolde hemen oradan ayrılıp, başka bir aktiviteye katıldı.
BİLMEDEN HER KUYRUĞA GİRİYORLAR
Bu arada fuarda dağıtılan hediyelik eşyalar ise stantların önünde büyük kuyruklara neden oldu. Örneğin Güral, porselen kupa bardak dağıttı, Trek Travel bikini, deniz terliği, BETÜYAB ise plaj çantası... İşin en komik tarafı ise Rusların ne dağıtıldığını bilmeden her kuyruğa girmesiydi. Fuarın geri planını iyi bilenler anlattı; Ziyaretçilerin yüzde 70’i sırf bu hediyelik eşyaları ve katalogları almak için katılıyormuş. Onun için de elinde bavulla dolaşanların sayısı oldukça fazlaydı. Hele bardak ve bikini için aynı kuyruğa üç dört kere girenlerin sayısı hatırı sayılır orandaydı. Tabii bizim stantlar gibi diğer ülke stantlarında da aynı görüntüler vardı.
Paylaş