Paylaş
Tüm bu soruları, halk sağlığı uzmanı olan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Recep Akdur’a yönelttik.
Havanın kirli olup olmadığını nasıl anlarız? Hava kirliliği gözle görülür mü?
Hava kirliliği bazı maddeler ile oluşur ise çıplak gözle fark edilir, diğer bazıları ise fark edilemez. Özellikle partikül madde dediğimiz tozlar, katran ve duman ile oluşan kirlilik gözle fark edilebilir. Dolayısıyla yoğun bir partikül madde, toz, duman ve karbon kirliliği olduğunda vatandaş gökyüzüne bakarak bile hava kirliliğini anlayabilir. Ama diğer bazı kirleticilerle örneğin C02, S02, Azot Oksitler ve Ozon gibi gaz kirleticilerle olan kirlilikler gözle görülmez. Vatandaşın, hava kirliliğini anlamak için Çevre Bakanlığı’nın Hava Kalitesi İzleme Ağı’na bakması daha doğrudur.
Bakanlığın sitesine bakıyoruz ancak, sitede hava kalitesinin ‘çok kötü’ görünmediği zamanlarda dahi, siz hava kirliliği uyarısı yapıyorsunuz. Siz mi yanılıyorsunuz, Bakanlık mı?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, uluslararası sözleşmelere ve bizim kanunumuza göre havanın kirlilik derecesini ölçmekle yükümlüdür. Bunu da 122 sabit istasyon aracılığıyla yapar ve sonuçlar otomatik olarak ‘havaizleme.gov.tr’ adresine yüklenir. Web sitesini açtığınızda önce tek tek bütün istasyonların durumu, renkleri gözükür, bu kirlilik o istasyon bölgesindeki durumunu anlatır. Ankaralı bir vatandaş, Ankara’daki noktaların rengine bakarak hava kalitesinin hangi durumda olduğunu görebilir. Ancak, ikinci bir adres daha vardır. Bu da, internet arama motoruna “Air Pollution in Europe: Real-time Air Quality Index Visual Map” yazdığınızda karşınıza çıkar. Bu site de Avrupa Birliği’nin Hava Kalitesi İzleme Ağı’dır. Bizim Bakanlığın sitesinde bir istasyon bölgesiyle ilgili ‘orta’ ya da ‘hassas’ olarak görülen sonuç AB’nin sitesine baktığınızda ‘çok sağlıksız’ ya da ‘tehlikeli’ kategorisinde olduğu görülebilir.
Aradaki bu farkın sebebi nedir?
Söz konusu fark, AB’nin hava kalitesi izleme ağının, Çevre Bakanlığı’nın ağından daha duyarlı olmasından kaynaklanıyor. Çünkü AB, Dünya Sağlık Örgütü ve ABD (EPA-Enviromental Protection Agency) standartlarını kullanıyor. ABD standartları da, Türkiye’ye göre, Çevre Bakanlığı’nın standartlarına göre daha duyarlı. Hava kirliliğine karşı, tüm dünya hava kalitesi standardı eşiğini düşürürken, biz hala yüksek eşikler kullanıyoruz. Dolayısıyla AB hava kalite izleme ağına baktığımızda Bizim bakanlığın ağına göre çok daha gerçekçi sonuçları görüyoruz.
Türk insanı, Avrupalı ya da Amerikalı bir insandan daha mı dirençli ya da daha mı sağlıklı ki bizim ‘kirlilik eşiğimiz’ daha yüksek?
Aksine, yaşam ve beslenme koşulları nedeniyle Avrupalı, Amerikalı kişiler bizden çok daha dayanıklı, sağlıklı. Nitekim gerek OECD, gerek Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hava kirliliğinden ölümler sıralamasında dünyada 7. sıradayız. Türkiye’de doğrudan verilerimiz yok ama OECD ve Dünya Sağlık Örgütü’nün projeksiyon verileri var, öngörüleri var. Türkiye için de bu hesaplamalar yapılmış. Türkiye’de her yıl yaklaşık 29 bin ölüm oluyor ve bu açıdan Türkiye dünya yedincisi. Kalitesiz Linyit Soma’da 301 işçiyi, Ermenek’te 18 işçiyi öldürdü. Sokaklarda ise her sene 29 bin insanı öldürüyor. Soma’dakinden Ermenek’tekinden çok daha fazla insan ölüyor.
Hava kirliliği neden kaynaklanıyor? En büyük sebebi nedir sizce?
Hava kirliliğinin en büyük kaynağı ısıtma, yani bina ısıtmasında kalitesiz kömür yakılması. Kış aylarında kirlilik bu yüzden artıyor. İkinci sırada ulaştırma yani araçlar geliyor. Araçların hem kalibrasyonu bozuk hem de çok eski model. Diğer yandan Türkiye’de batıya göre en önemli dezavantajımız, kişisel araç kullanımının çok fazla olması. Henüz kitle ulaştırmasına geçemedik. Trenlerimiz, metromuz yeterli değil. Bundan çok daha vahimi henüz yüzde 100 kurşunsuz benzine geçemedik. Hala kurşunlu benzin kullanan araçlar var. Üçüncü temel neden ise sanayide kalitesiz yakıt kullanılması ve sanayi bölgelerinin şehirlerin içinde ya da hakim rüzgarlar hesaba katılmadan kurulması. Özetle sanayi yerleşim bölgesinin iyi seçilmemesi. Bu üçü birleştiği zaman Türkiye’nin havası Avrupa’nın en kalitesiz havalarından biri haline geliyor.
Hava kirliliğine karşı vatandaş yeterince bilinçlendirilerek gerekli uyarılar yapılıyor mu? Hava tehlikeli düzeyde kirli olduğu zaman acil önlemler alınıyor mu?
Hayır. Gerek hükümet, gerekse yerel yönetimler görev ihmali içindeler. Hava kirliliği yeterince duyurulmuyor. Yalnızca web sitesinde ilan etmek yeterli değil. Bizim kanunlarımıza göre de, uluslararası kanunlara göre de; hava kalitesi belli derecenin üstünde yani kötü, sağlıksız ya da tehlikeli dediğimiz derecede kirli olduğu zaman, her türlü iletişim araçlarıyla vatandaşın uyarılması gerekir. Bana göre, en büyük rüşvet hava kirliliğine göz yummaktır. Rüşvetin tanımı nedir? Kamu yönetiminde bulunanların görev ve yetkilerini yasal düzenlemelere aykırı biçimde çıkar gözeterek kullanmalarıdır. Hava kirliliği ‘sessiz katil’dir ve kamu görevlilerinin bazı çıkarları gözeterek buna göz yummaları, görev ve yetkilerini yasal düzenlemelere aykırı bir biçimde kullanmaları da en büyük rüşvettir.
Uyarı yapılması neyi değiştirir?
Hava kalitesi, sağlıksız düzeyde kirliliğe ulaştığında mutlaka televizyonlardan, radyolardan ve gazetelerden uyarı yapılıp, yaşlı, çocuk ve solunum yolu rahatsızlığı olanlarla kalp hastalarının sokağa çıkmamaları yönünde çağrıda bulunulması gerekir. Onun ötesinde tehlikeli düzeye geldiği zaman alarm verilmesi gereklidir. Alarm verildiği zaman da örneğin fabrikaların kısıtlı çalıştırılması, bazen tamamen kapatılması, ulaştırmada araçların örneğin tek-çift uygulaması yapılması gerekir. Bazen de resmi araç ve ambulanslar dışındaki tüm otomobillerin trafiğe çıkmasının yasaklanması gerekebilir. Evlerde de aynı şekilde kalorifer ve sobalara yakma saati sınırı koyabiliriz, hastane, okul, kreş gibi yerler dışında bütün binaların ısıtmasını durdurabiliriz. Ne zamana kadar; hava uygun koşullara, soluyabileceğimiz değerlere ulaşana kadar.
Hava kirliliğiyle ilgili çıkışlarınızdan dolayı baskı görüyor musunuz?
Bazı konuları dile getiriyorum diye zaman zaman uyarılar aldığım oluyor. Ancak, henüz hava kirliliğiyle ilgili uyarılar başlamadı. Karşı beyanlarda bulunuluyor. Son bir iki demecimden sonra yetkili bir iki insanın yanlış bilgiye dayalı açıklamalar yaptığını üzülerek görüyorum.
Yetkililer bu konuda bilgisizce demeçler mi veriyor?
Yani yetkili insanlar olunca, onların çok bilgisiz olduğun düşünmek istemiyorum.
İşimiz rüzgar duasına kalabilir
"1950’li yıllarda Londra’da ağır bir hava kirliliği sırasında 4 bin kişi ölmüş, 400 bin kişi hastanelere hücum etmiştir. Bütün dünyada böyle felaket senaryoları beklenebilir. Önlem alınmadığı takdirde, bu tür bir felaketin yaşanması ihtimali söz konusudur. Nasıl ki; kuraklık dönemlerinde köylerde yağmur bekliyorsak, artık kentlerimizde de kirlilik dönemlerinde rüzgar bekler hale geldik. Köyde yağmur olmadığı zaman ürünümüz olmuyor, kentte rüzgar olmadığı zaman temiz havamız olmuyor. Bu nedenle köyde, yağmur yağmadığında yağmur dualarına çıkıyoruz, artık kentlerde de rüzgar duasına çıkmak durumunda kalabiliriz. "
Hastalık ve ölüm sebebi
"Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her sene 7 milyon kişi hava kirliliği nedeni ile erken yaşta ölüyor. Bunun 3.3 milyonu binalardaki iç hacim kirliliğine 2.6 milyonu ise atmosfer yani dış hacim kirliliğine bağlı. Bu ölümlerin yüzde 40’ı kemik kalp hastalığından, yüzde 40’ı inmeden; yüzde 11’i kronik obsturiktif akciğer hastalığından (KOAH); yüzde 6’sı akciğer kanserinden ve yüzde 3’ü de alt solunum yolu enfeksiyonlarından (zatürre) meydana geliyor. Kısacası hava kirliliği birçok hastalığa neden oluyor denebilir. Ama özellikle kalp hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, kanserler ve inmeye neden oluyor. Bugün yapılan hesaplamalara göre hava kirliliğine yapılacak 5 dolarlık yatırım, sağlık harcamalarında kişi başı 1 dolar azalmaya neden oluyor. "
Partikül kirlenme daha fazla
"Hava kirleticiler havada başlıca iki şekilde bulunuyor. Bunlardan biri gaz kirleticiler, diğeri de partikül yani toz kirleticiler. Türkiye’de son zamanlarda daha çok partikül kirlenmesi görülüyor. Kirlenmeye neden olan partiküller/tozlar PM10 ve PM2.5 olarak iki grupta değerlendiriliyor. PM10 tozların yarıçapının 10 mikrometreden daha büyük olması anlamına geliyor. Bu tür büyük tozlar solunumla akciğerin derinliklerine inemez. Buna karşılık PM 2.5 çapı 2.5 mikrometreden daha küçük tozlar demektir. Bunlar solunumla akciğerin derinliklerine kadar iner ve orada da kana geçerler. Bu nedenle de PM 2.5 tozlar çok daha zararlı hava kirleticilerdir. Partikül kirleticiler ağır metaller ve katran gibi çok zarlı maddelerden oluşur. Solunması halinde zehirlenmeden kansere kadar giden birçok sağlık sorunlarını neden olurlar."
Hava kirliyse spordan uzak durun
"Spor yaparken, ağır iş yaparken oksijen ihtiyacı artar. Bu nedenle insanlar spor yaparken daha sık ve daha derin nefes alırlar. Hava kalitesi sağlıksız ya da tehlikeli olduğu zamanda spor ya da ağır işler yapmak doğru değildir. Eğer böyle zamanlarda spor yapılır ise hem havadaki kirleticilerden daha çok solunur, hem de beden ihtiyacı olan oksijene daha zor ulaşır. Bundan ötürü özellikle kalp hastası, hipertansiyonlu veya solunum yolu hastalığı olanların ve de yaşlıların havanın kirli olduğu zamanlarda kesinlikle spor yapmaması gerekir. Kirli havada yaşlı birinin spor yapması, nezle- grip geçiren birinin spor yapması çok daha tehlikeli. Oksijen alamadığı için inme riski, kalp enfarktüsü geçirme riski çok fazla."
Paylaş