ANKARA DÜN bu köşede "Şeriat geliyor" ile "Din elden gidiyor" yelpazesinde tezgáhlanan Büyük Türk Yalanları’ndan ilkini Diyanet’in az bilinen resmi rakamlarıyla tartıştık, çürüttük.
Bugünkü meselemiz bence daha ilginç. Çünkü devletin açık kayıtları/rakamları aksini kanıtlasa da, Türk vatandaşı "İsrail, GAP’ı kapıyor" yalanına inansın isteniyor.
Din konusunda taraflar ve gerçeklere neden sırt çevrildiğini anlamak zor değil.
Ama topu topu Kınalıada kadar vatan toprağının yabancıya satıldığı belli iken bu tartışmayı kamuoyu gündeminin ilk sırasında kim, nasıl ve hangi nedenle tutmaya çalışıyor?
Sanırım asıl yanıt arayan sorular bunlar.
Aktaracağımız olay belki "ilk kaynağı" yakalamaya yetmeyecek.
Ama çarkın nasıl döndüğünü anlamamıza yardım edebilir.
* * *
Bir yıl kadar önce GAP’ta istihbarat koordinasyonundan sorumlu subaya komutanlıktan yazı geldi. Yazıda, "GAP bölgesinde İsrailli şirket ve şahısların büyük miktarda toprak aldığı güvenilir kaynaklardan öğrenilmiştir. Gerekli incelemeyi yapın" talimatı vardı.
Yazının muhatabı subay hemen beş ilde kendisine bağlı birimleri harekete geçirdi.
İki aylık bir çalışmanın ardından sonuç masasına konuldu:
İsrail vatandaşına, şirketine kayıtlı tek metrekare toprak yoktu!
Ancak yanıt yazısı Ankara’ya ulaştığında kıyamet koptu.
Bu sefer en tepeden gelen yazıyla araştırmanın devamı istendi, "Kaynağımız çok güvenilir, daha iyi inceleyin, mutlaka bulun" diye emir tekrarı yapıldı.
Koordinatör subay bu kez işi bizzat üstlendi. Harran Ovası’nda konuşmadığı muhtar kalmadı, tapu kayıtları tek tek tarandı... Ama nafile, sonuç değişmedi, GAP’ta İsrail izine rastlanmadı.
Yine iki-üç aylık bir çalışmanın sonucunda Ankara’ya "maalesef bulamadık" yanıtı giderken, bir de rica iletildi: "İncelemenin derinlik kazanması açısından İsrail’in GAP’ta toprak aldığını gösteren güvenilir kaynağın tarafımıza bildirilmesi..."
Yani çaresiz kalan yerel birimler, komutana kaynağını sordu. Ankara’nın yanıtı gecikmedi, "çok gizli" damgalı dosyadan tek bir "kaynak" çıktı. GAP’ı İsrail’in kapattığını sayısız kez kapak yapan haftalık bir derginin üç ay önceki sayısı.
* * *
Dördüncü kuvvet medya güvenilirliğini yitirdi diyenler utansın. İnancı teyit, korkuyu tahrik, saplantıyı tatmin edince nasıl bir anda güvenilir oluyoruz gördünüz mü!
Neyse şaka bir yana, bu hikáye bana çok bildik/tanıdık geldi.
Ankara’da sıkça yaşadığımız bir oyundur bu.
Tembel muhabir, örneğin bir yolsuzluğu kendisi araştıracağına muhalefet milletvekiline başvurur. Vekil, Meclis’e soru önergesi verir, gazeteci de vekili kaynak göstererek, risk almadan, yorulmadan haberini yazar. Ama bazen tersi de olur. Önce medyaya haber sızdırılır, ardından yazılan-çizilen kaynak gösterilerek soruşturma açılır, kamuoyu yaratılır.
GAP meselesinde bu ikinci yöntem mi kullanıldı, açıkçası kuvvetli şüphelerim var.
Eğer haklıysam, meselenin nasılını çözdük sayılır, geriye kalıyor nedeni.