Paylaş
UYGAR her ülkede, cezaevindekiler dışarı çıkmaya, devlet içeride tutmaya çalışır. Bizde tam aksine, devlet cezaevine girme savaşı veriyor, içeridekiler sokmamakta direniyor.
Sanki iki ayrı otorite var. Aralarındaki sınır, cezaevi kapısından geçiyor. Taraflar karşılıklı propaganda savaşı veriyor, hatta yeri geldiğinde diplomatik temastan kaçınmıyor.
Ve sınır anlaşmazlığı çıktığında silahlar konuşuyor.
* * *
Adalet Bakanı'nın 1991 yılından bu yana devletin giremediğini itiraf ettiği Bayrampaşa'daki ölüm oruçlarına müdahaleye çalışan polis ve askere Kalaşinkof'la ateş açıldı. Sürpriz mi, hayır... Buyrun okuyun:
‘‘Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Bayrampaşa Cezaevi'ndeki (yedi kişinin öldüğü) olaylardan sonra sayım ve arama yapıldığını belirterek, aramalar sonucu, 6 adet 9 mm'lik tabanca, 3 telsiz telefon, 3 cep telefonu, 61 adet mermi, 18 adet adaptör, 21 paket esrar maddesi, 6 adet bali ve 116 adet de hap bulunduğunu bildirdi.’’ (Anadolu Ajansı, 21 Eylül 2000)
* * *
CNN Türk'ün yayınladığı telefon kaydında, Bayrampaşa'dan Bartın Hapishanesi'ne ‘‘bir kişi kendisini yaksın’’ talimatı gidiyor.
İlk kez mi oluyor, hayır. İstatistiği var:
‘‘Adalet Bakanlığı, cezaevlerinde 1995'ten bu yana 16 kişinin yasadışı örgütler tarafından ‘örgüte ihanet ettikleri' gerekçesiyle öldürüldüğünü bildirdi.’’ (Anadolu Ajansı, 29 Ocak 2000).
‘‘İstanbul'daki cezaevleri, son 6 yılda 39 tutuklu ve hükümlünün öldüğü, 42 güvenlik görevlisi ile 109 tutuklu ve hükümlünün yaralandığı isyan, çatışma ve cinayet olaylarına sahne oldu.’’ (Anadolu Ajansı, 3 Ekim 1999).
Dahası devletin giremediği cezaevinin trilyonluk rantını da unutmamak gerekiyor. Bayrampaşa’da her hizmetin tarifesi belli:
‘‘Telefon görüşmesi: Dakikası 10 milyon lira, Cep telefonu: 500 milyon lira, Esrarın bardağı: 30 milyon lira, Kokainin gramı: 300 milyon lira, Silah taşıma: 10 bin mark, TV veya buzdolabı: 20 bin dolar.’’
* * *
Cezaevlerinin siyasi sorumluları kimler?
1991'den bu yana Bayrampaşa'ya girilemediyse, önce görevdeki başbakanları hatırlayalım. Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit...
Ve tabii ki cezaevlerinden sorumlu adalet bakanları: M.Oltan Sungurlu (31.03.1989-24.06.1991), Şakir Şeker (24.06.1991-31.08.1991), Prof. Dr. A.Suat Bilge (31.08.1991-21.11.1991), M.Seyfi Oktay (20.11.1991-28.07.1994), Mehmet Moğultay (07.1994-06.10.1995), Bekir Sami Daçe (06.10.1995-01.11.1995), Firuz Çilingiroğlu (01.11.1995-06.03.1996), Mehmet Ağar (06.03.1996-29.06.1996), Şevket Kazan (29.06.1996-30.06.1997), M.Oltan Sungurlu (30.06.1997-04.08.1998), Hasan Denizkurdu (04.08.1998-11.01.1999), Prof. Dr. Selçuk Öztek (11.01.1999-29.05.1999), Prof. Dr. Hikmet Sami Türk (29.05.1999'dan bugüne kadar).
* * *
Dünkü askeri operasyonların ardından cezaevlerinin yeniden cumhuriyet idaresine kavuşacağını umuyoruz. Artık cezaevinin adı veya tipi önemli değil, yeter ki ayrı bir ülke sayılmasın. Devlet bir daha asla cezaevini işgal zorunda kalmasın!
Paylaş