Paylaş
Ameriak Birleşik Devletleri'nin IMF üzerindeki etkisi giderek artıyor. O kadar ki, Güneydoğu Asya ve Rusya krizlerinde IMF ABD'nin dış ekonomik ilişkiler müdürlüğü gibi çalıştı. Doğal olarak, IMF'nin günlük işlerde ABD'nin güdümüne girmesine Avrupa kızıyor.
Her şey IMF'nin teşkilat yapısının değişmesiyle başladı. Eskiden IMF bir başkan ve bir yardımcısı ile yönetilirdi. Başkan Avrupalı olur, yardımcı da Amerikalı olurdu.
1990'ların ortalarında bu yapı değişti. Başkan'ın altında çalışmak üzere üç başkan yardımcısı getirildi. Birinci başkan yardımcısı Afrika asıllı Amerikalı Stanley Fisher oldu. Fisher, ABD İdaresi'nden aldığı güçle her konuda başkan gibi hareket etmeye başladı.
AMERİKA IMF'Yİ İSTİYOR
Yaratılan durum IMF Başkanı Fransız Camdessus'yü rahatsız etti. Gösterilen neden ne olursa olsun, aslında Camdessus bu yapı altında çalışmaktan memnun olmadığı için daha zamanı dolmadan görevini kendi isteği ile bıraktı.
IMF ve Dünya Bankası 1944 yılında kuruldular. Kurulduklarından beri Dünya Bankası'nın başkanı bir Amerikalı, IMF'nin Başkanı bir Avrupalı olmuştur. Amerika'nın gönlünden geçen, bu yapıyı tersine çevirip IMF'nin başına bir Amerikalı atamak ve Dünya Bankası başkanlığını Avrupa'ya vermektir. Bu iki kurumun zaman içinde değişen fonksiyonlarında IMF Dünya Bankası'nın birkaç adım önüne geçmiştir.
Doğal olarak Avrupa süregelen durumu değiştirmek istememektedir. Fisher'in eski Rodezya asıllı olması ve Afrika ülkeleri tarafından IMF Başkanlığı için desteklenmesi de durumu değiştirmemektedir.
Avrupa içinde de bir başka mücadele hızlanarak sertleşmektedir. İki Almanya'nın birleşmesinden sonra Alman hükümeti ‘‘Artık Avrupa benden sorulur’’ tavrı sergilemektedir. O nedenle de, IMF başkanının bir Alman olması konusunda ısrar etmektedir. Bu yolla Almanya, IMF üzerindeki etkisini artırmayı, en azından ABD'nin IMF üzerindeki hegemonyasını azaltmayı planlamaktadır.
Avrupa'nın diğer büyükleri farklı nedenlerle Almanya'nın bu tavrına fazla karşı çıkamamaktadır. IMF'nin bir önceki başkanının (hatta son ikisinin) Fransız olması Fransa'yı bir anlamda devre dışı bırakmıştır. NATO genel sekreterinin İngiliz olması İngiltere'nin IMF'ye aday göstermesini zorlaştırmaktadır. Avrupa Topluluğu Başkanı'nın İtalyan olması da İtalya'nın IMF'deki şansını azaltmaktadır.
ALMANYA BIRAKMIYOR
Bu durumda bir Alman'ın IMF'ye başkan olması çok normal görünüyor. Fakat Amerikan İdaresi adaylara tatlı sert karşı çıkıyor. Geçenlerde adaylıktan çekilmek zorunda kalan Koch Weser hiç de kötü bir aday değildi. Öğrendiğimize göre, çabuk öğrenebilen, ilkeli bir kişiymiş. Ama, kendini Amerika'ya beğendiremedi.
Görünüş o ki, uluslararası platformlarda IMF başkanlığı ile başlayan ABD-Almanya çekişmesi artık çok sık karşımıza çıkacak.
Paylaş