Paylaş
Kağıt kalem elde gidilecek yerleri, konaklanacak mekanları bütçelerimize denk gelecek şekilde ayarlamaya çalışıyoruz. İşte bu aşamada sizlere farklı bir önerim olacak. Yolculuğunuz esnasında güzergahınız üzerinde tabelasına rastladığınız şelalelere mutlaka uğrayın ve en azından bir kaç saatinizi ayırın. İnanın, doğanın coşkusunu iliklerinize kadar hissetmek için bir şelalenin karşısına geçip bakmak, sesini dinlemekten daha iyi bir yol yok.
Bu fikirden yola çıkarak geçenlerde Nallıhan’daki Uyuzsuyu Şelalesi’ne bir kez daha gittim. Hepimizi perişan eden kışın ardından bahar havasını kokladığımız bu günlerde bir başka güzel olmuş Uyuzsuyu. Suyu da bol, etrafındaki yeşil bitki örtüsü de... Kendinizi sanki cennette hissedeceksiniz.
HER BİRİ AYRI GÜZEL
Aslında pek farkında değiliz, ama Türkiye bir şelaleler ülkesi. Kuzeyden güneye, doğudan batıya o kadar güzel şelaleler var ki, seyrine doyamazsınız. Bazısının buz gibi suları yüksekten dökülüyor, bazısının alçaktan. Biri kuytuda kalmış, ulaşımı zor, diğeri yol üstünde. Her biri ayrı sürprizli, ayrı güzel. Görmek için çekilen zahmete değer! Nehir yataklarındaki yükseklik farkı nedeniyle oluşan bu doğa harikaları, sadece görsel değil, akustik bir şov da sunuyor.
Tatile çıkmadan önce, Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmış bazı şelaleleri not edin. Yolunuzun üstündeyse, uğramadan geçmeyin. Bu arada şelaleleri görmek için acele edin; çünkü yaz sıcakları bastırınca, buharlaşma nedeniyle görkemlerini bir nebze de olsa kaybediyorlar. Eminim birçoğunu siz de biliyorsunuz ama Türkiye’nin şelalelerini keşfetmek için hazırladığım kısa bir tur programına göz atmanızda fayda var. İşte kimini bizzat görüp, hayran kaldığım, kimini de Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı’nın tavsiyelerinden öğrendiğim şelalelerin listesi...
Düden Şelaleleri(Antalya): Birçok akarsu, Konyaaltı ile Lara arasındaki falezlerden küçük şelaleler halinde Akdeniz’e dökülüyor. Bu şelalelerin en büyüğü Aşağı Düden, 50 metre yükseklikte Lara’da denize dökülüyor. Aşağı Düden’den 15 kilometre kuzeyde ise, Düdenbaşı Şelalesi var. Antalya merkeze sekiz kilometre uzaklıktaki şelaleden dökülen su, altındaki büyük mağarayı saklıyor. Şelalenin çevresi, geçtiğimiz yıllarda piknik ve mesire yeri olarak düzenlendi.
Palovit şelalesi (Çamlıhemşin, Rize): Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda bulunan Palovit, Karadeniz’in debisi en yüksek şelalesi. Yaklaşık 15 metre yüksekten çağlıyor, ancak kayalıklardaki yüksek bir noktadan seyredilebiliyor. Son yıllarda başlatılan hidroelektrik santrali ve her yaylaya yol yapma projesi, Palovit Yaylası’nı olumsuz etkiliyor.
Kapuzbaşı (Barazama) Şelaleleri(Yahyalı, Kayseri): Aksu ve Aladağ çayları üzerindeki Kapuzbaşı, Türkiye’nin en yüksek şelalelerinden. En küçüğü 30, en büyüğü 70 metreden dökülüyor. İçinde alabalıkların yaşadığı şelalenin çevresinde, dinlenme tesisleri bulunuyor. Baş döndürücü bir güzelliği var.
Tarsus Şelalesi (Tarsus, Mersin): Bolkar Dağları’ndan doğan şelalenin yatağı geniş. Tarsus Çayı sele neden olduğu için Bizans döneminde yatağı değiştirilmiş. Şimdi, antik mezarlığın bulunduğu yükseltiden düşüyor. Su azalınca mezarlar görülüyor.
Marmaros Şelalesi(Gökçeada, Çanakkale): Ulaşımı zahmetli. Sular 38 metreden dökülüyor. Kış aylarında coşkun su akışı var, ama yazın su miktarı azalıyor. Aklınızda olsun; Bölge koruma alanı, kaymakamlıktan izin alın!
Tortum Şelalesi (Uzundere, Erzurum): Genişliği 22, yüksekliği 50 metre. Dünyanın sayılı şelalelerinden. Tortum Çayı üzerindeki Tortum Gölü’nün sonundan dökülüyor.
Maral Şelalesi (Borçka, Artvin): Maral Deresi üzerinde, yaklaşık 60 metreden düşüyor. UNESCO, Maçahel Vadisi’ni, ‘Biyosfer Rezervi Koruma Alanı’ ilan etmişti.
Manavgat Şelalesi(Manavgat, Antalya): Antalya merkeze 80 kilometre uzaklıkta. Kış aylarında coşkun bir ırmak görüntüsü veren Manavgat Çayı, mayıs ayı gelince, 5 metreden düşerek Manavgat Şelalesi’ni oluşturuyor. Şelale pek yüksek değil, ama geniş. Ağaç dallarının suya uzanan görüntüsü ve şelalenin kazan kısmındaki girdaplar müthiş.
Sudüşen Şelalesi(Termal, Yalova): Üvezpınar Köyü’ndeki şelalenin bulunduğu alan, aynı zamanda bir piknik yeri. İstanbul’a yakınlığı sebebiyle, özellikle hafta sonları hayli kalabalık oluyor. Günün her saati farklı ışığa bürünen şelale, fotoğraf meraklılarının da ilgisini çekiyor.
m Alara(Uçansu) Şelalesi(Gündoğmuş, Antalya): Alara Çayı üzerindeki şelale, Geyikdağ ve Akdağ’ın karlarıyla besleniyor. Dünya Sağlık Örgütü, havzayı ‘Dünyanın En Yaşanabilir Alanı’ seçmişti (2006).
FB’Lİ NİHAT BEY’İN EN BÜYÜK KOZU GS’Lİ
Son beş yıldır geleneksel hale gelen ve 30 Nisan’da başlayıp, 3 Haziran da son bulan önemli bir tenis turnuvasından, yani Levent Güray Tenis Turnuvası’ndan bahsetmek istiyorum. 30 Nisan günü ABD Büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone’nin korta çıkarak start verdiği turnuvaya 116 erkek, 62 bayan oyuncu katılıyor. Çift bayanlar ve çift erkekler olarak iki kategoriden oluşan turnuva tenisin usta raketçilerini, iş dünyasını ve diplomatik misyonu bir araya getiriyor.
Aralarında özellikle iş dünyasından öyle isimler var ki, oynanacak maçların büyük ilgi çekmesine kesin gözüyle bakılıyor. Örneğin geçen yıllardaki şampiyonluklarına bakınca, Limak Holding’in patronu ve Fenerbahçe Kulübü Başkanvekili Nihat Özdemir’in çok iddialı olduğunu söyleyebilirim. Nihat Bey’in maçları kazanmasındaki en büyük kozu ise partnerinin profesyonel bir tenisçi olması. Ancak kendisi de bilmiyor ama ekürisi fanatik bir Galatasaray taraftarı. Anlayacağınız sahalardaki rekabet, tenis kortunda dayanışmaya dönüşmüş durumda. Aslında her iki takımında adını özellikle yazdım. Nedenini birazdan okursunuz.
RAKETLER NEDEN LEVENT İÇİN ÇARPIŞACAK?
Gelelim Levent Güray’ın kim olduğuna ve adına neden tenis turnuvası tertiplendiğine... Levent, ülkemizin başarılı müteahhitlerinden biriydi. Dev barajlara, binalara, yollara imzasını atarken klasik müteahhit tipinden çok farklı karakter yapısına sahipti. Dostlarını, çalışanlarını ve sosyal sorumluluk projelerini hiç unutmazdı. Karıncayı bile ezmekten çekinir, çağdaş düşünce yapısını kuruluşunda öncü olduğu birçok vakfa yansıtırdı. Yardımseverdi ve çevresindeki yediden yetmişe herkes onu çok severdi. 2007 yılında kalbine yenik düşüp, vefat ettiğinde henüz 52 yaşındaydı. Ecel, onu eşi için düzenlediği sürpriz doğum günü partisinde yakalamıştı. Çok sevdiği iki çocuğunun annesi Deniz için aldığı hediyeyi bile sunamadan doğum günü pastanın yanına yığılıp kalmıştı.
Ani ölümünün üzerinden tam tamına beş yıl geçti ve dostları, sevenleri onu hiç unutmadı. Adına düzenlenen Levent Güray Tenis Turnuvası ile de hafızalardaki yeri daha da perçinlendi. Turnuvalarda O’nun eğitim, sanat ve spora verdiği önemin bir göstergesi olarak düşünülen her unsur da ihmal edilmedi. Örneğin bu yıl da tüm gelir, kurucu üyesi olduğu ANAÇEV Vakfı’nın burslu öğrencilerinin eğitimine katkıda bulmak amacıyla bağışlanacak.
MESAJ YETMEZ TELEFONA SARILIRDIK
Bu arada Levent’i çocukluk aşkı Deniz’in sayesinde tanıdım. Basın Yayın Yüksek Okulu’nda birlikte eğitim gördüğüm Deniz’i okul çıkışı almak için dakika sektirmezdi. Daha sonra o ünlü bir işadamı, okul arkadaşım da kendi tasarımlarını yaratan başarılı bir modacı oldu. Hepimiz farklı iş kollarında olmamıza rağmen birbirimizden hiç kopmadık... Çocukların doğumuna, büyümesine ve kendi ailelerini kurmalarına tanıklık ettik.
Güzellikleri hep birlikte yaşarken Levent’le farklı fikre düştüğümüz tek konu futbol olurdu. O, FB 1907 Derneği’ni Ankara’da kuracak kadar koyu Fenerbahçeliydi, bense iddialı bir Galatasaraylı... Her iki takımında lig maçları sonuçlarına bakıp, birbirimizi kızdırmaya bayılırdık. Her kötü alınan sonuçtan sonra birbirimize mesaj çeker, yetinmeyip telefona sarılırdık. Hatta yemek davetlerimiz maç sonrası daha da sıklaşırdı. Yıllardır bu duruma öylesine alışmıştık ki, Fenerbahçe’nin bir yenilgisi sonrası benden mesaj ve ses gelmeyince meraklanıp kendisi aramıştı. “Ne o bir problem yok değil mi? Hasta değilsin inşallah. Senden ses seda çıkmayınca merak ettim”
Halbuki o esnada uçaktan yeni indiğimi, telefona sarılmak için sabırsızlandığımı bir bilseydi... Onun vefatından sonra her iki takımın maçları sonrası ne kimseye mesaj çekiyorum, ne de telefonla arıyorum. Zira Levent’in verdiği keyfi kimsede bulamıyorum. Keşke aramızda olmaya devam etseydi de Galatasaray hep yenilip, beni kızdırmaya devam etseydi. İnanın çoktan razıyım.
Paylaş