DİYELİM ki bir başbakan veya muhalefet lideri çıktı ve dedi ki, "Türk insanını dört yıl içinde Avrupa’nın en zengini yapacağım"... Belki siz okur sıfatıyla, meseleyi sadece bu iddiaya gönül koymak veya gülüp geçmekten ibaret sayarsınız.
Ama gazeteci aynı lafı ciddiye almak, sorgulamak zorundadır.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 25 milyona ulaştığı tahmin edilen (veya ileri sürülen) taraftar sayısıyla siyasi partiden geri kalır hali yok. Bu yüzden eğer Başkanı Aziz Yıldırım, "Fenerbahçe kasasına 2010 yılından itibaren her yıl 400 milyon dolar girecek, Avrupa’nın bir numarası olacağız" iddiasını ortaya koyarsa bu ifadenin her harfi mercek altına alınır.
400 milyon dolar, yani bugünkü pariteyle 320-330 milyon Euro.
Fenerbahçe’nin ilan edilen son yıllık geliriyse 98.5 milyon Euro.
Yani ilk bakışta Fener’in gelirinin dört yılda 3 katına çıkması, AzizBaşkan’ın iddiasını yerine getirmesine yetecek gibi gözüküyor. Ne var ki Fenerbahçe’nin 98.5 milyon Euro’luk gelir rakamına itiraz edenler de var. Örneğin Tuğrul Akşar. 44 yaşındaki bu bankacı, yıllardır futbol ekonomisi hakkında rakamsal analiz yapıyor. Son makalesinde (www.fesam.org) Fenerbahçe bilançosunu irdeliyor ve şu kalemlerin bilançonun gelir tarafından düşülmesi gerektiğini söylüyor.
4.857.495 YTL tutarındaki "gelecek yıllara ait gelir".
Sportif A.Ş.’ye kulüpçe devredilen 19.774.600 YTL tutarındaki gelir.
Sportif A.Ş.’nin kulübe ödemiş olduğu temettü geliri ile FBSK’nın gelir ve gider tablosunda yer alan "temettü gelirleri" arasındaki 14.337.832,64 YTL tutarındaki fark.
Eğer Tuğrul Aşkar’ın analizi doğruysa, Fenerbahçe’nin geliri 98.5 milyon Euro değil sadece 56.5 milyon Euro. Yani ilan edilenden yaklaşık yüzde 50 daha az.
Bu durumda 330 milyon Euro’luk 2010 hedefine ulaşmak için Fener’in gelirinin 3 değil 6 katına çıkması lazım. Peki bu mümkün mü, gelin birlikte tartışalım:
Futbolun bilançosu o kadar karışık değil. Maç bileti, yayın gelirleri, futbolcu bonservisleri. Önümüzdeki dört yılda bu kalemlerden 5 kat daha fazla gelir sağlamak zor gözüküyor.
Futbol dışı ticari gelirlerin de Türkiye ortalamasının çok üstünde artmasını beklemek yanlış. Ama tabii ki Şükrü Saracoğlu Stadı’nda petrol bulunduysa o başka!
Özetle, Aziz Başkan’ın iddiasının rakamsal mantığı izaha muhtaç.
Ama yanlış anlamayın, başkan ile taraftarın ilişkisine kimse ipotek koyamaz. Biri söyler, diğeri dinler, inanır, kimse karışamaz. Yalnız Fenerbahçe, on binlerce ortağı olan halka açık bir şirket.
O yüzden rakam açıklarken ciddiyet şart, küçük yatırımcıyı yanıltmak günahtır.
Polisin değil otobüsün bile girmediği semt var
SANIRIM 20 yıl kadar önceydi. Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyonu izlemek üzere önce Diyarbakır’a uğradım, kıdemli bir istihbaratçıyla buluştum. Odasındaki bölge haritasını gösterdi ve dedi ki:
Cudi’ye dikkat edin, etrafındaki her yerleşim biriminin nüfusu katlanıyor. Oysa ne Cizre’nin, Silopi’nin, ne de Şırnak’ın bu nüfusu kaldıracak altyapısı var. İstihdam sağlaması da mümkün değil.
Ardından şu analizi dile getirdi:
Küçük köylerden göç edip ilçeleri büyük köylere çeviren nüfus susuz, elektriksiz, okulsuz kalacak. Çaresiz göç devam edecek, önce Diyarbakır’a sonra da büyük kentlere.
Güneydoğu’nun boşalması, Türkiye’de siyasetten ekonomiye kadar her taşı yerinden oynattı.
Cudi ve Şırnak bölgesinde yapılan askeri yığınağı görünce o karanlık günleri hatırladım.
Ardından işgücü istatistiklerine bir kez daha göz attım.
Tarımsal istihdamda çok ciddi bir gerileme söz konusu. Çünkü 2005 yazında tarımsal üretimin pazarlanmasında ciddi sorunlar yaşandı. Köylünün geliri düştü. Belli ki göç kervanları yine düzüldü, yoksulların büyük kentlere yürüyüşü başladı. Ziraat Odaları Başkanı Şemsi Bayraktar, "Son 25 yılın en büyük göçü yaşanıyor" diyor.
Geçenlerde CNN Türk’te ilginç bir haber vardı: İstanbul’da varoşlara otobüs seferleri belirli bir saatten sonra yapılamıyor, şoförler güvenli saymadıkları güzergáha girmiyor.
Eskiden tehlikenin büyüklüğünü anlatmak için "kurtarılmış bölgelere polis bile giremiyor" örneği verilirdi. Bugünse aynı semtlere otobüs bile giremiyor.
O köyler hakikaten bizim köyümüz mü? Yoksa...
Büyük Göçün Tablosu
2005 yılında HER 3 kişiden biri, 2006 yılında HER 4 kişiden biri, TARIMDA İŞ BULDU.
2005 yılında tarımda istihdam, 1 MİLYON 289 BİN KİŞİ GERİLEDİ.
Yarısı evli ve 2 çocuklu olsa, 3 MİLYON KİŞİNİN GELİRİ KESİLDİ/AZALDI.