YILLARDIR tenis dünyasının içindeyim, sayısız maç izledim. Çok kritik maçlar oynadım. Kulüp takımlarını, milli takımları yönettim.
Doğal olarak büyük heyecanlar, sevinçler ve de üzüntüler yaşadım. Ama geçen hafta takip ettiğim çok özel maçlar ve onları oynayan çok özel tenisçiler kadar beni karışık duygular içinde bırakanı çok az oldu.
Onları seyretmek kadar yazmakta zor. TED kortlarında bireysel Türkiye Tenis Şampiyonası yapılırken, tekerlekli sandalye tenis turnuvası da bu etkinliğin yanı sıra yer almıştı.
Ülkemizde son yıllarda tekerlekli sandalye tenisini yerleştirmek ve yaymak için çalışmalar yapıldığını duyuyordum. Ancak bu kadarını beklemiyordum doğrusu. İlk şaşkınlığım ve sevindiğim nokta çok kısa bir zamanda böyle sayısal bir artışın sağlanmasıydı. Ve yine hayret edilecek bir başka nokta, bedensel engellilerin gösterdiği büyük teknik aşama oldu.
Tenis hayattır
Son iki yılda TED OPEN günlerinde, tekerlekli sandalye yabancı tenisçilerini seyretmiş ve becerilerine şaşırıp kalmıştım. Bizde böyle bir kalitenin bu kadar kısa bir zamanda elde edileceğini kim söylese inanmazdım. Ama yöneticisi, antrenörü ve tenisçisi ile bunu başarmışlar işte.
Türk insanına olanak sağlanınca, yeteneğinin kimseden aşağı kalmadığı da bir gerçek. Bu turnuva sonunda tekerlekli sandalye Tenis Milli Takımı’nın seçileceğini ve Polonya’daki uluslararası turnuvaya katılacaklarını öğrenince içimiz bir başka kıpır kıpır oldu. Ve işin çok önemli bir yanı; bedensel özürlü tenisçilerin yüzlerindeki mutluluk ışıklarını adeta elle tutulur gibi görmemiz oldu. ‘TENNİS İS LİFE’ Tenis Hayattır sözünü dünya boşuna söylemiyor.
Vatan uğruna
Tenis; bu kader kurbanı genç insanları karamsarlık çukurundan çekip almış, tam anlamı ile dolu dolu spor heyecanını yaşayan, kazanmak gücünü damarlarında hisseden bireyler haline getirmiş. Tenis dostlukları toplumda kimseyi yalnız bırakmaz. İşte onlar bu sihirli havayı yakalamışlar. Ne güzel bir topluluk oluşturmuşlar.
Ve işin en can alıcı kısmına, bizi duygu seline kaptıran gerçeğe geldi sıra...
Turnuvaya katılan bu gençlerin büyük bir kısmını vatan uğruna, en değerli uzuvlarını kaptıran gazilerimiz oluşturuyordu.
Binlerce insanımızı öldüren, gençlerimizi tekerlekli sandalyeye mahkum eden, hain terörün, bütün adiliği ile ortada olduğu şu günlerde bu gazilerin, bu gençecik insanların karşısında görüntüsü ile siz nasıl bir hisse kapılırsanız, bende onu yaşadım. Orada bulunanların dudaklarından şu döküldü: ‘Onları bu hale koyanlara sonsuza kadar lanet olsun.’Kendilerine aydın denilen ve bu çocuklar dağlarda onlar için canlarını tehlikeye atarken, laf ebeliği yapanlardan hiç değilse bilen bir kişi burada olmalıydı. Belki gerçeği anlayabilirlerdi.