Çizgi dünyasının sevimli domuzuna bile tahammül yok
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Kızılay merkez olmak üzere, Ankara’nın Keçiören, Beşevler, Sincan, Demetevler gibi semtlerinde faaliyetini sürdüren ve ismi bende saklı bir mağazalar zinciri var.
Bu mağazalarda, yiyecekten giyeceğe kadar her çeşit ürün satılıyor. İşletmenin sahibi ve yöneticileri bir dini gruba mensup olduğu için, reyonlarında tek satılmayan ürün ise alkollü içecekler. Daha doğrusu kapısından içeriye girene kadar öyle olduğunu zannediyordum. Aslında bu tür müesseselere adımımı bile atmam. Zira bilirim ki, harcadığım her kuruş yeşil sermayenin veya bir tarikatın güçlenmesine katkı sağlar. Neyse, gidiş sebebim bazı okuyucuların telefonla arayıp, dergi reyonunu şikayet etmesiydi. Meraklısı oldukları bazı yayınları bulamamaktan yakınıyorlardı.Bu arada bilmeyenler için tekrar bir hatırlatma yapayım, Hürriyet Gazetesi’ndeki misyonumun yanı sıra, aralarında Tempo, Capital, Ekonomist, Atlas, Elle gibi 28 derginin yer aldığı, eski adı Hürriyet Dergi Grubu olan Dogan Burda Dergi Grubu’nun Ankara Temsilciliği görevini de üstleniyorum. Dolayısıyla bu şikayetlerden yola çıkarak, bizim dağıtım ağıyla temasa geçtim. Onlar tüm yayınlarımızın bu market zincirine gittiğini ve yok denilen dergilerin satılmadığı için kendilerine iade edildiğini belirtiyordu.Yani yok denilen dergiler dağıtılmış, ama olduğu gibi iade edilmişti. Okuyucular ise stantlarda aradıkları yayını bulamamaktan şikayet ediyordu. En iyisi durumu gözden geçirmek için müşteri gibi kendim gitmeliydim. Doğrusunu söylemek gerekirse, iyi ki de gitmişim. Gördüklerim, dinlediklerim ve tespit ettiklerim dudak uçuklatan cinstendi. Mağaza yönetimi değişik sebeplerden dolayı bazı dergileri reyonlarına koydurmayıp, satıştan kaldırıyor, piyasada bulunma süresi tamamlandığı zamanda iade ediyordu. Nedeni ise trajikomik mi desem, vahim mi desem, öğeler içeriyordu. Marketteki görevli elemanlar ve daha sonra görüştüğüm bizim dağıtım ekibinin araştırmaları beni şaşkına çevirmişti. En iyisi tespit ettiğim yayınları ve kaldırılış nedenlerini aktarayım, kararı siz verin. Bu arada yayınlardan bir kısmının rakip dergi gruplarına ait olduğunu da belirteyim. Chica, Dream, Bluejean, Hey Girl: Gençleri genel ahlak kurallarının dışına çıkartacak konular ve resimler içerdiği için,Elele, Elle, Form Sante, Instyle Türkiye, Madame Figaro, Yatch Türkiye: Kapağında çıplak ve makyajlı kadınların resmi bulunduğu için, Lezzet: Arka kapağında rakı reklamı olduğu için,Winnie The Pooh: Ön kapağında çizgi film karakteri olan domuz resmi bulunduğu için, satıştan kaldırılmış.AFİŞLER İNDİ, BAŞBAKAN KONUŞTU VE ..!Gördüğünüz üzere Cumhuriyetin Başkentinde, üstelik Kızılay’ın göbeğinde yaşanan çarpık zihniyet. Eminim ki, bir süre sonra üzerinde kadın resmi bulunan deterjan, konserve, kağıt havlu gibi ürünler de satıştan kaldırılır. Sakın yanlış anlamayın; buradaki eleştirim dergi satışlarının engellenmesine değil, çarpık bakış açısına. Yoksa, bu mağaza zincirinin sattığı üç beş dergi biz yayıncıları ne güldürür, ne de öldürür.Aslında bu durum uzun zamandan beri yaşanan sürecin son halkası. Hatırlayın, önceki yıllarda havaalanına konuşlandırılan bilboardlardan, siyasi müdahale sonucu, "kadın dekolte" diye afişler indirilmedi mi? Yada, Başbakanımız medyaya kızınca şu cümleleri sarf etmedi mi: "Bizi çarşafa sokacaklar diyorlar. Ya insaf! Gazetelerin başköşelerinde toplumun ahlak değerleriyle ters düşen çırılçıplak kadın resimleri basıyorsunuz. Affedersiniz, ilavelerinde her şey ortada... Hangi müdahale yapıldı?" Eh lider bu sözleri sarf ederse, takipçileri daha ileri boyutta hareket etmez mi? Zaten ülkedeki ağır muhafazakar yapı yıllardır baskısını bir norm değer olarak insanların üzerinde bütün ağırlınca hissettirmiyor mu?TÜRKİYE’DE 2 BİN GAZETE, 2 BİN 650 DERGİ VARTürkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) önceki yıl başlattığı yeni bir araştırma, Türkiye’deki yazılı medya konusunda ilginç verileri ortaya koyuyor. Bu verilerin içeriği ise özetle şöyle:2006 yılı itibariyle Türkiye’de toplam 4 bin 643 adet yazılı medya organı var. Bu yayınların bin 993’ünü gazeteler, 2 bin 650 sini ise dergiler oluşturuyor. Dergi sayısının gazete sayısından üçte bir oranında daha fazla olduğu görülüyor.Fakat duruma tiraj açısından bakıldığı zaman farklı bir tablo karşınıza çıkıyor. Türkiye’de yazılı basının toplam tirajı, yıllık 2 milyar 350 milyonu bulurken, bunun 2 milyar 241 milyonluk ezici çoğunluğunu gazeteler oluşturuyor. Dergilerin tirajı ise 109 milyonda kalıyor.Gazeteler daha çok yerel olarak faaliyet gösteriyor. Ulusal yayın yapan gazetelerin oranı, yüzde 4.6’ da kalıyor. Dergilerde ise ulusal yayın yapanların oranı, yüzde 53.9 düzeyinde.Dergicilikte daha çok aylık ve üç aylık periyot yaygın. Dergilerin yüzde 28.6’sı aylık, yüzde 25.9’u ise üç aylık periyotta yayınlanıyor. Haftalık olarak yayınlanan dergilerin oranı ise yüzde 25’te kalıyor.Dergilerin içeriklerine bakıldığında ise sektörel yayın yapanların ağırlıkta olduğu görülüyor. Sektörel yayın yapan dergilerin oranı, yüzde 23.5’i buluyor. Ekonomi alanında yayın yapan dergilerin oranı ise yüzde 4.7 olarak hesaplanıyor.Sürücüler 4 şeritli yolu neden ortalar?Sert geçen kışın ardından Başkentin caddeleri ve sokakları köstebek yuvası gibi. Birkaç ana arter hariç aracınızı sarsmadan sürebileceğiniz yol yok gibi. Örneğin en prestijli yer olması gereken Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün etrafını aracınızla şöyle bir gezin. Çukursuz ve tümseksiz bir yol bulmanız imkansız. Hatta kimi delikler aracınız için adeta bir tuzak. Tekeriniz düştüğü an ya lastiğiniz patlar, ya da aracınızın aksı kırılır. Bir başka önemli yer de Kızılay. Ana bulvar üzerinde koca koca delikler size deveyi hendekten atlatmaktan beter anlar yaşatıyor. Dikkat ettiyseniz örneğini verdiğim yerler Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet götürmesi gereken caddeler. Aynı perişan görüntüler ilçe belediyelerine ait sokaklar için de geçerli. Diyelim ki, ebadı her gün büyüyen çukurlardan kurtuldunuz, bariyer gibi yamalara takılmadan geçmeniz imkansız. Hal böyle olunca da kazalar birbirini takip ediyor. Zira sürücüler trafik kurallarına göre otomobilini kullanıp, önündeki araçla mesafesini ayarlayacağına, yoldaki deliklere dikkat kesilerek ilerlemeye çalışıyor. Sonuçta da yolun ilerisi yerine, burnunun dibine bakmaktan dolayı karşısına araç çıktığı zaman frene bile basacak zaman bulamıyor.Şöyle bir düşünün, üç, hatta dört şeritli bir yolda arabalar niye yolu ortalayıp gider? Nedeni gayet basit, hep aynı şeritte gitse bir çukura düşmesi an meselesi.Başta Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek olmak üzere, tüm ilçe belediye başkanlarına sesleniyorum. Lafla peynir gemisi yürümüyor; Delikleri hiç değil mi yamayla kapayıp, rögar kapaklarını yol seviyesine çıkarsalar Başkentliler biraz rahat nefes alacaklar.Rakamlar her şeyi anlatıyorDünya devi bir petrol şirketinin Suudi Arabistan’daki yatırımlarında üst düzey görevde bulunan bir dostum anlatana kadar, petrol konusunu herkes gibi ana hatlarıyla biliyordum. O elindeki belgelerle anlattı, ben not tuttum ve bilgileri sizinle paylaşmak istedim.Dünyadaki yıllık petrol üretiminin 1.657 milyon ton olduğu hesaplanıyor. Bunun yüzde 57’sinin Orta Doğu’dan, yüzde 18’i Kuzey Amerika kıtasından, yüzde 8’i Orta ve Güney Amerika’dan, yüzde 7’si Doğu Avrupa ve eski S.S.C.B ülkelerinden, yüzde 6’sı Afrika kıtasından, yüzde 3’ü Asya ve Okyanusya’dan, yüzde 1’i ise Batı Avrupa’dan sağlanıyor. Rakamlar da gösteriyor ki, Dünya petrol ihtiyacının yüzde 57’sini Orta Doğu tek başına karşılıyor. Uzmanların 2020 yılı için yaptığı tahminlere göre de yine Orta Doğu’nun ihracatı 841 milyon ton üretimden 1.585 milyon tona çıkıp, yüzde 88 oranında artacak. Eski S.S.C.B. ülkelerindeki yıllık 264 milyon ton üretim ise yüzde 133’lük bir artışla 2020 yılında 615 milyon tona ulaşacak. Bu üretim artışının diğer petrol üreticisi ülkelere yansımayacağı da ilave ediliyor.481 milyon ton ile dünyanın en büyük petrol ithalatçısı ABD’nin, 2020 yılında yüzde 42’lik bir artışla 685 milyon ton petrol alacağı hesaplanıy