Geçen Pazar Ankara’nın gidilebilecek bölge ve mekanlarını ele alıp, yer darlığından bir kısmını da bu haftaki köşeme aktaracağımı yazmıştım.
Birazdan sözümde duracağım, ama öncelikle uzun süredir bazı cadde ve bulvarlarda tehlike yaratan bir durumdan dolayı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün dikkatini çekmek istiyorum. Biliyorum ki, bu konuda hassaslar ama aldıkları tedbir yeterli düzeyde değil... Bildiğiniz üzere Ankara’nın dört bir tarafı çevre yollarıyla donatılmış durumda. Araçlar, özellikle de ağır vasıtalar kent trafiğine girmeden bu otobanlar sayesinde yoluna devam edebiliyor. Örneğin Konya’dan gelen bir araç, şehir merkezine girmeden İzmir’e, Samsun’a ve başka yönlere gidebiliyor. Ayrıca, kısa adı UKOME olan Belediye Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin aldığı bir kararla kamyon, otobüs, TIR gibi ağır tonajlı araçların kent merkezine girmesi yasak, ya da belli kurallara bağlı. Ancak, gel gör ki, Konya, İstanbul, Eskişehir, Samsun yolu gibi en az üç şeritli bulvarlarda ağır vasıtalar cirit atıyor. Tabii beraberinde de hem trafik sıkışıklığını, hem de büyük tehlikeleri getiriyor. Asfalt yolların ve su gideri olarak kullanılan mazgalların ağırlıktan dolayı deforme olması da işin cabası. Örneğin, Eskişehir Yolu olarak adlandırılan Dumlupınar Bulvarı’nda son bir ay içinde tanık olduğum olayların haddi hesabı yok. Çarpışan TIR’ları mı arasınız, bozulup yolu kapatan kamyonları mı, yağ akıtıp kazalara sebep olan otobüsleri mi? İstanbul yolu, Konya yolu, Samsun yolu gibi şehir içinde kalan ana arterlerde de durum aktardığımdan farksız değil.
AĞIR VASITALAR YOLDA CİRİT ATIYOR
Sorum, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne... Büyükşehir Belediyesi mücavir alan sınırı içi olarak kabul edilen, başka bir değişle kent merkezi içinde kalan bu yollarda daha sıkı denetim yapılamaz mı? Belli ki uyanıklık yapıp, çevreyolu yerine kent merkezinden geçerek mesafeyi kısaltan birçok ağır vasıta sürüsü var, bunların şehre girişi engellenemez mi? Ya da gözden kaçtı diyelim, Mobese kameralarına yakalananlara büyük cezalar yazılamaz mı? İnanın, Allah korusun günün birin de çok büyük kazaya tanık olabiliriz. Hatta geçen yıl Konya istikametinden gelen freni patlamış kamyonun önüne otuz aracı katarak büyük bir kazaya neden olması dün gibi aklımda. Şimdi aranızdan bazıları, kömür-odun dağıtımı yapan, ev eşyası nakleden, bozulacak gıda, tıbbi ilaç gibi malzeme taşıyan taşıtların durumunun ne olacağını soruyordur. Cevabı gayet basit; Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünden izin belgesi almak kaydıyla bu tip araçlar kent içi yollara giriş-çıkış yapabilirler. Ayrıca bu kapsama girmeyen ağır tonajlı taşıtlar için de yasada bazı imkanlar var ki, Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin belirlediği zaman aralığında girebilirler. Benim karşı çıktığım ise trafiğin en yoğun olduğu saatlerde bulvarları kullanan ve çevreyolundan gitme imkânı varken şehir içi arteri tercih eden sorumsuz sürücüler. Geçenlerde OSTİM Sanayi Bölgesi’nden mal yükleyip, yola koyulan kamyon ve TIR’lara göz gezdirdim. Birçoğu direksiyonu çevreyoluna çevirirken, aralarından bazıları şehir içini tercih ediyordu. Takip edip gördüm ki, gidecekleri şehrin otoyoluna kestirmeden ulaşmak için Ankara cadde ve bulvarlarını kullanıyorlar. Keza bazı şehirlerarası otobüsler AŞTİ’ye kadar uzanan bulvar dururken, kent içi caddeleri tercih ediyorlar. Üstelik bir de yolun köprü altı gibi tenha yerlerinde yolcu indirip, bindiriyorlar.
ALINAN KARARDA DEĞİL DE DENETİMDE ZAFİYET VAR
Büyükşehir Belediyesi’nin internet sitesinden girip, UKOME kararlarına göz gezdirdim. Orada şöyle bir madde var. “Genel kural olarak; Ankara ulaşım bölgesi olarak tanımlanan ve kenti çevreleyen otoyolun çevrelediği alana, kamyonların, taşıt katarlarının, at arabalarının, süvarilerin, elle çekilen veya itilen arabaların, tarım traktör ve araçlarının girmesi, otobüslerin kentte programsız dolaşması ve kamyonetlerin belirli alanlara girmesi yasaklanmıştır.” Yine aynı kararda, örneğin kömür odun dağıtımı yapan kamyon ve kamyonetlerin Pazar günleri her saatte, diğer günler ise 10.00 ile 17.00 saatleri arasında, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nden izin belgesi almak kaydıyla kent bütününe giriş ve çıkış yapmasına müsaade edilmiş. Demek ki bu tip araçların şehir merkezinde elini kolunu sallayarak dolaşmaması için kurallar konmuş. Ancak bu kuralları uygulamakta emniyetin bir zafiyeti var. Gerçi son zamanlarda yolda çevirme yapan bir çok trafik ekibine rastlıyorum ama ağır tonajlı araçların ana arterlerde geliş ve gidişinde gözle görülür bir azalma yok. Emniyet yetkililerine naçizane bir tavsiyem olacak. En az radar ve park kontrolleri kadar bu konuya da eğilseler çok iyi olacak. İnanın trafik çok daha rahat akacak, can ve mal kaybındaki azalma da başarının bonusu olacak.
BU CADDENİN ENERJİSİ DUR DURAK BİLMİYOR
Geçen hafta Ankara’nın gidilebilecek özel bölgelerini ve mekânlarını satırlara dökerken, Çankaya, Gazi Osman Paşa, Oran ve Çayyolu’nu ele almıştım. Seçerken de işletmenin sağladığı keyif ve lezzet ortamının yanı sıra sigara yasağı karşısında geliştirdiği yöntemleri kriterlerimin arasına koymuştum. İşte bu hafta da soğuk kış gecelerine ev sahipliği yapacak diğer bölge ve mekanları köşeme taşıdım. Turuma da Bahçelievler semtinden başladım. Yıllardır bitmek bilmeyen enerjisi ile Bahçelievler, Ankara’nın en gözde semtlerinden biri olma özelliğini halen koruyor. Gün boyunca alış veriş yapmak ve gezmek isteyen binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Akşamları ise canlı müzik sunan mekânlarla birlikte, caddeyi ziyaret edenler eğlenceye doyuyor. Özellikle 7. Cadde ve 3. Cadde gençler tarafından yoğun ilgi görüyor. Bahçelievler’de, saat 18’den sonra yoğunlaşmaya başlayan trafik, gece yarısı 02’ye kadar devam ediyor. 7. cadde üzerindeki Pampero ve Brothers Cafe, canlı müzikleri ile caddenin en renkli durakları. Yine 7. caddedeki Sicily’s Bistro ile Emek 4. caddedeki Pappermill ise İtalyan mutfaklarıyla begeni topluyor. Son yıllarda üniversite öğrencileri tarafından rağbet gören oyun-kafelere ise Bahçelievler’in hemen her sokağında konuşlanıyor. Ayrıca caddede ayaküstü oturup bir şeyler yiyip içilebilecek birçok pastane, restoran ve fast-food dükkanı da büyük ilgi görüyor.
ÇUKURUNU BİLMEM AMA AMBAR LEZZET DURAKLARIYLA DOLU
Balgat’ta bulunan Çukurambar semti, Oran’daki milletvekili lojmanlarının yıkılmasının ardından, deyim yerindeyse ikamet için milletvekillerinin göz bebeği oldu. Pek çok milletvekilinin bu semte taşınmasıyla da bir anda yıldızı parladı. Birkaç yıl öncesine kadar caddenin en önemli mekanı olarak Liva Pastanesi’ni sayabilecekken, şimdilerde Big Chefs, Eat’n Joy, S’lo kafeler ile Sultan Ahmet Köftecisi’nin adı ön plana çıkıyor. Semtin hemen yakınındaki Çırağan Kebapçısı ile Akman Otel’in barı ise listenizde bulunsun. Tıpkı Balgat’taki Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda yer alan Piano Plus restoran- bar gibi.
GÜNDÜZÜ BAŞKA GECESİ BAŞKA BİR KEYİF SUNUYOR
Ucuz eğlencenin mekanı tanımlamasına uygun Kızılay’daki Sakarya Caddesi, 24 saat yaşıyor desem yanlış olmaz. Günün hangi saatinde giderseniz gidin kendinizi yoğun bir kalabalığın içinde buluyorsunuz. Sakarya Caddesi’nde hareket sabah erken saatlerden itibaren başlıyor ki, kafe, pastane ve börekçi gibi mekanlarda yer bulmak neredeyse imkansız. Öğle saatlerinde ise Sakarya’nın meşhur dönercileri devreye giriyor. İçlerinden birinde kuyruğa girmeyi göze alarak döner yemenizi tavsiye ederim. Havanın kararmasıyla birlikte de Sakarya Caddesi’nde hareketlenme başlıyor ve eğlenceli dakikalar sizi etkisi altına alıyor. Caddeye çıkan ara sokaklardaki çok sayıda meyhane ve birahanenin yanı sıra SSK İşhanı’ndaki sayısız barda eğlence bahçelere ve hatta sokaklara taşıyor.
KALEDEKİ EĞLENCE SİZİ BURÇLAR ARASINA HAPSEDEBİLİR
Ankara Kalesi’nde tarihi dokunun içinde yer alan birbirinden ilginç ve renkli mekanlarda gönlünüzce eğlenebilirsiniz. Gündüz ayrı, gece ayrı keyif sunan kale mekânlarında yemekler genelde Türk mutfağına yönelik. Gündüzleri yabancı turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği kale restoranlarında, akşam saatleri daha keyifli. Genellikle canlı müzik ve fasıllı eğlenceler sizi mest edebilir. Gelelim benim beğeni süzgecimden geçen ve size de tavsiye edebileceğim işletmelerin isimlerine. Çengel Han’da Koç Müzesi’yle aynı ortamı paylaşan Divan Brasserie de kebaplar çok lezzetli. Dünya mutfağından örnekleri sunan Kale Washington Restoran ise yemekleri kadar Ankara manzaralı terasıyla da meşhur? And Kafe ise tıpkı Hancı Meyhane ile Zenger Paşa Konağı gibi otantik dekoruyla ilgi çekmesini biliyor.
HASTANENİN İÇİNDEKİ LEZZET DOKTORU
Kale’ye çok yakın iki işletmeden daha bahsedeyim. Hacettepe Üniversitesi yerleşkesinde bulunan Park Kebapçısı gerek lezzetleriyle, gerekse kent manzarasıyla hoş bir mekan. Ulustaki merkez binasını yani Amiral gemisini halen prestij kaynağı olarak sunan Uludağ ise dönerdeki üstünlüğünü kimseye kaptırmayacağa benziyor. Başkentlilerin sayfiye çıkışı olarak görünen Gölbaşı ise başta Beykoz ile Belçikalının Yeri olmak üzere birçok işletmeye sahip. Hafta sonları çok kalabalık olan bu mekanlara hafta içi bir günde gitmenizi hem kaliteli servis bekleyenler, hem de dingin bir ortamda göl keyfi arayanlar için tavsiye ederim.