Motor gaz yemedi Ankara bu yılda makus talihini yenemedi

Tıpkı geçen yıl olduğu gibi 2011’e veda edip, 2012 yılına “Merhaba” diyeceğimiz bu günlerde Ankara meydanları, caddeleri ve sokakları renksiz, zevksiz ve karanlık konumunu muhafaza ediyor.

Sayısı çok az işletme dışında şehrin bu kasvetli atmosferine çözüm getiren de yok, niyeti olanda. Sebebi ise malum... Büyükşehir Belediyesi’nin kayıtsız kalması, ikisi hariç ilçe belediyelerinin ona ayak uydurması.
Bu arada yılbaşı kutlamalarının Hıristiyan adeti olduğunu söyleyenler ile “Şehrin bütün dertleri bitti de, kasadaki parayı harcayacak başka şey mi kalmadı” diye düşünenler de olabilir. Bu söz ve düşünce yapısının doğru ya da yanlış olduğu tartışmasına girmeden önce yaşadığım hareketli bir süreçten bahsetmek istiyorum. Sık sık belirtiyorum; Hürriyet Gazetesi’ndeki katkılarım ve yazarlığımdan önce, eski adıyla Hürriyet Dergi Grubu olan Doğan Burda Dergi Grubu’nun Ankara bölge temsilcisiyim. Dolayısıyla uğraş alanım ve mecram bir hayli fazla.

MOTOR GAZ YEMEDİ

Grup bünyesinde 36 civarında dergi var. Hemen hemen her sektöre hitap eden bu dergileri temsil etmemin yanı sıra, haber akışını sağlamak da görevlerim arasında. Bütün bunlara bir de günlük gazetenin çalışmalarını ekleyin! Bu durum da bende zaman zaman beyin karmaşasına yol açıyor.
Örnek mi? Sadece iki gün önceydi; sabahtan gece geç saatlere kadar farklı konularda, farklı ortamların içinde bulunmak zorunda kaldım. Yoğun gündemim sabah kahvaltısıyla başlamıştı. Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni Anayasa hazırlıkları için Uzlaşma Komisyonu Başkanı olarak TBMM Sosyal Tesisleri’nde basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle biraraya gelmişti. Tempo Dergisi’ni temsilen ben de oradaydım ve Anayasa hazırlığına toplum kesimlerinden etkin katılım için basından destek isteyen Sayın Çiçek’in konuşmalarını dinledim. “Ya yeni anayasa yaparız, ya da 30 yıldır şikayet edilen anayasa varlığını sürdürerek devam eder” diyerek sözlerine başlamıştı ki, aklımda kalan en önemli söylemi şu oldu:
“İlk defa anayasa yapmanın getirdiği sıkıntılar veya ağırdan almalar olabilir. Bir magazin haberi bile basında anayasadan daha fazla ilgi görüyorsa ‘toplum niye önem vermiyor’ diye sormanın izahını ben yapamam. O zaman ben Kumrular’daki tuhafiyeciden nasıl ilgi bekleyeceğim. Birkaç kanaldan, ‘Ey vatandaş anayasa yapılıyor haberin var mı’ diye biraz zorladım, ama motor gaz yemedi.”

CİCİM AYLARI İNŞALLAH BİTMEZ

Aslında bu sözlerle çalışmalarının geldiği noktayı özetliyordu. Bekledim ki o gün bazı maddelerin başlıklarını açıklasın ve üzerinde fikir alışverişinde bulunalım, ama olmadı. Gündemdeki siyasi konuların arasında sıkışıp, kaldık ve komisyon üyeleriyle beraber kahvaltı etmekten öteye gidemedik. İnşallah Meclis de grubu bulunan partilerin cicim aylarındaki uzlaşma havası kaybolmaz da Sayın Çiçek’in iyi niyetli söylemleri hayata geçer!
Çıkıştaki rotam Capital Dergisi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ydı. Enerji sektörü için hazırladığımız bir özel dosya için bakanın görüşleri çok önemliydi. Detaylarına girmiyorum, o süreç geçtikten sonra da Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ndeki randevuma yetiştim. Tıp alanındaki bazı araştırma dosyalarının alt yapısını oluşturmak için profesörlerin karşısındaydım ve Latince kökenli bazı kelimelerin Türkçe karşılığını bulabilmek için ter döktüğüm anlar gelip çatmıştı.

SIRADA ALMANCASI VAR

Hacettepe çıkışı soluğu bu kez de turizmcilerin katıldığı bir toplantıda aldım. Tempo Travel isimli seyahat dergimiz için görüşme yapıp, Rusça ve İngilizce versiyonlarından sonra yayının Almanca versiyonunun alt yapı çalışmalarına başladık. Kısmetse bu dergi 2012 yılının Mart ayında Berlin’deki turizm fuarında dağıtılacak.
Akşam ise yol haritam beni bambaşka bir ortamın içine sürükledi. Şimdide JW Marriott otel’de MAC Dergisi’nin yeni yıl daveti sayesinde cemiyet hayatının içindeydim. Derginin sahibi Can Çavuşoğlu’nu çok sevdiğimden mi, yoksa katılacağıma dair söz verdiğimden mi bilemiyorum, ama dev salonda yarım saatliğine de olsa yerimi almıştım. O an gözümün önüne bütün gün yaşadıklarım geldi ve bulunduğum farklı ortamların hayatıma zenginlik kattığını bir kez daha anladım. Keşke herkes yaşama böyle bakabilse!

ONUNKİ BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ

Bu arada Can Çavuşoğlu için de bir parantez açmak istiyorum. Elindeki kısıtlı imkanlarla yola çıkarken böylesine bir başarı yakalayacağını düşünmemiştim. Çok keyifli bir yayın yarattı ve gitgide büyütüyor. Biliyorum ki önünde kat edecek daha çok mesafe var, ama şimdiye kadar yaptıkları bile alkışlanmaya değer.
O geceki davette fark ettim ki, gerçekleştirdikleriyle Ankara sosyal yaşamına da bir renk getirmiş. Birbirinden şık davetliler akın akın gelip, geceye katılmış ve doyumsuz bir eğlenceye imza atmıştı. Demek ki Başkent sosyal yaşamını harekete geçirecek böylesine organizasyonlara çok ihtiyaç var. Diğer bir deyişle gerekli olan şartlar oluşunca cemiyet hayatı kayıtsız kalmıyor.
Tıpkı Can’ın MAC Dergisi gibi Ankara’ya renk getiren başka dergiler de var. Levent Çelikay’ın yaratıp, başarılı bir çizgiye oturttuğu Bitter Dergisi ile Eda Durukan’ın hazırlayıp, emek verdiği More Dergisi gibi.

BU SAYEDE ŞEHRİN DEĞERİ ARTACAK AMA!

Dönelim baştaki konumuza; Başkentteki vatandaşın moralini güçlendirecek, esnafın yüzünü güldürecek yeni yıl aktivitesi pek ala belediye kasasına el atmadan da yapılabilir. Bu iş için çok rahatlıkla sponsorlar bulunabileceği gibi semt esnafı da yardımcı olabilir. İnanın sponsorlar dünden hazır. Satışlarını arttırmak isteyen esnaf da... Ah, bazı kişiler süslemelerin yapıldığı yeni yıl hazırlıklarına tıpkı Anneler Günü, ya da Ramazan Eğlenceleri gibi ticari bir girişim olarak algılayabilse!. Bu sayede renklenen ve ticari hacmi artan şehrin keyfini çıkarmaya çalışabileceğiz.

ARAPLAR BİLE KUTLUYOR

Aydınlatma işlemleri artık bütün dünyada, medeniyetin ölçüsü olarak kabul ediliyor. Şehirlere yapılan özel aydınlatmalar, şehirlerin ekonomik ve turistik değerini artırıyor, şehrin dünya çapındaki tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Buna göre, belediye, Ankara’daki meydan, ana cadde, bulvar, sokaklar, iş yaşamı ve alışverişin yoğun olduğu yerleri ışıklandırabilir ve süsleyebilir. Bunun ilaha yılbaşıyla sınırlı kalmasına da gerek yok. Avrupa ya da Amerika kıtasına da gitmeye gerek yok. Arap dünyasının temsilcisi Dubai’ye ya da İstanbul’un Nişantaşı, Kadıköy gibi ilçelerine bakmanız yeterli.
Bu arada bazı şeylerin yanlış anlaşılmasını önlemek için her zaman tekrarladığım sözleri bir kez daha aktarayım. Ben ne yılbaşına dini bir misyon yükleyenlerdenim, ne de Noel Baba’nın yolunu gözleyen saftiriklerden biri... Sadece takvim yapraklarına bakıp, eskiye “Hoşça kal”, yeniye “Hoş geldin” diyenlerdenim.

YENİ YIL HEP VARDI VE VAR OLACAK

Yeni yıl kutlamalarına dini bir misyon yüklemeye çalışanları ise dünya tarihine bakmalarını öneriyorum. O zaman ne demek istediğimi algılayacaklardır. Örneğin Hıristiyanlık öncesinde de yılbaşı, dinlere, kültürlere, insan topluluklarına mahsus yöntemlerle kutlanırdı. Ancak bakmayacaklarına adım gibi eminim. En iyisi gelecek hafta insanlık tarihi ben aktarayım da bazı karanlık kafalara da ışık tutayım.
Yazarın Tüm Yazıları