Herkes aynı yere bakıyor

ULUSAL ekonomiler bir kenara bırakıldı. Amerikan ekonomisi takip ediliyor. Takip edilen gösterge New York Borsası endeksi (Dow Jones Industrial-DJ30).

Takip edilen borsa endeksi otuz sanayi şirketinin hisse senedi fiyatlarından oluşan bir endeks. Arttığında, işler iyi gidiyor demek oluyor. Amerika’da bono faizleri artıyor. Çünkü, yatırımcılar bonoları satıp hisse senedine giriyorlar. Bono fiyatları düşüyor, faizler yükseliyor.

Endeks düştüğünde, moraller bozuluyor. Hisse senetlerini satanlar bono alıyorlar. Bono fiyatları artıyor, faizler düşüyor. Hisse senedi ile bono piyasaları arasındaki giriş-çıkışlar herkes tarafından yakından takip ediliyor. Arzulanan, hisse senetlerinin fiyatının artması. Nasıl olsa, FED faizleri indirmeye devam edecek.

GÖRÜNTÜ VE SES NET DEĞİL

Arada bir Amerikan ekonomisine yönelik veriler açıklanıyor. Piyasalar her veriye az ya da çok tepki veriyorlar. Krizin başlangıcı konut kredileri olduğundan, yeni konut satışları yakından takip ediliyor. Aynı piyasada, toplam konut satışları ya da satılık yeni ve toplam konut stoku da ilgi çeken verilerden. Anketler yapılıp bu veriler üzerindeki beklentiler ölçülmeye çalışılıyor. Konut satışları beklentilerin altında kaldığında, "eyvah işer kötü" denip DJ30 düşmeye başlıyor.

Takip edilen bir diğer veri seti ekonominin durgunluğa girip girmediğine yönelik

bilgi verebilecek büyüklükler. Örneğin, işsizlik müracaatları önemli bir gösterge. Anketlerle bu hafta ne kadar işsizlik baş vurusu yapılabileceği yönünde beklentiler ölçülüyor. İşsizlik başvurusu anket ortalamalarının altındaysa, düğün-bayram oluyor. İşsizlik başvuruları anket ortalamalarının üzerinde gelirse, ekonomi durgunluğa giriyor diye karamsar olunuyor.

Ekonominin gerçekten durgunluğa girip girmediğini gösterecek veriler üç ayda bir yayınlandığından, piyasalar ancak kendilerini çok daha sık aralıklarla yayınlanan verilerle meşgul edip kendilerine yön çizmeye çalışıyorlar.

Kısa aralıklarla yayınlanan verilerin asıl ulaşılmak istenen verileri (milli gelir hesapları) önceden tahmin edebilme gücü ise oldukça zayıf. Kaldı ki, bu veriler gerçekten ölçtüğü düşünülen büyüklükleri de ölçmede çoğu zaman yersiz kalabiliyorlar. Bu nedenle çok ciddi revizyona tabi olabiliyorlar. Kısacası, ekranda görüntü ve ses çok cızırtılı olduğu halde, herkes sis içinde yolunu bulmaya çalışıyor.

Böyle durumlarda piyasadan uzun vadeli yatırımcılar çıkar. Piyasa spekülatörlerin eline kalır. İşin kötü tarafı, politika yapıcıları da cızırtılı sesler çıkaran, görüntüsü devamlı kayan bir ekran karşısında gördükleri ve duyduklarıyla politika tespit etmeye çalışıyorlar. Örneğin, eylül ayında FED ekonomik durgunluk korkusuyla faizleri indirmeye başladığında, üçüncü üç aylık milli gelir büyümesi son bir yıldaki üç aylık dönemler içinde rekor kırmıştı. Politika yapıcıları da cızırtılı seslere kulak vererek yön bulmaya çalışıyorlar.

ENDEKSLİ POLİTİKALAR

Görüntü kaysa da, ses cızırtılı da çıksa, elde edilen izlenimler ekonomik birimlerin ileriye dönük beklentilerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor
. Dolayısıyla, ekonomi durgunluğa sürüklenmese de, yaratılan hava ile oluşan olumsuz beklentiler sonunda ekonomiyi durgunluğa itebilecektir. En azından, ekonomide fazladan oynaklıklar yaratabilecektir.

Son dönemde, Amerikan ekonomisinde ekonomi politikaları DJ30’un yükselmesini hedefliyor. FED faiz indiriyor. DJ30 fırlıyor. Bir-iki gün sonra bir başka kaygı faiz indiriminin yarattığı şenlik havasını dağıtıyor. İdare ve Kongre maliye politikalarında genişleyici bir tavır alacağını ilan ediyor. DJ30 yeniden fırlıyor. İki gün sonra her şey eskiye döner gibi oluyor. Makro politikalar DJ30’a endekslenmiş durumda. Ama, çalkantıların daha nerelere gidebileceği konusunda hiç kimsenin bir fikri yok.

Günlük bir endekse endekslenmiş makro ekonomik politikalardan daha fazlasını beklemek de zaten çok fazla şey istemek olurdu.
Yazarın Tüm Yazıları