Kriz dersleri

KRİZ tırmandırma politikası diplomaside sıkça kullanılan yöntemdir. İlişkiyi kesme tehdidiyle kazanım öngören bu stratejide tek risk, taraflardan birisinin inadının kırılmasının gecikmesinden doğan tahribattır.

Tıpkı Türkiye-IMF kavgası yüzünden hiçbir suçu-günahı olmadan sopa yiyen piyasalar örneğindeki gibi kriz öncesi günlere dönüş gecikebilir.

* * *

Gelinen noktada ve ödenen bedel dikkate alındığında Telekom'da uzlaşma formülü artık tali konudur... Krizden çıkarılması gereken iki ders bellidir:

1) IMF'nin ‘‘Türkiye'de iş yapma tarzı’’ diye tarif ettiği defonun siyaset ve ekonomi arasındaki vazgeçilmez hortum ittifakı olduğu gerçeğini kavradığı ortadadır... Dolayısıyla ekonomik reformun yolunu açmak amacıyla Telekom gibi siyasi sembollerle uğraşması kaçınılmazdır. Şu an için göze alamadığı tek risk, kredi musluklarını tamamen kapatarak erken seçimi zorlamaktır. (Ne var ki hükümetin ipi kendi eliyle boynuna geçirmesi ihtimali de unutulmamalıdır.)

2) IMF Başkanı Horst Köhler'in Başbakan Bülent Ecevit'e yolladığı son mektupta yer alan faiz uyarısının medyaya sızması, işleri daha da karıştıracak. Çünkü artık iç ve dış piyasalar biliyor ki:

a) Faiz bugünkü seviyesinden aşağı çekilemezse Hazine dört ayda borcunu çeviremez hale gelecek.

b) IMF'nin vaat ettiği paranın tamamını yollaması bile bu acı gerçeği değiştirmeyecek. Peki IMF işe yaramayacağını bile bile mali yardıma devam eder mi?

* * *

IMF krizinin bir başka sonucu da faiz-kur açmazını yeniden tartışmaya açmak oldu. Aralarında Ercan Kumcu ve Hasan Ersel gibi iktisatçıların da bulunduğu isimler, dalgalı kurun faiz ve enflasyonda gerilemeye izin vermediği kuşkusunu taşıyor. Başbakan'ın da aynı kanıda olduğu, önceki günkü basın toplantısında ‘‘Faizlerin yüksekliği IMF'nin bize dayattığı dalgalı kur sistemi yüzünden’’ demesinden belli. Oysa Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, faizlerin düşmemesini ‘‘piyasada güven eksikliğine’’ bağlıyor. Dalgalı kurun tek yönlü (yukarı) hareketinin hükümetteki tarım fiyatları kavgasıyla başlaması, kamu işçi zammı ve Telekom kriziyle pekişmesi kesinlikle rastlantı sayılmaz.

Dolayısıyla sınırlı iktisat bilgimizle anlayabildiğimiz kadarıyla Türkiye'yi kritik şu iki soru bekliyor:

1) Şu anda sabit kur veya kur bandı sistemi uygulansaydı, örneğin yaşadığımız kriz ortamında çoktan patlamış olmaz mıydı? Türkiye gibi siyasi riski çok yüksek ülkede kur vaadi kolay tutulabilir mi?

2) Merkez Bankası, döviz satışı ve faiz silahıyla kuru daha tahmin edilebilir hale getirebilir mi?

Bu sorulara kestirme yanıt olmadığının farkındayız.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Radikallere oy verdiğimiz için değil ‘yerli' oluşumlara oy verdiğimiz için cezalandırılıyoruz. Türkiye'yi bugünkü hale getirenler, millete yabancılaşmış ceberrut CHP zihniyeti ile devlete yabancılaşmış popülist DP zihniyeti ve bunların devamları olduğunu iddia eden yapılanmalardır. Oysa MHP, toplumun dinamikleriyle ortaya çıkmış orijinal bir harekettir, milletin ta kendisidir. Dış dünyanın gözünde kusuru ise yerli olmak, onların kucağına oturmamaktır. En radikal görünen Tayyip bile Amerika'dan icazet aldıktan sonra zemzemle yıkanmış oldu. MHP'yi güdemedikleri için istemezler, radikal olduğundan değil.’’ (Burcu YAY)

‘‘Her millet layık olduğu şekilde yönetilir, derler. Doğruluğuna kesinlikle inandığım, ama kendimize uyguladığımda biraz da ağrıma giden bir söz bu. Türk milletinin layık olduğu yönetim hakikaten bu mu? Enis Öksüz ‘Yaptıklarımı Allah için, millet için yapıyorum' demek ihtiyacını neden hissediyor? MHP yönetimi ‘Sayın Derviş'in giderek sorun olmaya başladığını' düşünüyormuş. Adlarını yazmaya gerek bile duymadığım bazı bakanlardansa, Derviş gibi sorunları bin defa tercih ederim.’’

(Zeynep CALIN DA SİLVA)
Yazarın Tüm Yazıları