BU yılın ikinci üç ayında milli gelir büyümesi yüzde 3.9’a geriledi. Faiz muhabbeti başladı. Ekonomik büyümeye destek vermeye yönelik olarak Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri indirmesi isteniyor.
Galiba, Merkez Bankası Yasası toplum kesimlerince iyi hazmedilemedi. Yasa, Merkez Bankası’nın misyonunu "Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir" diye tanımlamaktadır. Merkez Bankası’nın internet sitesinin açılış sayfasında da bu cümleye yer verilmektedir. Fiyat istikrarıyla çelişmediği sürece Merkez Bankası diğer ekonomik hedeflere varılmasında yardımcı olabilir.
BÖBÜRLENMEYELİM
Şu anda Türkiye’de fiyat istikrarı sağlanıp sürdürülmekte midir?
Bu sorunun yanıtı enflasyon hedefi ile gerçekleşen enflasyon arasındaki farka bakarak verilebilir. Bu yıl için enflasyon hedefi yüzde 4 olarak saptanmıştır. Ağustos ayı itibariyle son on iki aylık enflasyon yüzde 7.4 olmuştur. Dolayısıyla, bu aşamada Merkez Bankası’na bir başka görev çıkarmak abesle iştigaldir.
Kaldı ki, enflasyon yıllık bazda yüzde 4’e düşse dahi fiyat istikrarının sağlandığını gönül rahatlığı ile iddia edemeyiz. Yüzde 80 enflasyondan yüzde 7 enflasyona gerilemek elbette sevindiricidir. Ama, enflasyonun geldiği nokta mutlak anlamda fiyat istikrarından uzak bir konumdadır. Unutmayalım ki, dünyadaki en yüksek enflasyona sahip ülkelerden biri olmaya devam ediyoruz.
Gelişmekte olan ülkeler arasında, bu yılın ortası itibariyle, enflasyon, Brezilya’da yüzde 3.7, Bulgaristan’da yüzde 5.6, Şili’de yüzde 3.2, Çin’de yüzde 4.4, Kolombiya’da yüzde 6, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 2.5, Hong Kong’da yüzde 1.4, Hindistan’da yüzde 4.4, Endonezya’da yüzde 5.8, İsrail’de yüzde -1.3, Güney Kore’de yüzde 2.5, Malezya’da yüzde 1.4, Meksika’da yüzde 4.4, Filipin’de yüzde 2.3, Polonya’da yüzde 2.6, Romanya’da yüzde 3.8, Slovakya’da yüzde 2.5, Güney Afrika’da yüzde 6.9, Tayland’da yüzde 1.9 oldu. Bazı Afrika ülkeleri dışında bizden daha yüksek enflasyonu olan ülkeler Rusya (8.5), Venezüella (19.4), Macaristan (8.6) ve Arjantin (8.8) oldu. Kısacası, enflasyonu indirme konusunda fazla böbürlenecek bir durumumuz yok.
SUSALIM
Hal böyleyken, eski reflekslerimizle para politikasının her derde deva olacağını düşünmeye devam ediyoruz. Büyümeyi beğenmiyorsak, faizleri indirmesi için Merkez Bankası’na görev çıkarıyoruz. Cari işlemler açığını beğenmiyorsak, döviz kurlarını artırmasını söyleyerek Merkez Bankası’na görev çıkarıyoruz. Kısacası, Merkez Bankası’nın elindeki bir taşla üç-beş kuş vurmasını bekliyoruz. Yok böyle bir lüks!
Fiyat istikrarının sağlanmasını ve sürdürülmesini istiyorsak, toplum olarak Merkez Bankası’nın sırtından inmek zorundayız. Bu konuda özellikle işbaşındaki hükümetler çok daha dikkatli olmak zorundadırlar. Hükümetler, kur ve faiz muhabbeti yapmak yerine, kamu açıklarını nasıl azaltacaklarını, uluslararası piyasalardaki olumsuzluklarla nasıl mücadele edeceklerini, ellerindeki reform programını nasıl ve zaman uygulamaya koyacaklarını konuşmalıdırlar. Aksi taktirde, susmak çok daha faydalı olacaktır.
Çeşitli ekonomik verilerin açıklanmasından sonra bazı hükümet üyelerinin faiz ve döviz kuru konusunda fikir beyan etmeleri fiyat istikrarını sağlamaya yardımcı olmamaktadır. Aksine, bu çeşit beyanlar Merkez Bankası’nın temel amacına ulaşmasını ve daha sonra diğer ekonomik hedeflere daha yakından bakmasını geciktirmektedir.