GELİŞMİŞ ülkelerin merkez bankaları piyasaları paraya boğuyorlar. Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) bilançosu son dönemde ikiye katlandı.
Piyasalarda "güven krizi" devam ettiği sürece merkez bankaları para basmaya devam edecekler gibi görünüyor. Öyle bir noktaya gelindi ki, merkez bankaları piyasalara daha fazla para verebilmek için artık daha yaratıcı olmak zorundalar. Doğal olarak, para politikasının etkisi giderek tükeniyor.
Bütün bunlar olası bir ödemeler krizinin önüne geçmek için yapılıyor. Piyasalar küçülüyor. Finans kurumları borçlarını geri ödemek zorunda kalıyorlar. Ama, borçlarını geri ödeyebilmek için ellerindeki varlıkları satamıyorlar. Ellerinde likit diye düşündükleri varlıkların ya fiyatı çok düştü ya da piyasası kalmadı. Merkez bankaları bu aşamada devreye giriyorlar. Ellerindeki varlıkları satamadıkları için likidite sorununa giren finans kurumlarına merkez bankaları borç veriyor. Finans kurumları da "borçlarını ödeyemez" duruma düşmekten kurtuluyorlar.
ŞİMDİLİK SORUN YOK
Teknik açıdan, piyasalar tarafından yaratılan kaydi paranın merkez bankalarının piyasaya sürdükleri nakdi paraya dönüşüyor diyebiliriz. Bu yolla merkez bankalarının finans sistemindeki göreli ağırlığı artıyor.
Merkez bankaları bu kadar para basınca, doğal olarak, enflasyonun artması beklenir. Ama, kriz dönemlerinde finans sisteminin akışkanlığını sürdürebilmesi için basılan para, faizleri harcamaları uyaracak şekilde düşüremediği sürece enflasyon yaratma gücü olmaz. Basılan para borç ödemeye gidiyor. Borcunu tahsil edenler de kendi borçlarını ödeyebilme durumuna geliyorlar. Zincirin son halkası şirketler ve hane halkları parayı ellerine geçirdiklerinde harcamaya yönelmiyor, sağlam bir köşeye koymaya çalışıyor.
Finans sisteminde kriz havası dağılmaya başladığında, şimdi basılan paralar başa bela olabilecek. O dönemde, parayı basan merkez bankaları aynı kararlılıkla bastıkları parayı geri çekmek durumundalar. Aksi takdirde, yakın tarihimizin en derin krizlerinden birini yaşadıktan sonra, en yüksek enflasyonu da yaşamaktan kaçamayabiliriz.
KİM KAZANACAK?
Bu alanda bir zamanlama soru yaşayabiliriz. Finans sistemindeki kriz bir aşamada yumuşayacak, daha sonra da bitecektir. Ama, reel sektördeki durgunluğun bitmesinin finans sistemindeki krizin bitmesinden daha fazla zaman alacağını tahmin etmek güç değil. Dolayısıyla, finans sitemindeki rahatsızlık bittiğinde, şimdi basılan paraların enflasyonist olmaması için geri çekilmesi gerekiyor. O noktada, belki de, ekonomik durgunluğun ortasında olacağız. Merkez bankaları enflasyon riskini azaltmak için kısa vadeli faizleri yükseltme eğilimine girecekken, reel sektör en kötü dönemlerinden birinde olabilecek.
Ekonomik durgunluğun ortasında, durgunluğu daha da derinleştirebilecek faiz artırımları siyasi açıdan elbette sevimli olmayacak. Merkez bankaları ile hükümetler çatışacaklar. Çatışmayı merkez bankaları kazandığı takdirde, şimdi basılan paralar ileride enflasyon yaratmayabilir, ama ekonomik durgunluktan çıkmak göreli olarak daha fazla zaman alacak. Çatışmada merkez bankaları zayıf tarafta kalırsa, enflasyon artarken, ekonomik durgunluğa da çabuk bir çözüm bulunamayabilecek.