Seçim senaryoları, Konya deplasmanındaki puan kaybı, İsmail Yüksek-İrfan Can’ın sakatlığı derken sezon başındaki sinerjisinden çok uzak bir ortamda Kayserispor karşısında Kadıköy’e çıktı Fenerbahçe. Taraftarın maça ilgisi bile beklenen seviyenin altındaydı.
Santra öncesinde takımı toplayıp konuşmasını yapan İsmail Kartal, mesajı sadece oyuncularına değil bir yandan da tribündeki ve televizyonları başındaki sarı lacivertli taraftara vermeyi amaçlıyordu belli ki.
KULAKLAR OLiMPiYAT’TAYDI
Gözler sahada, kulaklar Olimpiyat Stadı’ndaydı aslında. Fenerbahçe, ilk yarıyı topa alışılmışın dışında, daha az sahip olarak tamamladı. Opta verilerine göre devreyi %45 topla oynamayla tamamladılar ki bu sezon ilk yarılarda daha düşük istatistik sadece iç sahada Galatasaray ve deplasmanda Adana Demirspor karşısında vardı.
TOPLA AZ BULUŞTULAR AMA...
Topla az buluşmak, etkisiz bir takım hissiyatı verse de gerçek bunun tersiydi. 11’i isabetli 15 şut, Batshuayi ve Djiku’nun golleriyle iki gol ve özellikle Gökhan Sazdağı’nın arkasına sarktığı pozisyonlarla gayet güçlü bir oyunun ardından soyunma odasına gitti sarı lacivertliler.
Djiku’ya birkaç cümle gerekir. İsmail Kartal’ın, adaşının yokluğunda o bölgede bir kumandana ihtiyacı vardı. Hani Krunic’in altını hiç dolduramadığı o rol.
Ganalı, bulunduğu bölgeye o kadar hükmeden bir oyun oynadı ki “birkaç maç daha denenir miydi?” soru işaretleriyle sezonu tamamlıyor.
Maçın ilk dakikasından, hatta turun ilk dakikasından itibaren gözle görülen bir senaryo vardı. Finale adını yazdıran, sahada daha iyi işler yapan değil, daha az hata yapan olacaktı. Öyle de oldu. Ankaragücü’nün topla çıkma sevdası Tolga Ciğerci’nin ayağının kaymasıyla birleşince Dolmabahçe’ye baharı Muci getirdi. İki takım da 6 oyuncuyla ön alan baskısı yaparak başladı. İki teknik adamın sahaya diziliş ve oyuncu tercihlerine de bakınca, oyunun sıkışması kaçınılmazdı: Baskı altında çıkmaya çalışan ama çözüm üretilemeyen hücumlar, uzun vurarak ön tarafta etkin olma çabaları. Tatsız tuzsuz, temposuz ve pozisyonsuz bir 90 dakika izledik.
ANKARAGÜCÜ AÇIK ALANLARI iYi KULLANDI
İlk yarı Beşiktaş sağ kanadı, ikinci yarı Ankaragücü sol kanadı kullanarak etkili olmaya çalıştı. Emre Belözoğlu’nun öğrencilerinin, Al Musrati-Gedson değişikliğinin ardından açık alanı daha iyi kullanıp devre arasının ardından Chatzigiovanis üzerinden girdiği pozisyonların daha net olduğunu söylemek mümkün.
Maçın kaderini belirleyen ise belki de Ghezzal’in sakatlığı oldu. Oxlade-Chamberlain’in girmesiyle merkeze kayan Muci, neden kaleye yakın oynaması gerektiğini bir kez daha gösterdi. Rashica-Ghezzal-Mucili bir ön hatta Semih-Muleka’nın yanına ilave oyuncu sokamayınca, oyun gitgide daha verimsiz bir hücum performansına dönüştü siyah beyazlılar için. Burada, sezon başından beri süregelen fiziksel güç eksikliğinin de payı büyük.
ANA HEDEFE BiR MAÇ KALDI
Gelen gol hem taraftarı canlandırdı hem takımın son bölümde ihtiyacı olan enerjiyi verdi. Umutlu başlayan, stresli devam eden turun son bölümü gidişattan ve beklenenden daha kolay geçti Serdar Topraktepe’nin öğrencileri için. Bir sezon boyunca oturmayan oyunun mayıs ayında oturmasını beklemek zaten hayalcilik. Ana hedefe kalan 90 (120) dakika, bu hayal kırıklığı dolu sezonun yüksek perdede bitmesi için önemli fırsat.
Karagümrük maçındaki galibiyet, sanırım hem Abdullah Avcı’yı hem de oyuncuları biraz yanıltmış. Onuachu ve Arif dışında aynı kadroyla sahadaydı Trabzonspor. Türkiye Kupası’nda skoru elde ederken 11’e 11 oyunda bile özellikle orta sahayı rakibine kaptıran bordo mavililer, Gaziantep maçının ilk yarısında da benzer bir görüntüyle sahadaydı.
Draguş’un bir stoperi sırtına alıp sahayı gezdirmesi, Meunier’in hücumda merkeze yardıma gelmesi ve top kaptırıldığı anda onun kanadından Mustafa-Mbakata ile gelen tehlikeler derken Selçuk İnan’ın planı soyunma odasına gidene kadar kusursuz işledi. Tabelada ise 2 farklı Gaziantep üstünlüğü vardı.
iKiNCi YARIDA ÇARKLAR iŞLEDi
Abdullah Avcı’nın devre arası konuşması ve Trezeguet-Umut Güneş değişiklikleri, ikinci yarının başıyla birlikte takımın çehresini değiştirdi. Rakibin iki kenarı Mustafa ve Sorescu’yu iyice geride konumlandırıp savunmada neredeyse 6’lı bir hat gibi dizilmesi de bordo mavililerin istediği oyunu daha rahat oynamasını sağladı. Çarklar işlemeye başlayıp, Onuachu iki kenardan birden beslenince 18 dakikada 4 golle geri dönen bir Trabzonspor gördük.
Nijeryalı, gerçekten özel oyuncu. Topu bir şekilde onun yakınına getirip ceza sahasında çoğalabildiğiniz anda, topun kaleye girme ihtimali çok yüksek. 3 gol 1 asistle yine şovunu yaptı.
TREZEGUET VE UMUT GÜNEŞ FAKTÖRÜ
Bu galibiyet, iki hedeften birini yani lig üçüncülüğünü Avcı için rahat bir konuma getirdi gibi gözüküyor. İkinci hedefi, yani Türkiye Kupası içinse doğru yapı konusunda önemli ipuçları barındırıyor. Ligin ikinci yarısının bir kısmında ritmini bulan Trabzonspor’un iki önemli parçasıydı Trezeguet ve Umut Güneş. Maçın onların girişinin ardından dönmesi tesadüf değil gibi gözüküyor.
Maçı izlerken birkaç defa gözlerimi kapatıp tekrar açmam gerekti. Bu karşılaşma bir Süper Lig maçı mıydı? Yoksa kıran kırana bir Premier League mücadelesi mi? Bu takım Hikmet Karaman’ın Adana Demirspor’u muydu? Yoksa Andoni Iraola’nın Bournemouth’u mu? Teşekkürler Adana’da tribünleri dolduran taraftar. Teşekkürler iki takım. Teşekkürler Bahattin Şimşek.
Hikmet Karaman, aynı Fatih Tekke gibi Galatasaray’ın zaaflarını gün yüzüne çıkarmaya kararlıydı. Balotelli’nin top saklama ve rakibin arkasına arkadaşlarını kaçırma becerisi, sağ kenarda Mendoza ve Atal’ın hızı ve zaman zaman oraya gelen Yusuf Erdoğan ile oyunu tamamen pinpon maçına çevirdi Adana temsilcisi.
EN KEYiFLi iLK YARILARDAN
Aslında ilk dakikadaki pozisyon dışında ilk 20 dakika sarı kırmızılıların üstünlüğüyle geçti. Notlarımda 7 ve 24. dakikalar arasında 5 Galatasaray hücumu var. Sonrasında Kerem Demirbay ve Torreira arasını açan, Balotelli’nin Abdülkerim’i belki de sezon boyunca en çok zorlayan ön oyuncusu olmasıyla maçı çok daha geniş bir alana yaydı Hikmet Karaman’ın öğrencileri. Sezonun en çok şut atılan ve en keyifli ilk yarılarından birini izledik.
BiREYSEL YETENEK FARKI
2. yarı, aynı Alanya maçı gibi senaryonun değişmesini beklerken ilk yarının bir kopyası oynandı. Tek fark, G.Saray’ın bireysel yetenekler ile bulduğu iki klas goldü. Önce Ziyech, sonra Kerem Demirbay üst düzey 2 vuruşla şampiyonluk yolunda çok önemli 3puanı sarı kırmızılıların hanesine yazdırdı. İcardi ise her zamanki gibi son noktayı koydu.
iYi OYUNA MUSLERA ENGELi
Karaman’ın doğru planı, iyi oyunu ise Muslera’ya takıldı. Uruguaylı, zaman zaman gelen eleştirilere rağmen neden hala bu takımın en önemli parçalarından biri olduğunu gösterdi. Torreira ve Mertens ile maçın yıldızlarından oldu. G.Saray, hedefi görebildiği, ona kilitlendiğinde gözünü kupadan ayırmayan bir camia. Bitiş çizgisi ufukta gözüktü mü bu yoldan geri dönmesi zor. Önce Alanya, sonra Adana Demir karşısında takılabileceği maçlardan kayıpsız dönüp, son düzlüğe büyük bir avantaj ile girmeyi yine başarıyorlar.
Maçın 11’lerini gördüğümde, kafamda Trabzonspor için zor bir 90 dakika canlandırdım. Fatih Karagümrük’ün birebirde iyi kanatları, özellikle merkezden savunma yardımının eksik kalacağı bir mücadelede sıkıntı çıkartabilirdi. Bordo mavililer ise topa sahip olma oyununu oynayabilirse, üretebilecek bir ön hatta sahipti. Gidişat, İstanbul temsilcisinin istediği gibi olsa da skoru alan Abdullah Avcı’nın öğrencileri oldu. İlk yarıda birkaç defa denenen çapraz topla Visca’yı Levent ile baş başa bırakma planı, Fountas’ın muazzam uzun pası ve Bosnalının temiz bitirişiyle tabelaya yansıdı.
KONTROL KARAGÜMRÜK'E GEÇTİ
Aynı Fountas, dakikalar sonra rakibini bırakınca yukarıda bahsettiğim senaryo gerçekleşti ve Ryan Mendes eşitliği sağladı. Oyuna ağırlığını bir türlü koyamayan bordo mavililer, buna rağmen bir korner dönüşü iki stoperinin iş birliği ile yeniden öne geçmeyi başardı.
Sezonun son düzlüğünde, yol kısa hedef azalmışken ilk yarının sonunda Enis Destan’ın kendine hâkim olmaması, belki de Trabzonspor için bir kupaya mal olacak. Rakibine yumruk atarak gördüğü kırmızı kart, son yarım saat oyunun tüm kontrolünü Tolunay Kafkas’ın öğrencilerine verdi.
EKSİĞE RAĞMEN İYİ DİRENDİ
Aslında bordo mavililer, bir kişi eksiğe rağmen bir noktaya kadar iyi direndi. Pepe’nin geldiğinden beri en olumlu performanslarından birinde, Fildişilinin kaptığı topu yine Visca-Fountas ikilisi bu sefer rolleri değişerek bitirdi.
Pozisyonlarına bağlı kalarak, 10 kişiyle zaman zaman 11 kişiden daha iyi savunma yapan Abdullah Avcı’nın öğrencileri, bir kişi eksik olmanın dezavantajını maçın son bölümünde fiziksel olarak hissetti. Yine bir merkez koşusu takibindeki hata, Paoletti’nin golüyle Fatih Karagümrük’ü rövanş maçı için umutlandırdı. Takım arkadaşlarının özverisi, Enis Destan’ın amatörce hatasının bedelinin ağır olmasını önledi.
Amerikan futbolunun en meşhur koçlarından Vince Lombardi şöyle der: “Kazanmak alışkanlıktır. Ne yazık ki kaybetmek de öyle.” Bayer Leverkusen, nasıl kaybetmemeye alışmış ve her maçın son dakikalarında bir tepki gösterip puanı ya da galibiyeti koparıyorsa, Beşiktaş bir o kadar puan kaybetmeye alıştı bu sezon.
FiZiKEN GERiDE
Bunu kadrodaki oyuncuların seviyesiyle açıklamak, hayalcilik olur. Örneğin pek de fark edilmeyen temel bir sorun var. Beşiktaş oynadığı hemen hemen her maçta fiziksel olarak rakibinin gerisinde. Doğru bir planla sahada olan, siyah beyazlıların savunmada zaaflarından sağ kanat ve sol bek pozisyonlarını zorlamayı amaçlayan Ankaragücü ve teknik direktör Emre Belözoğlu, ilk 45 dakikada sahada istediğini yapan taraftı.
ATILAN HER TOP DÖNDÜ
Ön tarafta Ghezzal dışında sırtı dönük top alabilecek kimse de olmayınca, atılan her top geri döndü ve tekrar başkent temsilcisinin hücumu başladı. Sadece 26 ve 45. dakikalar arasında Ankaragücü’nün karşılık verilemeyen 6 tehlikeli atağı var.
Beşiktaş, soyunma odasına giderken %36 topa sahip olup rakip kaleyi isabetli/isabetsiz sadece bir kez yoklayabilmişti. Eminim ki siyah beyazlılara gönül veren birçok taraftar, devredeki beraberliğin iyi bir sonuç olduğu hissiyatındaydı. Bu bile mevcut durumu anlatmaya yeterli.
2. YARI HIZINI KESTi
Serdar Topraktepe, ikinci yarıya doğru iki hamleyle başladı. Masuaku ve Cenk Tosun’un girişiyle topu rakip yarı sahada tutmaya başlayıp, savunmada da denge sağlanınca baskı kuramasa bile baskı yemeyen bir takım gördük. Kaleyi daha fazla deneyen, Muleka’nın sola geçmesiyle de rakibi kenarlardan tehdit etmeye başlayan siyah beyazlılar, Ankaragücü’nün hızını kesmeyi başardı.
Sezon başından beri Galatasaray ile karşılaşan takımlar, oyun kurulumunda baskıyı geçmek için uzun top oynamayı tercih etti. Fatih Tekke, bildiğimiz teknik direktörlerden değil. Oyunun üzerine ortalamanın çok üzerinde düşünen ve çözüm arayan Karadenizli, çareyi pasla çıkmakta bulmuştu.
BAŞROLDEKi iSiM HAKiM ZiYECH’Ti
Efecan’ı merkeze yardıma getirip pas seçeneği yaratan, ilk baskıyı geçmesinin ardından da kenarlarını hızlıca topla buluşturmayı amaçlayan Alanyaspor, ilk yarıda Galatasaray’ın tüm zayıf noktalarını gözler önüne serdi. Sarı kırmızılıların takım boyu da kanatları savunayım derken uzayınca, Okan Buruk’un ana planının işlemediği bir 45 dakika izledik. Futbol satranca benziyorsa, tez olarak bu maç okutulabilir. Tekke’nin iyi kurgusuna ve çektiği şaha, devre arasında Galatasaray’ın hamleleri geldi. Sezon başından beri geç oyuncu değiştirmenin bedelini fazlasıyla ödeyen Buruk, birebir savunma için Kaan’ı, hücumda zekâ için Ziyech’i oyuna alıp Barış Alper’i sol kanada attı.
Karşı hamle, kusursuz işledi. Sarı kırmızılılar 15 dakika içerisinde rakiplerini önce şah çekip, sonra mat ederken başrolde Faslı vardı. Barış Alper’in golünde hat kıran pası atan Ziyech, olağanüstü bir vuruşla bitirici hamleyi vurdu. İlk golün sahibi, benzer bir golle maçın fişini çekmeyi başardı. Son noktayı ise İcardi koydu.
ELiT TEKNiK ADAM BECERiSi GÖSTERDi
Şampiyonluk yolunda bu kadar zor bir deplasmanda, sahada takım sendelerken doğru kararı verip, dokunuşlarıyla bambaşka bir maça çevirmek Okan Buruk özgeçmişine altın harflerle yazılır. Elit teknik adam becerisidir. Şampiyonlar Ligi referansını da ekleyince, genç teknik adamın kariyerinin bir noktasında Avrupa yapacağını öngörmek zor değil.
Abdullah Avcı maç önü röportaja geldiğinde, Sivasspor’un üçlü ve dörtlü savunma ile oynayabildiğini, ikisine karşı da hazırlık yaptıklarından bahsetti. İlk düdükle birlikte, Poungouras’ın savunma üçlüsünün sağında yer almasıyla geride beşli bir hat gördük Bülent Uygun’un maç stratejisinde. Bordo mavililerin bek-stoper arası kaçışlarını en aza indirmek, savunmanın önündeki ikili ile de merkezi koruyarak rakibe kolay şans vermemek amaçlanmıştı. İlk yarıda top Trabzonspor’undu. Pepe’nin serbest rolü, Meunier’in sürekli maçın içinde olması bordo mavililere oyun hakimiyeti verse de kalabalık savunmayı aşmakta zorlandılar.
İkinci yarı baskı artar, Trabzonspor üretmeye başlar diye düşünürken sahneye Eren’in hatalı pasının ardından Manaj çıktı. 5 kişinin içinde bir anime film karakteri gibi topu sakladı, Menig’i kaçırdı ve Sivas’ın golü geldi. Avcı, kalan bölümde merkez ikilisini değiştirdi, Mendy’yi o bölgeye çekti ve hücumdaki tüm seçeneklerini sahaya attı. Ancak bir kornerden gelen Mendy şutu harici pozisyon üretemedi. Opta verilerine göre sadece 4’ü isabetli 21 şuttan üretilebilen 1.37 gol beklentisi, bu verimsizliği en iyi açıklayan istatistik. Dünkü maçı izlerken, insan “Manaj Trabzonspor’da olsaydı ne olurdu?” diye düşünmeden edemiyor.