ANKARA YENİ yılın ilk gününde Kürtçe TRT yayına girecek. Böylece son derece kötü bir fikir hayata geçecek.
Yanlış anlamayın, Kürtçe yayına değil Kürtçe TRT’ye karşıyım. Bırakın işin teorik çerçevesini, vergi mükellefi sıfatıyla şu soruya hakkım olduğu inancındayım: Söyler misiniz, TRT Türkçe TV’yi ne kadar beceriyor ki, sıra Kürtçeye geldi?
Ayrıca dahası da var:
Yeni kanal Kırmanice, Zazaca, Farsça, Arapça yayın yapacak. Mesele devletin halkına demokratik hizmetiyse eğer... Lazca, Gürcüce, Abhazca, Rumca, İbranice, Ermenice yayın bekleyenlerin ne günahı var? Kamu kaynaklarıyla hizmette ayrım neden?
Kürtçe TRT’nin rakibi kim olacak? PKK’nın TV’leri... Peki Türkçe TV’lerle başa çıkamayan, nal toplayan devletin kanalı... Bu kez de bölücü propagandadan daha az izlenme riskini nasıl göze alabiliyor?
Farkındayım, TRT geri dönülmez yola girdi...
Bari bir-iki ek önlemle yapacağı hasarı azaltmasını öneririm:
1) Özel TV’ler RTÜK mevzuatı uyarınca sadece günde birkaç saat farklı dilde yayın yapabiliyor. TRT ile birlikte 24 saat yayın (=Kürtçe) izni özel TV’lere de verilirse, mesele hiç değilse TRT-Roj TV yarışı olmaktan çıkar, normal mecrasına döner.
2) Bu kanalı sadece "bizim Kürtler" izlemeyecek. Damardan propagandaya yönelip ele güne, komşuya rezil olmayalım.
Uydu çanaklarına yüklü kanal sayısını belki bürokrat ve siyasetçi bilmiyor, ama halkımız tamamını izliyor. İstanbul Fatih’ten Kuran, Rize’den yerel siyaset kanalı zaten havada... Yani TRT’nin yok saydığı rekabet zaten tam gaz.
Son söz niyetine, son örneğimi verirsem... Kızının, oğlunun düğününe CD’ye kaydedip, özel bir kanala parasını ödeyip yayınlatan... Almanya’dan Avustralya’ya uzanan coğrafyada eşini, dostunu, akrabasını ekran başında şıkır şıkır oynatan Türk halkının zekásına en büyük hakaret Kürtçe TRT’dir.
3. paket
Başbakan dün gününü vekillere belediye başkanı adaylarını danışarak geçirdi. Biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan beş kentin adaylarını iki paket halinde açıkladı. Halen AKP’nin elinde olup da açıklamadığı tek büyük şehir Ankara kaldı. Eğer üçüncü paketten de Melih Gökçek’in ismi çıkmazsa... Ya Gökçek’in işi zor veya bilmediğimiz bir pazarlık var anlamına gelir.
Halep-Antep bankası
BAŞBAKAN Yardımcısı Nazım Ekren ile Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Müsteşarı hafta sonunu Suriye’de geçirdiler. Bu ziyaret vesilesiyle anlaşıldı ki, sadece Halep-Gaziantep arasındaki ticaret hacmi 1.5 milyar dolara ulaşmış.
Nakit parayla ticaretin tehlikesi ortada... Suriye bankaları uluslararası ligin biraz altında. O yüzden bu ticaretin finansmanı ve artması açısından Suriye’de bir Türk bankasının kurulması gerekiyor.
Suriye tarafı banka fikrine sıcak bakıyor, ama yüzde 49 hissesini de istiyor.
AKP’nin ekonomi politikasında mutlaka eleştirilecek çok yan var...
Ama komşularla iyi geçinme ısrarı yavaş yavaş meyvesini veriyor.