Gündüz gözüyle lezzet dünyası

Öğlen yemeğinde, sağlıklı besinlere fazla para ödemeden ulaşabileceğiniz birkaç restoran önerim olacak. Eminim ki bir kısmını siz de biliyorsunuz ama listesini daha da kabartmak isteyenler için bir öneri paketi hazırladım. Bu listeye girmeyi hak edip de ismini yazmayı unuttuğum yerler de olacaktır ama onları da denedikçe yazacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın.

Birazdan aktaracağım restoranı rastgele seçmemiştim. Tavsiye etmişlerdi... “Biz ne kadar söylersek, söyleyelim kendin gör ve tat” demişlerdi. Aslında son zamanlarda gidilip görülecek yerler listem bir hayli kalabalıktı. Yeni lezzetler, yeni mekanlar peş peşe açılmış ve özellikle dostlarım tarafından benim eleştiri süzgecimden geçmeleri istenmişti. İlk durağım ise Armada Alışveriş Merkezi’ndeki “Kırkpınar” isimli restoran olmuştu. Geleneksel Türk mutfağı lezzetlerinin modern dekorasyon çizgilerinin hakim olduğu atmosferde sunulduğu restoranda mönü çeşitliliği iştahınızı kabartacak nitelikteydi. Zira meşhur Kırkpınar köftesi ve tava ciğerinin yanı sıra Osmanlı saray mutfağına özel, islim kebabı, hünkar beğendi, tandır, sandal kebabı, incik gibi 45-50 çeşit sulu yemek, geniş salata büfesi ve çeşit çeşit tatlılar bizi bekliyordu.

BU MEKAN İÇİN BİR İYİ BİR KÖTÜ HABERİM VAR!

Ancak bunlara ulaştıktan sonra size aktaracağım bir iyi, bir de kötü haberim oldu. İsterseniz önce iyisinden başlayalım; Yiyip içtiğinize oranla fiyatlar çok ucuz. Örneğin mönünün zahmetli ve maliyeti yüksek yemeklerinden dört çeşit seçin, en fazla 15 lira ödersiniz. Masanızı tıka basa doldurunca da 25 lira. Fiyatlara bakıp da malzemeden çaldıklarını filan düşünmeyin... Tam aksine bu mekan, kaliteli ürünlerin alındığı ve hijyen şartlarının en fazla uygulandığı bir yer.
Gelelim kötü habere; Bu mönüye ulaşmanız için elinize aldığınız tepsiyi bantta yürüterek yemek reyonlarının önünde gezmek, beğendiğiniz yemeği tepsiye koymak, masaya gitmeden kasaya paranızı ödemek zorundasınız. Yani self servis dediğimiz cinsten bir hizmet anlayışına kesin kez uymalısınız. Garson mu? Bir tek masalarda biriken kirli tabak ve çanağı topluyor, o kadar. Aslında bu sebepten dolayı Kırkpınar Restoran, beyaz yakalıların öğlen yemeği esnasındaki tek tercihi olmuş. İnanın öğlen servislerinde iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık var. Zaten bu ilgi CEPA AVM’de faaliyete geçen ikinci restoranın da önünü açmış. Kırkpınar, Ankara’daki yeni trendin de habercisi olmuş. “Kaliteyi ucuza alırken kendi işini kendin gör”.

BULMAZSAN GARSONUN İYİSİNİ SEN DÜŞÜN ARTIK GERİSİNİ

Özellikle öğlen servislerinde bu yeni trend birçok işletmenin de aklını başına getirecek gibi. Bir yandan serviste kalifiye elemandan kaçınıp, eğitim vermeyen, diğer taraftan da servis ücretini faturaya ilave eden işletmeler yarışta geride kalacak gibi görünüyor. Buna karşın kendi servisinizi kendinizin yaptığı restoranlarda hem kalite ucuza alınacak, hem de iş bilmez garsonların peşinden bakma durumu ortadan kalkacak.
Aslına bakarsanız Kırkpınar’a gidişimde böyle bir hizmet anlayışına maruz kaldığım günün ertesine denk geldi. Sahiplerini ve yemeklerini çok sever ve takdir ederim ama Mesa Hastanesi’nin hemen yanında açılan Alaturka isimli restoran beni ve yanımdaki misafirleri çileden çıkarmaya yetti. Bir düşünün, masalarının yarıdan fazlası boş restorana öğlen yemeği için gidiyorsunuz, adam bolluğuna rağmen kapıda karşılayan tek bir Allah’ın kulu yok. Sonra kendi kafanıza göre bir masa seçip oturuyorsunuz ve garsonun tenezzül edip geleceği anı iple çekiyorsunuz. Aradan beş dakika geçiyor, yedi dakika geçiyor ama masanıza yönelen bir tek garson yok.
Üstüne üstlük sizden dört dakika sonra gelen yan masa komşunuz verdiği çorba siparişe çoktan kavuşmuş durumda. Paranızla rezil olduğunuza mı yanarsınız, İstanbul’dan gelen misafirlerinize mahcup olduğunuza mı? Sonuçta geriye yapacak tek bir şey kalıyor ve sekiz dakikadır oturduğunuz yeri terk edip dışarı çıkıyorsunuz. Ayrıca bu süre zarfında müessese sahibi ortalıklarda görünmediği için kimi kime şikayet edeceksiniz?

BU AÇIK BÜFENİN ETRAFINDA TAVAF EDİLİR

Benim son zamanlardaki öğlen yemeği rotalarıma giren bir yer de Fige Restoran... Hanım sahibinin hünerli ellerinden çıkmış zeytinyağlılar, börekler ve sıcak yemekler oldukça güzel. Ödeyeceğiniz bedel ise böylesine bir mönü için oldukça ucuz. İster garson yardımıyla, isterseniz açık büfe etrafında gerçekleştireceğiniz tavafla dolu tabaklara kavuşmanız mümkün. Size tavsiyem büfeyi görüp, beğendiğinizden istediğiniz kadarını tabaklara doldurmanız. Bunun için ödeyeceğiniz para ise 15 lirayı geçmiyor.
Atakulu’nun dibinde bulunan vali konağına komşu bu mekanın öğlen müşteri profili beyaz yakalılardan oluşuyor. Genellikle çevredeki özel şirket çalışanları evlerinde bulamayacağı lezzetlere burada kavuşuyor. Denemenizde fayda var...
Ben öğlen yemeğinde, garsonun servis yaptığı şık dekorasyonlu ve Türk mutfağının örnekleriyle karşıma çıkan yerlerde yemek yiyeyim diyorsanız da birkaç önerim olacak. Atatürk Orman Çiftliği’nde Atatürk döneminden beri hizmet veren Çiftlik Merkez Lokantası, Esat semtinde yer alan beş katlı Göksu Restoran, Hoşdere Caddesi’nde yer alan Beykoz Restoran, Filistin Caddesi’nde yer alan Gar Lokantası bu iş için biçilmiş kaftan. Özellikle Gar Lokantası’ndaki sulu yemekleri denemenizi isterim.

BUNLAR DA SALAŞ LEZZET DURAKLARI

Kimi mekanlar var ki, pek çok kişi tarafından, diğerlerine nazaran daha iyi bilinirler. Sohbet aralarında geçen, “Seni bu öğlen öyle bir yere götüreceğim ki, bu kadar lezzetlisini yememişsindir. Ama biraz salaş...” şeklindeki cümlelerin içindedir bu mekanlar. Çok ünlüdürler, ucuzdurlar. Hiç reklama gerek kalmadan, kulaktan kulağa dolaşan bir enformasyon yöntemiyle ve yılların birikimiyle yapmışlardır bu ünlerini. Bu duraklara, yoğun hayatın temposundan, farklı ve özel bir lezzet koparabilmek için uğrarız. İşte bunlardan bir kaçı.
Birçok insan için, Erzurum denince, akla üç kelime gelir. Dadaş, Oltu Taşı ve tabii ki Oltu Kebabı da denilen Cağ Kebabı... Yatık döner olarak da bilinen bu kebap çeşidi, Ankara’da pek çok yerde yapılır. Ama bunlardan biri var ki, gerçekten de, gerek etinin lezzeti, gerekse ustasının maharetiyle ünlenmiştir. Bizim Oltu Kebap, Balgat semtinde 1986 yılından beri hizmet veriyor.

BU YATIĞIN PÜF NOKTASINI MUTLAKA ÖĞRENECEĞİM

Her gidişimde hazırladıkları kebabın sırrını tam olarak vermeseler de, bazı püf noktalarını söylemekte de sakınca görmüyorlar. Örneğin süt kuzusunu kendi gizli yöntemleriyle terbiye etmek gibi.
Emek’in 81’inci sokağındayız... Tam 30 yıllık bir mekana, Ciğer 52’ye adım atarken, yine her taraf cıvıl cıvıl. Öğle yemeği saati ve ne bahçede ne de içerde yer bulmak mümkün değil. Mekanın sahibinin, her zamanki içten gülüşüyle, “On-on beş dakika bekleteceğiz sizi” sözlerine hazırlıklı olun. Ciğer 52’de beş çeşit kebap çıkıyor. Çöp şiş, ciğer, Adana, bonfile ve külbastı. Ama ağırlık çöp şiş ve Adana’da. Ciğerin ise hastaları var.

ET, BALIK VE KELLE... YENİR ELLE!

Pek çok kişi, Siteler’e gelip de, Konyalı Kebap’a uğramadan edemiyor. Yüzyılları aşıp gelen meşhur Konya Tandır’ın tadı, gerçekten de burada doruk noktasına ulaşıyor. Konya Tandır, Osmanlı mutfağından günümüze kadar gelen en popüler yemeklerden biri. Bakır kazanlarda 7-8 saat pişen koyun eti ağızda adeta eriyor. Bundan bir kaç yıl önce, oldukça salaş bir görünüme sahip olan Konyalı Kebap, değişen çağa ayak uydurmuş ve dekorunu da yenilemiş. Değişmeyen tek şey, tandırın elle yenmesi. Buradaki masalarda boşuna çatal, bıçak aramayın. Çünkü “Et balık, kelle... Yenir elle.” deyimi burada hayat buluyor. Ama merak etmeyin. Çok temiz tuvaletlerinde sürekli olarak sıcak su akıyor.
İşte iki öneri de balık restoranlarından. Yenimahalle semtinde yıllardan beri faaliyet gösteren Çalıkuşu isimli balıkçı son günlerde bir hayli revaçta. Diğer semtlerden rotasını çevirip gelenler var ki, ben de bunlardan biri oldum. Keza, Yıldız 4’üncü caddedeki eski mekanına geri dönen Balık Pişirme Evi’de cazibe merkezi haline geldi. Kısa bir süre öncesine kadar Hollanda sefaretinin hemen yanındaki dört katlı binasında hizmet veren Pişirme Evi’nin eski küçük ama şirin yerine dönmesi çok iyi oldu. Şimdi fiyatlar daha ucuz ve ürün kalitesi daha yüksek.
Yazarın Tüm Yazıları