LÜKSEMBURGBAŞLIĞI abartılı bulanlar için Lüksemburg uçağından bir fotoğraf karesi.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, uçağın ortasında AB troyka buluşması için birlikte yolculuk ettiği 25 gazeteciyle sohbet ediyor.
Abdullah Gül, Kıbrıs sürecini, TCK 301’i yorumluyor, Fransa’nın Ermeni kararını eleştiriyor.
Ardından potansiyel başbakan adayı kimliğiyle, belki de gelecekteki muhtemel koalisyon ortağı olarak gördüğü Mehmet Ağar’a, "Sizi izliyorum ve ciddiye alıyorum" mesajını yolluyor.
Uçağın ön bölümündeyse bakanlık kurmayları, Abdullah Gül’ün bugünkü Meclis konuşmasını yazıyor.
Her satırın, ayrıntının üstünden defalarca geçiliyor:
- Ermenilerle bin yıldır birlikte yaşayan Türkler...
- Hatta belki de Anadolu’ya ilk gelişte Ermenilerin verdiği desteği vurgulamak lazım.
- Bilmem ama sizce abartılı kaçmaz mı?
Bu yoğun mesai karşısında aklıma Batılı büyük bir ülke sefirinin çarpıcı yorumu geliyor:
- Önümüzdeki 8-10 haftayı Türkiye’nin AB yolculuğu ve iç siyaseti için en kritik süreç olarak görüyoruz.
Hakikaten AB yolunda alınan ve/veya geciken kararlar artık sadece Brüksel’de yankı bulmakla kalmıyor. Seçim nedeniyle giderek ısınan/sertleşen iç siyasete de malzeme ediliyor, koz sayılıyor.
* * *
Ankara, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Kıbrıs önerilerine nasıl bakıyor, hızla hatırlayalım:
1) Maraş’ın BM’ye devri: Türkiye, Maraş’ı nihai çözüm paketinin parçası sayıyor. Kesin ret!
2) Magosa’dan ticaret: KKTC, Rumların izni gerekmeden mal satacaksa olabilir. Yani belki.
3) Limanların açılması: Türkiye’nin limanlarını/havaalanlarını Rumlara açması için KKTC’ye izolasyonun kalkması yönünde somut adım lazım. Ercan Havaalanı’ndan Londra gibi merkezlere doğrudan uçuşlar başlamalı. Başka deyişle bu madde pazarlığa tabi.
Fransa’nın ayıbı AB’yi Türkiye’ye karşı biraz yumuşatmış gibi. 301 değişir ve 9. paket eksiksiz çıkarsa işler düzelebilir. Ama aksi halde önümüzdeki 8-10 haftada neler olabilir?
Üç senaryoyu olasılık derecesine göre sıralarsak:
En olası senaryo:
Türkiye’nin Gümrük Birliği taahhütlerini yerine getirmediği, 8 Kasım’da yayınlanacak AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda kayda geçer. Yıl sonunda toplanacak AB Liderler Zirvesi’nden Türkiye ile müzakerelerin bir bölümünü durdurma kararı çıkar. Gümrük Birliği ile irtibatlı en az 6 fasıl askıya alınır, ancak Avrupa süreci devam eder. (6 fasıl: Malların serbest dolaşımı, Gümrük Birliği, balıkçılık, taşımacılık, dış ilişkiler, dış güvenlik ve savunma politikaları.)
Bu senaryoda en önemli risk, Kıbrıslı Rumların müzakerelerin tamamını askıya alma girişimleri, tarama raporlarını önleme, başlıkların açılmasını veto ihtimalidir. Ankara böyle bir durumda, müzakerelerin hangi koşullarda gecikmeden başlayacağının önceden ilanında ısrarlı olacaktır.
En iyimser senaryo:
Rumlar, Finlandiya önerilerini reddeden ve uzlaşmayan taraf olur. AB, Kıbrıs meselesini bir süreliğine, örneğin 2008’e kadar erteler. Türkiye’ye seçim sonrasına, yeni hükümet kurulana kadar zaman tanınır. (Bu tür bir girişime ABD ve İngiltere ekseninden çok güçlü destek gelir.)
Sürpriz senaryo:
Yıl sonuna kadar Kıbrıs’ta adil ve kalıcı çözümde anlaşmaya varılır, tren kazası önlenir.
Bu senaryonun en güçlü taraftarı, sorunu kucağında bulmak istemeyen AB’nin gelecek dönem başkanı Almanya’dır.
Gördüğünüz gibi seçenekler arasında şimdilik "kıyamet senaryosu", yani tamamen kopuş yok.