Business imkanı vardı da biz mi ekonomik uçtuk

29 Ocak Cuma günü, Ertuğrul Özkök’ün köşesini ve Türk Hava Yolları için yazdıklarını okuyunca içimdekileri dökmeye karar verdim.

Özkök’ün, THY’nin Barcelona ve Manchester United takımlarına sponsor olması ve adını tüm dünyaya duyurması konusunda yazdıklarına satırı satırına katılıyorum. Doğruya doğru; THY’nin marka değerini yükseltmek için attığı bu adımlar ve uçak filosunu modernize ederek büyütmesi alkışlanacak bir girişim. Ancak Ertuğrul Bey’in yolcu olarak aktardığı fahri gözlemcilik notları, hele hele business sınıf üzerine yazdıkları biraz eksik. Birçok İstanbullu gibi kendisi de az sonra aktaracaklarımın farkında mı, bilemiyorum, ama ilk etapta şu kısa notu aktarmak istiyorum; Ertuğrul Bey kadar olmasa da yurt içi ve dışına THY ile business sınıfında seyahat etmişliğim var. Tabi ki diğer havayolları şirketleriyle de...
Şimdi bilmesini isterim ki, bir Ankaralı olarak, parasını ödeyip, çok istesek de İstanbul Atatürk Havalimanı hariç hiçbir noktaya business sınıfında uçuş imkânımız yok. Zira tüm Başkent çıkışlı uçuşları THY’nin bir alt markası olarak yaratılan Anadolujet ile yapmak zorundayız. THY’ye ise az önce belirttiğim gibi bir tek İstanbul uçuşlarında binebiliyoruz.

THY SİYAH HAVYAR VERİNCE ANADOLUJET ZEYTİN EZMESİ İKRAM EDER Mİ?

Zorunlu olarak kullandığımız Anadolujet’de ise ‘business’ diye bir sınıf yok. Parası olsun, olmasın herkes ekonomi sınıfında seyahat etmek zorunda. O yüzden de Ertuğrul Bey’in aktardığı ikramlardan, rahat koltuklardan mahrum kalıyoruz. Dahası CIP uygulamasından, bilete aynı parayı ödememize rağmen uçuş mili kazanma fırsatından da yararlanamıyoruz. Uçaktaki ikram ise kuru bir kek, ya da sandviç ile plastik bardaktaki çaydan öteye geçmiyor. Üstelik kısa bir süre öncesine kadar sadece bir bardak su ve birkaç parça krakerle yetiniyorduk. Yani şirketin ikramlarında bir kademe üste geçtik. Sanıyorum THY uçuşlarında siyah havyara geçildiği zaman Anadolujet’te de üzerine zeytin ezmesi sürülmüş ekmeğe ancak kavuşacağız. Kısacası Ertuğrul Bey’i uyarmak isterim ki, İstanbul hariç Ankara çıkışlı bir uçuş gerçekleştirse business imkânından mahrum kalacak.

BİLET PARASI, UÇAK VE ŞİRKET AYNI AMA!

Bu arada uçuş mili kazanma olanağının elimizden alınması ise küçümsenecek bir durum değil. Benim gibi sık seyahat edenler, kartında biriken millerle ekonomi sınıfındaki uçuşları parasal fark ödemeden bir üst kademeye geçirebiliyor veya bedava bilet hakkı kazanıyordu. Hatta yeterli puana ulaşınca CIP salonlarında ağırlanarak seyahat edebiliyordu. Anadolujet’de mil uygulaması olmadığı için THY ile uçan İstanbulluların aksine bu haklarımızdan da mahrum kaldık. Bilet parası aynı, şirket aynı, uçaklar aynı, ama saydığım haklar farklı. Yani Başkentlilerin aleyhine ortada büyük bir adaletsizlik söz konusu...

BUSINESS ANCAK AKTARMADAN SONRA İŞE YARIYOR

Aranızda, Ertuğrul Bey’in yurtdışı uçuşları için business uygulamasını yazdığını düşünenler olabilir. O konuda da bir cevabım var. Birincisi, Avrupa’da yılın havalimanı seçilmiş TAV Esenboğa tüm cazibesine karşın yarım kapasite çalışırken, THY’nin Ankara çıkışlı hiçbir direkt uçuşu yok. Pardon, aralarında Tahran’ın da olduğu 5 ülke kentine kırkyılda bir gerçekleşen uçuşlar hariç... Yani aktarma yapmak zorundayız ki, örneğin Erzurum’dan gelen bir yolcunun aktarma sayısı Ankara, İstanbul derken üçü buluyor. İstanbul Atatürk Havalimanı üzerinden aktarmalı yolculuk yaparsak sorun yok, ama İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı da dahil Antalya, İzmir gibi illerden aktarma yapmak zorunda kalırsak Anadolujet’e mahkumuz. Yani business biletimiz ancak aktarma yapacağınız havalimanından sonra işe yarıyor. Belki de bu yüzden Ankaralı birçok iş adamı kendisine havayolu şirketi kurdu. Satın aldığı küçük jet uçaklarıyla hem kendisi seyahat ediyor, hem de kiraya verip para kazanıyor. VIP kapısından girip çıktığı ve uçağında istediği yiyecek, içeceği bulundurduğu için de business trendinin doruklarına ulaşıyor.

BİNİŞ KARTINI KABUS DOLU GEÇEN 2 SAATTE ALDIK

Business uçuşları bir kenara bırakırsak, Anadolujet’in sağladığı seyahat olanakları konusunda da birkaç sözüm var. Son haftalarda hiçbir uçuşumuz vaktinde gerçekleşmiyor. Bu yüzden de birkaç saatlik gecikmeleri olağan karşılıyoruz. Bu rötarlarda da tek suç kötü hava şartlarının değil. Örneğin 23 Ocak günü Antalya’dan Ankara’ya dönüşümüzde yaşadığımız gecikme trajikomik sayılabilecek bir sebebe dayanıyor.
Teknolojik açılımları ve sponsorluk girişimleriyle övünen THY’nin bilgisayar sistemi çöktüğü için saatlerce, kuyrukta ve yolcu salonunda beklemek zorunda kaldık. İnanın, 17,05 tarifeli uçağına biniş kartı almak için bankonun önünde sıraya girerken, kuyruktan çıkışımız 2 saati buldu. Meğer bilgisayar çöktüğü için işlemler elle yapılıyormuş. Memurun bir elinde telefon, diğer elinde kalem biniş kartını doldurmasını bekledik. Beceriksizlik hat safhada olduğu için de birazdan anlatacağım uygulamalar tanık olduk.

BANKOLAR ÖNÜNDE KARGAŞA VE HAK KAVGASI

On adet bankonun üçü Ankara yolcuları için tahsis edilmiş ve her birinin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu. Bölümün üç tanesi THY’nin İstanbul yolcuları için ayrılırken de geri kalan 4 banko işleme kapatılmıştı. Madem sabahtan beri bilgisayar sistemin bozuk, önlem alıp oralardan da hizmet versene! Neyse, üç bankodan birinde kuyruğa girip valizi vermek ve biniş kartı almak için beklemeye başladık. Kendim için söyleyeyim, binişten elli dakika önce gelmeme ve uçağın kalkış saati geçmesine rağmen önümde halen oniki kişi vardı. Birazdan deskin üzerine çıkan bir yetkilinin sesiyle irkildik. Emir kipindeki söylemiyle, yan bankonun kapandığını, önünde bekleyenlerin bizim sıraya geçmelerini söyledi.
O anda da kısa süreli bir karmaşa yaşadık. Bizim kuyruktan bazıları, mülteci konumuna sokulan yan bankodaki yolcuların araya kaynamasına itiraz etmeye başlamıştı. Ardından da o ana kadar bizimle aynı süratte ilerleyen yan sırayla aklıselim yolcular sayesinde ‘İşlemler bir sizden, bir bizden yapılsın’ diyerek uzlaşma sağlanmıştı. Aradan 25 dakika geçmişti ki, yine aynı görevlinin gür sesini duyduk. Önünde istiflendiğimiz bankonun da işleme kapandığını, bizim ve bizimle bütünleşmiş yan komşularımızın sağlam kalan üçüncü bankodan kuyruğa girmesini istiyordu. Üç mağdur kuyruk ve sağlam kalan tek bir banko... Doğal olarak kargaşa ortamı ve hak kavgasına giren yolcular sahnenin tek hakimi oldu.

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ PERİŞANLIK

Sonuçta, ortalama 2 saatlik bekleyiş ve itiş kakıçtan sonra yolcu salonuna geçmeyi becerdik. Bu arada uçak, bu işlem karmaşasından dolayı rötar yapmış ve yolcu alımı için beklemişti. Durun daha bitmedi. Bu kez salonda kalkış anını bekleyen yolcular için THY yetkilileri son darbeyi vurmak istemiş olacak ki, anons sisteminden duyurusunu yapıverdi. Hoparlördeki ses, bizimle aynı kaderi paylaşan THY İstanbul yolcularından özür dileyip, kurumun kendilerine beklerken yiyecek ve içecek ikramında bulunacağını söyleyiverdi. Anadolujet ile Ankara’ya uçacak bizler mi? Sadece THY İstanbul yolcularının beslenmesine hasetle ve gıptayla bakakaldık.
Ertuğrul Bey’e ve THY’ye deki gelişimi kaleme alan meslektaşlarıma madalyonun öbür yüzünü de göstererek Ankaralıların hissiyatını aktarmak istedim. Böylesine haksız bir uygulamadan Ankara turizminin ve iş yaşamının ne kadar etkilendiğini de siz hesaplayın.

BUSINESS İÇİN GOLF OYNAYAN DİPLOMATLAR BİLE YETERLİ

Başkentte başka ülkelerin büyükelçilik mensupları da dahil 10 binin üzerinde yabancı uyruklu yaşıyor. Bunlar tatil için Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki yerleşimleri kullanıyor. Örneğin golf tutkusu için her hafta Antalya’ya giden diplomatların haddi hesabı yok. İş için Ankara’ya gelen, ya da yurt dışına giden iş adamlarını da düşünecek olursanız, business potansiyel hiç de küçümsenmeyecek rakamlara ulaşıyor. Kongre turizmi için büyük yatırımlar yapan Ankara’nın THY’nin uygulamaları sayesinde neler kaçırdığını ise telaffuz bile etmek istemiyorum. AB yolunda ilerleyen Türkiye, Avrupa’daki diğer başkentlere ve milli havayollarına bakarak THY’nin durumunu bir daha gözden geçirmeli. İnanın hiç bir AB başkentinde direkt uçuş gibi Ankara’ya reva görülen davranış yanlışlığı yok.
Bu arada o akşam televizyondan naklen yayınlanan Barcelona maçını rötar yüzünden kaçırdığımı da ilave edeyim.

BONCUKLA BEZENEN UÇAKLARI ALLAH NAZARDAN KORUR MU?

Yeri gelmişken bir başka konuya daha değineyim. THY ile her uçak seyahatimde, pilot kabininin hemen yanındaki bölmede asılı duran nazar boncuğu dikkatimi çeker. İlk sıradaki koltukların hemen önündeki panele sabitlenmiş boncuk, tabir-i caizse at nalı büyüklüğündedir. Belli ki, THY yönetimi uçaklarını kem gözlerden korumak için oraya astırmış. Bu nazar boncuğunu her görüşümde aklıma Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tüm il müftülüklerine yolladığı genelge gelir. Bu genelgede ne yazıldığına gelince...
“İnsanları hayrete hatta dehşete düşürecek tarzda bid’at ve hurafelerin taraftar bulmasını, özellikle türbe ziyaretlerinden şifa istenmesini, dilekte bulunulup ağaçlara bez ve çaput bağlanılmasını, nazar boncuğu vb. şeylerden medet dilenilmesini, akılla, mantıkla ve dinimizle bağdaştırmak asla mümkün değildir.”
Aslında, Diyanet, halk arasında elden ele dolaşan, pazarlarda satılan bu mavi camın hiçbir değeri olmadığını vurguluyor. İlaveten de nazarlıklarda koruyucu bir kuvvet aramanın cehalet, akılsızlık, en tehlikelisi de şirk, yani Allah’a ortak koşmak olduğunu belirtiyor.
Yazarın Tüm Yazıları