İşin ününe baktı, ununu unuttu!

Geçen hafta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile günübirliğine Kayseri’ye gittik. Esenboğa Havalimanı’nından havalanan 8 kişilik özel uçakla gerçekleşen yolculuğumuz esnasında birbirimizi daha iyi tanıma fırsatı bulduk.

Yerden 8 bin metre yüksekte, siyasetten ekonomiye, özel yaşamdan hayallere kadar birçok konuyu konuştuk. Doğrusunu söylemek gerekirse de, iş áleminin bir numaralı patronu konumundaki Rıfat Bey’e sevgim bir kat daha arttı.

Konuşmalarındaki sıcaklığı, davranışlarına da yansıyan TOBB Başkanı’na yolculuk esnasında refakat eden bir tek ben değildim. TOBB ve Ankara Ticaret Borsası’nın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faik Yavuz, Türk Standartları Enstitüsü Başkanı Kenan Malatyalı, Gümrük ve Turizm İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Arif Parmaksız yolcu kabininin diğer sakinleriydi.

Uçakta kendin pişir, kendin ye misali serviste Kenan Bey’in özel olarak hazırlattığı Çorum usulü pekmezli ve çökelek peynirli lavaşlar kahvaltı mönüsü oldu. Dönüşte ise Rıfat Bey’in memleketi Kayseri’nin övünç kaynağı pastırma ve sucuk, sıcak pidenin yoldaşı olarak midelerimize indi. Bu esnada da kendisinin ve TOBB’un görüşlerini yansıtan uzunca bir söyleşi yaptık. Doğrusu rakamlara dayandırarak anlattıkları mevcut durumumuzun profilini çok iyi yansıtıyordu. Birazdan özetleyerek ve en can alıcı bölümlerini aktararak vereceğim konuşma ilginizi çekecektir.

FORSUNU TİCARİ İLİŞKİLERİNDE KULLANIYOR MU?

Son aylardaki gergin ortamı hatırlatıp, iktidarın, birçok sivil toplum örgütüyle ve kurumlarla kavga içinde olduğunu söylüyorum. İlaveten de "Türkiye’yi sükûnete kavuşturmak anlamında biraz balans ayarı gerekmiyor mu?" diye soruyorum. Kısa ve öz bir cevap veriyor.

"Aslında burada herkesi sağduyulu olmaya davet ediyoruz. Eğer bugün ülke böyle gergin bir ortama gelmişse bunların sadece tek taraflı olması düşünülemez. Herkesin bu gerginlikte katkısı olmuş olabilir. Bizim de, diğerlerinin de."

Sözlerinden anlıyorum ki, bu kavganın merkezinde yer almadan durumu geçiştirmeye çalışıyor. Boşuna ısrara gerek yok, hemen özeline dönüp şahsına yönelik sorular soruyorum. En başta da Türkiye’nin gözde koltuklarından birinde oturduğunu hatırlatıp, soruyorum. "Siyasi erkler üzerinde önemli bir etkiniz var. Forsunuzu ticari ilişkilerinizde kullanıyor musunuz?" Hiç düşünmeden cümlelerini birbiri ardına sıralıyor.

"Oturduğumuz koltuklar fors kazanma yeri değil. Ben açık söyleyeyim; burada gururla ifade edeyim diye söylüyorum, ben iş adamıyım. İş adamı olduğum için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanıyım. Sizler benim işimi biliyorsunuz, aileden olan işlerim kendi işlerim dahil çok büyük işlerimiz var. Ancak beni zannediyorlar ki artık devlet memuru oldum. Gazetenin birisi ’şirket kurmuş’ diye kocaman yazı yazmış. Allah Allah şaşırdım yahu. Benim işim şirket kurmak, iş yapmak. Yani ben iş yapmazsam ne yapacağım? O zaman Odalar Birliği Başkanı olmam, gider bir kamu kuruluşunda çalışırım. İki yıl önce, 364 oda ve borsa başkanımızla beraber Başbakan’ın huzurunda bir toplantı yaptık. Ayrıca toplantıda 8 bakan ve birçok müsteşar vardı. Bir soru sordum. ’Sayın Başbakanım şahsi işlerimle ilgili size hiç geldim mi?’ Bakanlar da oradaydı. Onlara da, ’Sayın Bakanlarım size geldim mi?’ diye sorumu tekrarladım. En son olarak da ’Hadi sizlere gelmedim, belki müsteşarlara gitmiş olabilirim. Sayın Müsteşarlarım şahsi işim için size geldim mi?’ dedim? Hepsi ’Yok’ dediler. Çünkü ben bir milyon 300 bin kişinin sorumluluğunu taşıyorum. Anlayacağınız, kendi şahsi işlerimi hiçbirine götürmedim. İşte bu makamlar bu mevkiler hepimiz için fors kullanma yeri değil, tam tersine gücümüzü zayıflatma yeri."

KAYSERİ KURNAZLIĞI DEVREDE

Ülkemizin en güçlü koltuklarından birine konuşlanan kişinin güç zayıflamasından bahsetmesi ilgimi çekiyor ve "Gücünüz nasıl zayıflayabilir ki?" diyerek merakımı gidermeye çalışıyorum. Yanıt Kayseri kurnazlığı ile gelmekte gecikmiyor.

"Bizim Kayseri’de bir laf vardır. Ben küçükken öyle öğrettiler, ama tam iyi dinlememişiz. ’İşin ununa mı bakacan, ününe mi bakacan?’ Oğlum sen ununa bak, ününü bırak derlerdi. Biz okumuşundan olduğumuz için, gittik yine ün tarafına baktık, un tarafını bıraktık. Bu işte başkan olduğun sürece unu unutursun, işin ünü de insana un kazandırmaz."

Daha sonra uzun uzadıya Dünya ve ülke ekonomisini konuşuyoruz. Çok ilginç rakamlarla mevcut durumu anlatıyor. Onları tatil gününde sıkıcı olmamak için Pazar yazıma değil, Ekonomist ve Tempo dergilerinin sayfalarına ayırıyorum. Aslında gündemi takip edenler için çok enteresan bilgilerle dolu. Ancak küçük bir bölümü de aktarmadan geçemeyeceğim. Türkiye kişi başına düşen milli gelirde çok büyük rakamlara mı ulaşıyor? Yani zenginleşiyor muyuz? diye bir soru yöneltiyorum;

İKİNCİYDİK BEŞİNCİLİĞE DÜŞTÜK

Dünyadaki ve Türkiye’deki yıllık ortalama milli gelir büyüme hızlarına bakarken geçmiş yıllar ile bugünü karşılaştıralım. Büyümeye şöyle bakın: Bir insanın sağlıklı olup olmadığını nasıl anlıyoruz? Tansiyonu ölçeriz değil mi? Yahut da ateşine bakarız. Ekonomi iyi mi gidiyor, kötümü gidiyor, barometresi de büyüme hızı. Neyi saklarsan sakla, iyi mi gitti, kötü mü gitti değerlendirmeyi buradan yapacağız. Türkiye’de 2002-2006 yılları arasında, yani siyasi ve ekonomik istikrarın olduğu devrede yüzde 7’lik bir büyüme olmuş. Aynı yıllar arasında BRİC ülkeleri dediğimiz Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin, yüzde 8,1 büyümüşler. Bizden sonra Asya ülkeleri, Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri gelmiş. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den sonraki gelen müthiş bir noktadaydık ve başarılıydık. Bunu da Türk özel sektörü yazdı. Ancak 2007 yılına gelince iş değişti. BRİC ülkeleri yüzde dokuz büyürken, onu biz değil, altımızda kalan ülkeler takip etti. Asya yüzde 5,3’den 6,7 büyümeye yükseldi. Doğu Avrupa 4,9’dan 5,2 büyümeyi yakaladı. Biz ise yüzde 7’den 4,5’a düştük."

BU GİDİŞTE 2019 HESAPLARI HAYAL


Doğal olarak bundan sonraki ay ve yılları soruyorum. Hesaplamış ve bir tablo üzerinde ülkemizin gelecek yıllarını anlatıyor.

"Eğer Türkiye yüzde 7 büyürse, Avrupa Birliği’nin fert başına düşen gelirinin yarısını 2019’da yakalayacak. Ancak 2007’deki gibi, 2008’de devam eden gibi olursa ancak 2050’de yarısını yakalayacağız. Şimdi 2019’da mı yarısına ulaşmak istersiniz, yoksa 2050’de mi? Para olarak ne kaybımız oluyor? 2019’a geldiğimizde yüzde 7 büyümeye Türkiye devam ederse fert başına düşen gelirimiz 21 bin dolar olacak. Yüzde 4,5 büyümeyle giderse 13 bin dolar. Anlayacağınız, ülkenin ekonomisinin iyi gidip gitmediğini ölçeceğimiz yer büyüme hızı. Ülkemiz büyümede maalesef sinyal veriyor."

Pazartesi ve Cuma günlerine dikkat! Karşınıza hafta sonu sürücüsü çıkabilir

Ankara’da yaşanan trafik kazalarına yönelik ilginç bir istatistik elime geçti. Büyük kısmı hasarlı olmak üzere gerçekleşen kazalar en fazla Pazartesi sabah ile Cuma akşamüstü yaşanıyor. Nasıl mı? İsterseniz yanıtını vermeden önce önemli bir konuya değineyim.

Başkentteki birçok cadde, hatta sokak 3- 4 şeritli oldu. Ancak şoförler bir türlü trafik akışında konumlanacağı yeri öğrenemedi. Pek çok araç sağ şeritler boşken, inatla sol şeritten gitmeyi uygun görüyor. Hatta aralarında kamyon ve otobüsler de bir hayli fazla. Sonuçta da yolların sağ şeritleri hep boş, sol şeritler kalabalık. Emniyetin bu konu üzerine eğilip, şoförleri yol boşken sağ şeride yönlendirmesi lazım. Bunun en güzel yolu da trafik cezalarını uygulamak. Birçok yerde trafik yavaş akıyorsa bilin ki yolun doluluğundan değil, sol şerit hastalığından.

Gelelim trafik kazalarının en çok Pazartesi sabah ile Cuma akşamüstü yaşanmasının nedenine. Özellikle resmi dairelerin fazla olduğu, çalışanların çoğunun işine kurumunun sağladığı servisler ve toplu taşım araçları ile gidip-geldiği şehirde, hafta içinde özel arabalar pek kullanılmıyor. Cadde ve sokaklardaki park yeri sıkıntısı, arabası olan başta memurlar olmak üzere çalışanların önündeki en büyük engel. Hal böyle olunca da, birçoğu çalıştığı kurumun geniş otoparkından yararlanmak için Pazartesi sabah arabasıyla iş yerine gidip, orada park ediyor ve Cuma akşam üstüne kadar da direksiyon başına geçmiyor. İşte, kazalar da Pazartesi gidişler ile Cuma dönüşlerde oluyor.

Ankara’da günde ortalama 270 civarında kaza gerçekleştiğini belirten bir emniyet yetkilisi, "Bu sayı Pazartesi ve Cuma günleri 400 rakamını buluyor" diyor.

Anlayacağınız kamu ile özel kurum çalışanlarının trafikte olduğu bu gün ve zaman diliminde aman trafiğe dikkat!

Devletin üst kademesinin her şey dahil maşını merak ediyor musunuz?

Geçenlerde üşenmeyip, devletin üst kademesinin maaş, ek ödenek, yol ve diğer gider kalemlerindeki hak edişlerini çıkardık. Birçok tartışmaya neden olan gelirlerine bakıp, Türkiye ortalamalarına göre çok mu, yoksa az mı alıyorlar, siz karar verin. Bu arada kararınıza yardımcı olması açısından da birkaç ülkenin ortalama milli geliri ile devlet adamlarının maaşlarını da ilave ediyorum.

Kamu-Sen’in araştırmasına göre; gelişmiş ülkelerde devlet başkanları ve başbakanların yıllık gelirleri şöyle: ABD Başkanı Bush’un yıllık geliri 400 bin dolar (480 bin YTL). Başkan Yardımcısı Cheney’nin yıllık geliri 208 bin 575 dolar (250 bin YTL).

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ayda 15 bin 697 YTL, yılda 188 bin YTL (yaklaşık 150 bin dolar) kazanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın maaşı ise 9 bin 433 YTL, yıllık kazancı 113 bin YTL (95 bin dolar). Türkiye’de yeni hesaplama yöntemine göre, kişi başına düşen milli gelir 9 bin 333 dolar.

Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel’in yıllık geliri 318 bin dolar (382 bin YTL). Almanya’da kişi başına yıllık milli gelir: 34 bin 400 dolar. Koltuğunu yeni devreden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yıllık geliri 81 bin dolar (97 bin 500 YTL). Rusya’da kişi başı yıllık milli gelir: 14 bin 600 dolar. Singapur Başbakanı Lee Hsien Loong dünyanın en çok kazanan başbakanı. Yıllık geliri 2007’de 2 milyon dolar (2 milyon 400 bin YTL). Singapur’da kişi başı yıllık milli geliri ise 48 bin 900 dolar.

Bu arada Cumhurbaşkanı’nın aylık ödeneği Cumhurbaşkanlığı’nca belirleniyor. Kamu-Sen’in verilerine göre 2007 Temmuz ayında 15 bin 247 YTL maaş alan Cumhurbaşkanı’nın, Ocak 2008 maaşı 16 bin 146 YTL. Bu maaş Temmuz ayında gelir vergisi kesintisi nedeniyle yine 15 bin 247 YTL’ye düşecek. Ancak Cumhurbaşkanı’nın ödenek kısıntısı bulunmuyor. Yıllık ödenekten istediği miktarda kullanabiliyor. Ayrıca harcırah kanununa tabi olmaksızın; yurt içi ve yurtdışı seyahatleri durumunda tüm masrafları devlet tarafından karşılanıyor. Telefon faturaları sınırlandırılmaksızın ödeniyor. Temsil ve ağırlama ödeneği bulunuyor.

Başbakan; milletvekili maaşının yanı sıra, yaklaşık 297 YTL başbakanlık ödeneği alıyor. Yurtiçi ve yurtdışı gezilerinde harcırah kanunu çerçevesinde ek ödenek alıyor. 2008 yılı için Başbakan, yurtiçi gezilerde günlük 38 YTL harcırah alıyor. Yurtdışı ödenekler ise ülkesine göre değişiyor. ABD için günlük 220 dolar, Almanya için 198 Avro, KKTC için 110 YTL oluyor. Başbakanın tüm telefon görüşmeleri devlet tarafından, sınırlandırılmaksızın karşılanıyor. 18 yaşından küçük çocuğu olmadığı için çocuk yardımı alamıyor. Maaşı: 9.008+297= 9.305 YTL

Bakanlar; milletvekili maaşlarına ek olarak, aylık yaklaşık 247 YTL civarında bakanlık ödeneği alıyorlar. Telefon faturaları sınırlanmaksızın karşılanıyor. Cep ve araç telefonu tahsis ediliyor. Yurtiçi gezilerde günlük 35 YTL harcırah alıyorlar. Temsil ve ağırlama ödenekleri bulunuyor. 6 yaşından küçük çocuğu olanlar aylık 22 YTL, 6 yaşından büyük çocuğu olanlar aylık 11 YTL çocuk yardımı alıyorlar. Ancak bu yardım 18 yaşından büyük çocuklara ödenmiyor. Bir de çocuk yardımı iki çocukla sınırlandırılıyor. Örneğin Sağlık Bakanı Recep Akdağ 6 çocuğunun tamamı için yardım alamıyor. Bakan Maaşı: 9.008+247= 9.255 YTL

TBMM Başkanı; milletvekili maaşına ek olarak 297 YTL makam tazminatı alıyorlar. Yurtiçi gezilerde günlük harcırahı 38 YTL. Maaşı: 9.008+297=9.305

Milletvekilleri; 9.008 YTL maaşları dışında ek ödenekleri bulunmuyor. Emekli olanlar milletvekili maaşlarının yanı sıra, emekli maaşlarını da alıyorlar. Odalarındaki iki sabit telefon ile cep telefonu faturaları TBMM tarafından karşılanıyor. Ancak bu rakam yıllık iki maaş ile sınırlandırılıyor. Yani TBMM, her vekile telefon faturaları için yıllık 17 bin YTL ödeme yapıyor. Böylece her vekilin aylık telefon görüşmesinin 1.400 YTL’ si TBMM tarafından karşılanıyor. Vekillerin, yurt içi ve ya dışında resmi olarak görevlendirilmeleri durumunda da harcırah alıyorlar. Milletvekillerinin makam aracı, şoförü bulunmuyor.

Genelkurmay Başkanı: aylık maaşı 7.078 YTL civarında. Yurtiçi gezilerde günlük harcırah tutarı 35 YTL. Ayda 90 saati geçmemek kaydıyla fazla mesai ücreti ödeniyor. Makam aracı ve şoförü bulunuyor. Telefon görüşmelerinde sınırlama bulunmadığı gibi, cep telefonu da tahsis ediliyor. Ek gelir olarak OYAK’ tan temettü payı da alıyor ancak miktarı bilinmiyor.

Büyükelçi maaşları; Görev yaptıkları ülkeye göre değişiklik gösteriyor. 5 ila 10 bin dolar arasında değişiyor. Maaşlar dışında büyükelçiliklerin de temsil, ağırlama ödenekleri ve rezidans masrafları devletçe karşılanıyor. Makam araçları ve şoförleri bulunuyor.

Hakim, savcı; Yüksek yargı organları başkanlarının maaşı ortalama 5.700; diğer hakim ve savcı ücretleri ise 4.500 YTL ile 2.020 YTL arasında değişiyor. Ancak 3.600 YTL üzeri ücreti alabilmeleri için 1. sınıf hakim olmaları gerekiyor. Bu rakamlara yargı ödenekleri dahil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Danıştay Başsavcısı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan ve vekillerine makam telefonlarının yanı sıra, cep telefonu da tahsis edilebiliyor. Telefon görüşmelerinde herhangi bir sınırlandırma bulunmuyor.

İşte size birkaç örnek daha: Maliye Bakanlığı’nda bir genel müdür: 3.838 YTL. İçişleri Bakanlığı genel müdür: 4.494 YTL. Gümrük Müsteşarı: 4.607 YTL.
Yazarın Tüm Yazıları