Ferdi ile Fevzi

ANKARA
ANLATACAĞIM iki kardeşin öyküsüdür. Birisi şehit, diğeri dağda.

Şehidin kahramanlık haberi Hürriyet’te...

Dağdaki ağabeyin sicili Vatan’da yayımlandı.

Her iki haberi kestim, önüme koyup derin düşünceye daldım.

* * *

PKK üç gün önce Lice Kayacık Jandarma Karakolu’na saldırdı.

Bomba yüklü kamyon akşam inerken karakola yaklaştı.

Nizamiyede görevli jandarma er Fevzi Güngör, kapalı tenteden ve kum torbalarından kuşkulandı. "Dur" ihtarına uymayan kamyona ateş açtı, bir PKK’lı etkisiz hale getirdi. Kamyondan inen teröristlerin attığı el bombası Fevzi Güngör ile İsmail Uygun’u şehit etti. Karakol komutanı ile üç asker çatışmada yaralandı.

Yine de karakol ucuz kurtuldu... Çünkü 30 er yemekhaneye toplanmıştı.

Fevzi ile İsmail’in kahramanlığı çok hayat kurtardı.

Fevzi’nin hikayesi 20’sinde bitti...

5 yaş büyük ağabeyi Ferdi’nin yaşamı dağda geçiyor.

Fevzi vatan uğruna şehit düşüyor, Ferdi askere kurşun sıkıyor.

Aynı ailenin iki evladı... Fevzi neden askerde, Ferdi neden dağda?

Anlamak için 6 çocuklu aile hakkında biraz daha bilgi edindim. Baba Güroymak Belediyesi’nin geçici işçisi... Ailenin tek geçim kaynağı İstanbul’da avizeci dükkánında çalışan merhum Fevzi Güngör... Ağabeyi Ferdi işsiz güçsüz, Fevzi’nin küçüğü gasptan hapiste. Yani işi güç sahibi, ailesine bakan oğul askere gidiyor ve ne yazık ki şehit oluyor. İşi gücü, eğitimi olmayanların yolu ya dağa ya da hapse düşüyor.

* * *

Genelkurmay’ın Diyarbakırlı 30 genci nasıl meslek sahibi yaptığı haberini üç gün önce yazdım. Askerin işsiz, umutsuz, çaresiz gençlere meslek kazandırma girişiminin örnek olmasını dilerim. Hatta iş dünyasına, sivil topluma bir an evvel bu meseleye el atmalarını şiddetle tavsiye ederim.

Çünkü gözüken o ki... Biz Fevzi’lere yardım etmezsek...

Ferdi’ler eksik olmayacak.

Onlar da bizim çocuklarımız.

Ben olsam sorardım

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan krizi kabul ettiği günden bu yana bankalara yükleniyor.

Bankaların kredileri kesmesini, faizi yükseltmesini fırsatçılık sayıyor.

Hakikaten öyle mi? Ben olsam bu ağır ithamdan önce kurmaylarıma tek bir soru yöneltirdim.

(Ama sakın yanlış anlamayın, Başbakan’a akıl vermek ne niyetim, ne de haddim, sadece yanıtını merak ediyorum.)

Derdim ki: "Söyleyin bana yurtdışında dolar faizi kaç, bizim bankalar dolar cinsi döviz hesaplarına yüzde kaç veriyor, dolar döviz kredilerine hangi oranı uyguluyor?"

Tabii ki bu asıl sorunun girizgáhı olurdu. Çünkü oranlar ortada: Dolar faizi dışarıda yüzde 1 düzeyinde. Ama Türk bankaları döviz mevduatına yüzde 5-6 ödüyor. Döviz kredisine de yüzde 12 faiz uyguluyor.

Oranları öğrendikten sonra işin özünü merak ederdim:

- Peki Türk bankalarını enayiler mi yönetiyor ki... Yurtdışından yüzde 1’le borçlanacağı dövizi yurt içinden yüzde 6 ile topluyor. Ya da şirketler 12 kat pahalı döviz kredisi kullanıyor?

Hakikaten sizce neden bu fark?

Bence bankalar da, şirketler de artık dış kaynak bulamıyor.

Faizler o yüzden yükseliyor, krediler bu nedenle geri çağrılıyor.

Ama ben gazeteciyim, yanlış, eksik biliyor olabilirim.

Başbakan’ın yanındakiler, yakınındakiler uzman ve kurmay kadro.

O yüzden tekrarlıyorum, Başbakan benim önerdiğim soruyu kurmaylarına sorsun.

Onların farklı cevabı varsa, sadece herkes öğrensin!
Yazarın Tüm Yazıları