Haftanın kahramanları onlar çünkü... Biri gencecik ama yılların tecrübesi gibi oynuyor. Diğeri inişli çıkışlı grafiğine çok güzel hareketler ekliyor. Caner’in o asisti, çizgide çıkardığı o top, gazi olarak döndüğü Ordu’da en çok iz bırakanlardı. Salih’in özellikle ikinci golü tam anlamıyla bir usta işiydi.
AYKUT HOCA VE SABRI
FENERBAHÇE için en önemlisi, üç puanla hem de bileğinin hakkıyla (!) alınan bir galibiyetle dönmekti, o da oldu... Yoğun maç maratonu, Fenerbahçe’ye karşı yine yeniden başlatılan psikolojik harekat, lig, Avrupa, kupa... Ve bütün bu zorluklara rağmen başarılı ve istikrarlı yürüyüş.
Daha ne olsun... Bravo Aykut Kocaman ve öğrencilerine... Bu arada bir parantez de duruşunu ve inancını hiçbir zaman değiştirmeyen Aykut Kocaman’a; Aykut Hoca’ya sabredemeyenlere, Aykut Hoca’nın sabretmesi sanırım alınacak en büyük ders...
‘SPORDA ŞİDDET’ DEDİKLERİ
BU nasıl bir acımasızlık, bu neyin düşmanlığı, bu hangi ülkenin insanlığı... Caner, o kesici aleti fırlatan kişinin, kişilerin kurbanı olacak, bütün ülke de bunu canlı yayında seyredecek öyle mi? Terör örgütüne silahı bıraktıran devletim, böyle insanlıktan nasibini alamamışlara karşı aciz mi kalıyor (!)
Özellikle bu hafta sonu maçlarında da gördük ki ‘Sporda Şiddet’ çoğunluğun genlerinde var. Düzeltilemez, sadece bir yasa olarak kalır...!
TOP 5
Sanırım bu saydıklarım maçı anlatmaya yeter de artar. Bariz bir şekilde görüldü ki Fenerbahçe bu turu istiyor ve hakediyor. Bunun için de çok iyi hazırlanmışlar. Şahsen benim çok kızdığım o Meireles’in iyi futbolu ve mücadelesi, Fenerbahçe’nin oyununa çok şey kattı. Ziegler biraz gününde değildi ama onun dışındaki tüm Fenerbahçeliler çok iyi oynadılar. Ve bu oyunla, tur için ağzımıza bir tutam bal çaldılar... Umarım ve inanıyorum ki Fenerbahçe bu turu geçecek. Direkten dönen o iki şutun ardından sanıyorum ki o iki direğin kulakları çınlamıştır. Fakat yine de ben o direkleri şansızlık değil, turun habercisi olarak görüyorum...
‘Helal olsun böyle hakeme...’
Hele Galatasaray’ı yakan hakemden sonra böylesine kritik bir maçta, adil bir hakem görünce bile tezaruhat yapıyoruz. Kaldı ki Fenerbahçe hakemlerden yana en çok dili yanan takımların başında gelir.
TOP5
1-Kadıköy’deki harika atmosfer, müthiş destek.
2-Maçın İskoç hakemi William Collum.
3-Laziolulara ince ayar çeken Fenerbahçe ve taraftarı.
Ama yine bir fiyasko ve o fiyasko her şeyin üstüne çıkıyor ne yazık ki...
Güzel bir pazar günü, on binlerce inanmış Fenerbahçe taraftarının önünde bekleneni vermeyen oyun değil, verilmeyen gol konuşuluyor bu yüzden... Allah’tan ikinci yarı Fenerbahçe golü buldu da, o yan hakem de dahil herkes rahatladı... Ama ikinci devrede de işler çok iyi gitmedi.
KIYMETLİ BİR MAZERET
Gözle görülmeyen ama hissedilen bir isteksizlik vardı maçın genelinde. Ve bu durumu bir türlü aklım almıyor! İşte tam bu noktada yapılan antrenmanların daha üstünde olan bir durum, ‘Fenerbahçelilik’ beni bir hayli düşündürüyor. Profesyonel oyunculara Fenerbahçelilik antrenmanı nasıl yaptırılır, anlatılabilir mi bilmiyorum ama o formayı giyen bazı oyuncuların buna ihtiyacı olduğu kesin.
Belki bu 90 dakikanın analizini yapınca biraz acımasız bir bakış açısı gibi görünüyor ama gerçek bu. Fakat büyük resme bakınca sekiz aylık süreçte gelinen bu nokta büyük başarıdır. Çünkü Fenerbahçe’nin üç kulvarda birden iddialı bir konumda olması çok kıymetli bir mazerettir.
YİNE MİS GİBİ GOLÜ YEDİNİZ
MUSTAFA Sönmez ve onun gibiler çoklar, üstelik bitmiyorlar da. Biri gidiyor biri geliyor... Zaten kısır ve sıkıcı geçen bir anda zar zor bir gol geliyor, onu da hakemler görmüyor ya, tilt oluyorum. Bir de dikkat ediyorum, Kadıköy’e gelen yan hakemlerin çoğu salla bayrağı al maaşı havasındalar.
Antalya’nın, en fazla tehlike yaratacak oyuncu Tita’yla golü bulması Fenerbahçe’yi oyundan düşürdü ama Fenerbahçe yine de az pozisyonlu ilk yarıda iki gol bulmayı başardı. Salih’e ve attığı gole de bir parantez açmak şart; Ne zamandır Fenerbahçe ilk 11’inde 18 yaşında bir oyuncu sahaya çıkıp bir gol atıp, yaşından büyük işler yapmıyordu. Salih bu anlamda takımda çok daha iyi bir performans gösterebileceğinin sinyalini verdi. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Salih bu takıma genç kontenjanından değil, yıldız kontenjanından girmeye aday bir oyuncu.
Emre’nin yeniden sakatlanması da Fenerbahçe’nin dengesini bozdu bozmasına ama asıl önemlisi Emre oyundan çıkınca orta sahadaki çıplak krallar kendilerini yine belli ettiler. Özellikle Raul Meireles Fenerbahçe’nin değil sahanın en kötüsüydü. İkinci yarıda Volkan’ın can havliyle çıkardığı top gol olsa, oyun büyük ihtimalle çıkmaza girecekti. Ama yine de böylesine önemli bir puan mücadelesinden üç puan çıkaran Fenerbahçe alkışlanmalıdır. Çünkü 32 günde 11 maç (2.9 günde bir maç) yapan bir takım için bu puanları kazanabilmek çok önemli bir başarıdır.
ADALET BUNUN NERESİNDE?
Gökhan Zan’ın cezasını silen, kalanını da erteleyen zihniyet neden aynı uygulamayı Caner için yapmamıştı merak ediyorum... Gökhan için verdikleri karar kesinlikle adil ve doğru bir karar. Ama aynı şeyin daha önce Fenerbahçeli bir oyuncu için verilmemesi gerçekten büyük bir adaletsizlik...
TOP 5
- Salih Uçan’ın attığı gol,kattığı heyecan.
- Formsuzluğuyla eleştirilen Volkan’ın inanılmaz bir refleksle çıkardığı gol.
Belki de Aykut Hoca’nın yapmadığını, yapamadığını ilahi bir güç yapıverdi... İşte o Salih, hem attığı golle hem de oyun anlayışıyla Fenerbahçe’nin biraz daha önde oynamasına vesile oldu. Bu maçların strateji maçları olduğunu, sıkıcı ama sabırlı bir sistemle tur atlanabilineceğini kabul ediyoruz. Fakat, ilk maçtan 1-0 lık bir avantajla Kadıköy’e gelen Fenerbahçe’nin, ‘temkinli olmak’ sınırını biraz daha aşarak, ‘korkak futbol’ anlayışına yaklaşmasına fena halde tutuluyorum...
Kaldı ki Fenerbahçe, golden sonra yine kendi sahasına çekilmesinin faturasını bir gol yiyerek ödedi. Selçuk’un ayaklarının altından giden top ne yazık ki gol oldu. Selçuk demişken, Aykut Hoca’nın Selçuk’u Kadıköy’de sadece seyircisiz maçlarda oynatması da çok manidar...
Şimdi iki takım daha elersek, final oynayabileceğimiz bir sürece giriyoruz. Ve bu süreç, hem Türkiye Ligi’nden hem de Türkiye Kupası’ndan çok daha kıymetli ve önemli... Bu nedenle öncelik Avrupa olacak şekilde bir Fenerbahçe planlamalı...
TOP5
1-Ne yazık ki Büyük Fenerbahçe taraftarının olmadığı bir Fenerbahçe maçı.
2-Salih Uçan’ın genç kontenjanından değil, yıldız kontenjanından 11’e girmeye aday olduğu maç.
3-Selçuk Şahin’in nedense Kadıköy’deki tüm seyircisiz maçlarda oynaması.
Ve hemen akabinde Fenerbahçe kendine geldi ve Emre Belezoğlu çıktı sahneye... Emre sakatlığı nüksedene kadar 22 dakika sahada kaldı ama 90 dakikalık iş yaptı. Muhteşem bir gol attı, Kuyt’a harika bir asist yaptı, daha da önemlisi takımını ateşledi. Ama Emre gibi önde pres yapan ve yaratıcı futbol oynayan bir oyuncunun çıkmak zorunda kalması, Fenerbahçe için pek de iyi olmadı... Fakat genel anlamda bakarsak, uzun zamandır oynamayan, Topuz, Semih, Hasan Ali gibi oyuncuların performansları da hiç fena değildi.
Özellikle üç kulvarda birden “Ben de varım” diyebilen bir takım için, bu kadar yoğun maç temposuna rağmen Fenerbahçe çok mücadeleci ve istekliydi. Avrupa Ligi, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası... Üçü de Fenerbahçe’nin bileğine takılmış bir mücehver gibi. Umarım o mücehver, Fenerbahçe’nin bileğinden çıkartılamaz...
CEPHANELİKLE GİRMEK YASAKTIR(!) MIDIR(?)
Başlama düdüğü çaldı bismillah, ortalık savaş alanına döndü. Bursaspor taraftarının yaktıkları meşaleler, attıkları ses bombaları, özellikle Fenerbahçe taraftarının üzerine fırlatılan yanıcı maddeleri ağzımız açık izledik!.. Sporla, insanlıkla, taraftarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan bu alayın kahramanları (!) ben bu yazıyı yazdığımda hala Fenerbahçe Stadı’nın misafir takım bölümündeydiler. O cephaneliğin içeri sokulmasına kayıtsız kalan güvenlik güçleri, o kişilerin stattan ellerini kollarını sallayarak çıkmalarına da seyirci mi kalacaklar merakla bekliyorum!..
TOP5
- Neredeyse bir cephanelikle Fenerbahçe Stadı’na girebilen Bursaspor taraftarı.
- 22 dakikada 90 dakikalık futbol oynayan Emre Belezoğlu.
Birincisi, bunun bir Avrupa Ligi, turnuva müsabakası olduğunu düşünerek...
Aykut Hoca’nın temkinli oyun anlayışının, kabul edilir olduğu karşılaşmalardan biriydi. Evet göze hoş gelen anlar azdı ama neticede, 180 dakikalık sabır ve temkinli olmayı gerektiren karşılaşmalar bunlar. Fenerbahçe turu geçerse, hiç kimse çok sıkıcı futbol olduğunu ne konuşacak ne de hatırlayacak. Bu yüzden ligdeki Fenerbahçe ve Aykut Kocaman ile bu tür maçları birbirinden ayırmak daha doğru olur...
İkincisi, sahaya çıkan, eldeki kadroya göre...
Birkaç oyuncunun cezalı, birkaç oyuncunun sakat ve birkaç oyuncunun da formsuz olduğunu düşünürsek, sahaya çıkan 11’in aşağı yukarı bu olabileceğini tahmin etmiştik zaten. Ve eldeki kadroyla değerlendirecek olursak, F.Bahçe rakibine karşı daha üstün oynadı. Özellikle Gökhan Gönül’ün müthiş performansı, bütün takımı sürükledi desek eksik olmaz... Bir tek acaba “Bu maçta Salih oynamaz mıydı” diye düşünülebilir ki Aykut Hoca da sanırım bu durumu riskli buldu.
FENERBAHÇE’Yİ SEVGİLİSİNDEN AYIRMASALARDI…
EĞER Seyircisiz oynamasaydık, birileri Fenerbahçe’ye isteyerek ya da istemeyerek bu kötülüğü yapmasaydı, bu skorla Kadıköy’de yüzde yüz tur atlarız diyebilirdik. Ama Fenerbahçe’nin özellikle kendi sahasındaki en büyük silahı olan taraftarlarından yoksun olarak sahaya çıkacak olması, ne yazık ki bu avantajımızı ortadan kaldırıyor.
Geçen haftalarda üç kulvarda birden mücadele etmenin zor olduğunu, Fenerbahçe’nin kesinlikle sadece ve sadece Avrupa Ligi’ne konsantre olması gerektiğini yazmıştım. Buna göre planlama yapıp, sadece üç takım daha geçerek finale adını yazdırması o kadar da zor değil çünkü...
TOP 5
Emre ve Gökhan’ın boşrollerini oynadıkları, şans yardım etse, hakem mani olmasa, 3-0 bitebilecek bir ilk yarı... Yabancı hakkı Yobo’dan yana kullanılsa, Meireles yerine bir Türk orta saha oyuncusu oynasa, Kuyt o golü kendi kalesine atar mıydı bilinmez ama Kuyt’ın bu kadar çırpınışının hala Fenerbahçe’ye hiçbir şey kazandırmadığı apaçık ortada...
İkinci yarıda Niang’ın attığı golde de Egemen’in yerinde olmaması, yine bize “Yobo bu maçta kulübede oturur muydu” dedirten dakikalardı... Ama F.Bahçe’nin bariz üstünlüğü ve gücü, bu zafiyetleri zor da olsa tolere etti. Bir parantez de Sow’a açalım; Gerçekten çok yetenekli ve büyük bir golcü. F.Bahçe’de onun yeteneğini kullanabileceği bir pasör olsa, izlediğimiz Sow’un iki katını izlerdik eminim. Ama Emre herşeye de yetemiyor ne yazık ki...
Beşiktaş affetmedi
Ama o Emre de sahanın en iyisiyken ve alkışlayacak bir tek F.Bahçe taraftarı yokken 88. dakikada Mehmet Topuz’la değiştirildi ya... Hah dedim! Aykut Hoca 2-2 ye dünden razıymış meğer (!) ki, skor iki ikiyken sahanın en iyisini defansif ve hiç de formda olmayan bir oyuncuyla değiştiriyor. Ama bu da Aykut Hoca’ya ve Fenerbahçe camiasına öyle pahalıya mal oldu ki, Beşiktaş kısır kadrosuna rağmen bu zafiyeti affetmedi ve son saniyede de gol atılabileceğini, görmesi gerekenlere gösterdi...!
TOP5
Hakem Kalkavan’ın F.Bahçe’nin attığı buz gibi golü yemesi.
Aykut Hoca’nın anlayamadığımız sistemi...