Sermaye piyasasında güven

FİNANS piyasalarının gıdası güvendir. Güvenin olmadığı hiçbir yerde sermaye piyasası gelişemez. O nedenle kamu otoritesi tüm dünyada finans piyasalarında güveni sağlayabilmeye ve pekiştirmeye yönelik olarak sistemler geliştirir.

Güveni sağlayacak ve pekiştirecek bir mekanizmanın birinci ayağı yatırımcıların doğru ve zamanında bilgi edinebilmesini sağlamaktır. Yatırımcılar mali servetlerini değerlendirdikleri finansal araçların taşıdığı riskleri bilmek durumundadırlar. Yatırımcılar arasında bilgi asimetrisi yaratılmaması esastır. Yani, birinin bilmediğini bir başkasının bilmesi diye bir şey söz konusu olmamalıdır. Şeffaflık esastır.

Mekanizmanın ikinci ayağı finansal araçları pazarlayan aracı kurumların mali açıdan sağlam, yükümlülüklerini yerine getirmeye muktedir ve müşterilerini satımına aracılık ettikleri finansal araçlar hakkında bilgilendirmeye yetkin kuruluşlar olmasının sağlanmasıdır.

Üçüncü ayak finansal araçların el değiştirmesiyle oluşan fiyatın şeffaf bir ortamda arz ve talep dengesini yansıtan bir fiyat olmasının temin edilmesidir.

GÜVEN KRİZİ

Türkiye’de birinci ayak görevini Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) görmektedir. İkinci ayak, finansal araçların alım satımı ile yetkilendirilmiş aracı kurumlardır. Bu kurumlar SPK denetiminde çalışılar. Üçüncü ayak görevini SPK denetiminde çalışan, ama aracı kurumların işbirliği ile kurulup çalışan İstanbul Menkul Kıymetler, Altın ve Vadeli İşlemler gibi borsalardır.

Finans sisteminde güveni sağlayacak üç sac ayağının kurulmuş olması toplumda finans sistemine güveni sağlamak için gereklidir, ama yeterli olmamaktadır. Bu sac ayaklarının, özellikle SPK’nın ekonomideki diğer düzenleyici ve gözetici otoritelerle de çok sıkı işbirliği içinde çalışması kaçınılmazdır.

Düzenlenen ve gözetlenen (regulated) sektörlerdeki firmaların sermaye piyasasında işlem yapması durumunda (halka açılma, finansman bonosu çıkarma gibi) oluşabilecek "düzenleme riski" olgusunun SPK tarafından iyi değerlendirilip yatırımcılarla paylaşılması gerekmektedir. Aksi taktirde, tüm finansal sistemde "güven krizi" yaratılması kaçınılmazdır.

OYUNUN KURALLARI

Maalesef, Türkiye’de bu konuda eksiklikler var. Eksiklikler, sermaye piyasalarında mali servetlerini değerlendirenlerin bir bölümünün bilmedikleri ve beklemedikleri riskleri almalarına neden oldu. Sonuçta, bilinmeyen riskler gerçekleştiğinde bilinir oldular.

Halka açık bankalara devlet el koyduğunda, bu bankaların borsada el değiştiren hisse senetlerini alan yatırımcıların da varlıklarına el konmuş oldu. Halbuki, bu yatırımcılar ne o bankaların idaresinde söz sahibiydi ne de o bankaların gerçek durumları hakkında en ufak fikirleri vardı. Bilgiler gizliydi. Yani, o yatırımcılar açıkça aldatıldılar. Yatırımlarının üzerine soğuk su içtiler. Sermaye piyasalarında, eğer yatırımcılar açıkça aldatılabiliyorsa, güvenden söz etmek olanaksızdır.

Devlet tarafından el konulan bankaların ya da o bankaların ana sermayedarlarının iştiraki olan şirketler satılıyor. Satılan şirketlerin bazıları halka açık. O şirketlerdeki hissedarların durumu hakkında da belirsizlikler var. Devlet o şirketlere el koyduğunda, borsada o şirketlerin hisse senetlerini almış olanların da mı mal varlığına el koymuş oldu?

Bunlar önemli konulardır. Oyunun kuralları açığa kavuşturulmalıdır. Bu konular yıllarca evvel açığa kavuşturulmalıydı. Kavuşturulamadığında, kendi sermaye piyasamız yerli değil, yabancı yatırımcıların at oynattığı bir avuç spekülatörün boy gösterdiği bir arena olmaktan kurtulamaz.
Yazarın Tüm Yazıları