Paylaş
Devleti vatandaşıyla barışık tutan kuşkusuz eğitim, sağlık gibi uygar hizmetlerdir. Ama ne yazık ki dünya cennet değildir, devlet olmanın temelinde asayiş ve istihbarat yatar.
Nitekim bu iki alanda yetenek ve tecrübe birikimi bulunmayan ulusların ‘‘devlet kurma’’ şansı düşüktür.
Son günlerde hararetlenen ‘‘Apo ile gizli görüşme’’ tartışmalarından anladığımız kadarıyla Türk solunun 1970'lerde düştüğü istihbarat tuzağından PKK da nasibini aldı. Türkiye Cumhuriyeti, Apo'nun ‘‘resmi muhatap’’ sayılma hevesini gıdıklayarak düşmanla ilgili istihbarat toplayacağı kanalları açık tutma imkánına kavuşmuş.
* * *
Devam etmeden açıklayalım ki sizlere aktaracağımız malzeme tamamen açık kaynaklardan toplandı... Apo'nun mahkemeye sunduğu ‘‘gizli görüşme’’ belgelerinin asılları, hatta buluşma yer ve tarihleri bile Özgür Politika Gazetesi'nin 5 ve 6 Ocak 1999 tarihli sayılarında yayımlandı. Aynı iddialar PKK Avrupa Temsilcisi Kani Yılmaz tarafından MED TV'de yinelendi. Dolayısıyla malzemenin neredeyse tamamı, PKK'ya ait. Sadece yorumu bizden. Ve olaylara baktığınız zaman işimizin ne kadar kolay olduğu da ortada.
* * *
PKK'ya göre, Türkiye Cumhuriyeti ile ilk kurumsal ve resmi temas 1997 Nisan ayında Hollanda'nın Arnheim Kenti'nde bir otel odasında kuruldu. PKK'yı iki kişinin (muhtemelen birisi Kani Yılmaz) temsil ettiği bu görüşmeye Türkiye'den iki Genelkurmay yetkilisinin katıldığı iddia edildi.
İşin ayrıntılarını bir yana bırakırsak, bu görüşmeden hemen sonra neler yaşandığını yine PKK yayın organından okuyalım:
‘‘...Ardından 14 Mayıs'ta büyük Güney Kürdistan (Irak) operasyonu başlatıldı ve diyalog geçici olarak kesildi...’’
Yani nisan ayı sonunda PKK ile barış masasına oturduğu sanılan Türk askeri on beş gün sonra örgütü evinde vurdu.
* * *
PKK herhalde akıllanmadı ki, bir buçuk yıl kadar sonra yine aynı oyuna geldi. 30 Temmuz 1998 günü PKK'ya cezaevinden ‘‘Ateşkes isteniyor’’ haberi ulaştı. Hatta bu süreçte Apo ile bizzat görüşme yapılabileceği umudu bile verildi. Meselenin magazin yönü de ilginçti. Bir aracı, PKK'ya Türk tarafının iyi niyetini kanıtlamak amacıyla Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Mehmet Ağar'ın oğlunun düğününe gitmesine izin vermediğini iletti. Apo yine inandı ve önceden kararlaştırılan tarihte, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde tek taraflı ateşkes ilan etti.
Peki bu kez ne oldu dersiniz?
Herkes önce Hatay sınırında bir komutanın ve hemen ardından 1 Ekim 1998 günü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Suriye'yi Apo'yu kovması için nasıl tehdit ettiğini hatırlar... Ama 9 Ekim 1998 tarihli gizli operasyonu öğrenebilmemiz için Apo'nun İtalya'ya kaçtıktan sonra Özgür Politika Gazetesi'ne verdiği demeci beklememiz gerekti...
Bakın Apo, Türkiye'nin son suikast girişiminden kıl payı kurtulma öyküsünü nasıl anlattı:
‘‘9 Ekim'de bombalama olacak. Ama olabilmesi için, gerçekten nokta ve saat gerekiyor. Gerçekten o saatte, nerede olabileceğimizi bazı dostlara söyledik. Ve o dostlar, şimdi kuşkulanıyorum demeyeceğim ama araştıracağız, o saatte bir sözü yerine getirmek durumundaydılar. O sözü yerine getirmedikleri gibi, işte filan saatte, ki saat de bizim için belli. Mutlaka şöyle sonuçlanabilecek bir hareket tarzı içinde olacaksın. Ben bunu kabul etmedim tabii. Kabul edilemez filan tartışması içinde, biz mekánımızı ve tabii bu mekána bağlı olarak zamanı, anladıkları gibi, bekledikleri gibi değil de, başka türlü gerçekleştirdik. Bu bir şanstı, bir tesadüftü veya bir tercihti, pek o kadar önemli değil.''
* * *
PKK'nın bu ölçüde -haydi işi hakarete vardırmayalım- saf olduğuna inanmak kolay değil biliyoruz. Ama bir de Apo'nun mahkemedeki performansını hatırlayın... Böyle başa böyle tıraş...
Paylaş