Engin Kehale

Bu galibiyet Uğurcan'a yazar

26 Temmuz 2024
İlk 11’ler açıklandığında, Trabzonspor’da geçen sezondan farklı üç isim vardı sahada. Ozan Tufan, Lundstram ve Draguş. Hal böyle olunca, insan oyun kalitesinde -sezon başı olmasına rağmen- çok ciddi bir düşüş beklemiyor.

Lundstram’ın da günün iyilerinden bir tanesi olduğunu düşünürsek, bordo mavililerin Slovak ekibi karşısında beklenenin altında kaldığını söyleyebiliriz. Abdullah Avcı’nın öğrencileri, özellikle savunma anlamında vasata bile ulaşamayan bir performans gösterdi. Geçiş oyunlarında geç kalmalar, kademelerde hatalar, birebirde kolay geçirmeler birleşince galibiyeti getiren isim, Uğurcan Çakır’dan başkası değildi.

BARDHI'NİN ZEKASI VE VISCA'NIN PASÖRLÜĞÜ

Maç bitince notlarıma baktım, ön sırada hep bordo mavililerin kalecisi var. 9, 18, 42, 64, 65 ve 81. dakikalar Uğurcan’ın kritik kurtarışları. İlk yarının sonunda Bardhi’nin zekası, Visca’nın pasörlüğü ve Trezeguet’nin ceza sahası koşuculuğuyla gelen gol, onların da direncini ikinci yarının ortalarına kadar düşürdü. Tabii ki Trabzonspor’un ideal 11’i, Slovakya’dakinden çok daha farklı olacak. Savunmaya en az iki, muhtemelen üç değişiklik gelecek. Belki Mendy’nin orta sahaya geçmesiyle oradaki direnç artacak. Yine de geçen sezondan beri birlikte çalışan bu grubun, çıtayı daha yukarı koyması gerekirdi.

TRABZON İÇİN TRANSFER LÜKS DEĞİL İHTİYAÇ

Bir not da Draguş ile ilgili. Geçen sezondan beri Rumen oyuncuyu izlerken çift santrforlu yapıda çok daha etkin olabileceğini düşünüyorum. Maçın en önemli mesajı, bu sezonki sayısal olarak fazla olan transferlerin aslında takımın ileri gitmesi için bir lüks değil, ihtiyaç olduğunu gösteren geçen sezondan devam eden oyuncuların performansıydı. Cihan Çanak, tam da bu noktadaki söylemime imza atar gibi son dakikada golünü atıp turu neredeyse garantiledi.

Yazının Devamını Oku

Dzeko-Tadic A.Ş.

24 Temmuz 2024
Fenerbahçe yetenekli ayaklarıyla istediği skoru almayı bildi. 

Sezonun ilk maçları, hele bir de deplasmanda ve sentetik çimde ise zordur. Galatasaray, geçtiğimiz sezona Zalgiris deplasmanında benzer şartlarda başlamış ve bir puan ile başlayan yolculuk Şampiyonlar Ligi gruplarıyla devam etmişti. Mourinho’nun Fenerbahçe’si, Lugano deplasmanında bekleneni veremese de yetenekli ayaklarıyla istediği skoru almayı bildi.

İlk yarım saat, bu sezon için referans alınabilecek bir bölüm değil. Krunic’in sola kayarak savunmayı üçlediği yapı, temposuz olmasının yanında ön tarafta çoğalma anlamında da sıkıntı yaşadı. Rakibin erken gelen golü de direnci artırınca bu aralıkta rakip kaleyi bir kez bile yoklayamayan bir Fenerbahçe vardı sahada.

SANTRFORLARDAN ÜST DÜZEY PERFORMANSLAR GÖRECEĞiZ

Devrenin son 15 dakikasında, sarı lacivertlilerin yavaş yavaş ağırlığını koyduğu ve özellikle sağ kanattan üreterek pozisyonlar bulduğu bir oyun izledik. Tadic’in zekasını kullanarak soyunma odasına gitmeden aldığı penaltı, ikinci yarının başlama düdüğüyle Dzeko’ya yaptığı asistle birleşince Fenerbahçe tabelada istediği skoru yakaladı.

Mourinho, santrforlarıyla var olan bir teknik adam. Bunu ilk günlerinde Benni McCarthy’den, sonrasında sırasıyla Drogba, Eto’o ve hatta Roma döneminde Abraham’dan görebiliriz. Belli ki bu sezon da Dzeko ve En-Neysri’den üst düzey performanslar göreceğiz.

MOURiNHO DNA’SI FENERBAHÇE iLE UYUŞACAK

Lugano'nun beraberlik golü kısa süreli bir endişe yaratsa da önce Dzeko’nun üçüncü golü ve ardından Ferdi’nin imza hareketlerinden içe kat edip vurduğu şut ile gelen dördüncü gol, son derece klas ve önemliydi. İsviçre temsilcisi son dakikada farkı bire indirse de Fenerbahçe için “Turun kapısını araladı” demek yanlış olmaz.

Mourinho’nun gol sevinçleri, en az ağlara giden toplar kadar keyifliydi. Mutlu olduğu bir yerde olduğu aşikâr. Mourinho DNA’sının Fenerbahçe ile uyuşacağını ve gün geçtikçe bu bağın sağlamlaşacağını düşünüyorum. Hele bir de Şampiyonlar Ligi gruplarına kapak atılırsa, eğlenceli bir sezon bizi bekler.

Yazının Devamını Oku

Hamburg’da gemiyi kaptan kurtardı

27 Haziran 2024
Dozunu fazlasıyla aşan tepkilere o kadar öfkeliydi ki cevabını sahada vermeye kararlıydı.

Maç önü, baskının daha fazla Çekya tarafında olacağını düşünüyordum. Bizde iyi oynayamama baskısı vardı, onlarda galip gelme zorunluluğu. Başlangıç, istediğimiz gibiydi. Orta saha civarında oynanan set oyunu, biraz daha becerilerimize uygundu. Yavaş yavaş kontrolü elimize alırız diye öngörürken Barak’ın kırmızı kartı geldi ve oyun değişti. Bir anda rakip savunması 10 metre geriye geldi.

10 KiŞiYE KARŞI ZORLANDIK

Sanırım Montella’nın turnuvanın başından beri en çok zorlandığı konu gömülü rakibe karşı set oyununda üretken olmak. Hakan Çalhanoğlu’nu ön tarafa atmak, Arda’yı öne alıp Barış Alper’i sağa yaklaştırmak da çözüm olmadı rakibin 10 kişi kalınca yaptığı savunmaya. İlk yarı bittiğinde, Çekya’nın net pozisyonu da gol beklentisi de bizden fazlaydı. Olmuyordu, üretemiyorduk. Açıkçası endişeliydik de. Oyun böyle devam ettiği sürece Çeklerin maça tutunma inancının artacağını, bizim de 11’e 10 oyunda üretken olamadığımız için baskıyı hissetmeye başladığımızı öngörüyorduk.

HAMLELER ÇEKYA’YI BOZDU

Tam bu noktada, soyunma odasında iyi bir teknik adam hamlesi geldi A Milli Takım ekibinden. İkinci yarının ilk düdüğüyle beraber üst üste Barış Alper’i savunmanın arkasına kaçırmak için atılan toplar, Çekya savunmasının dengesini bozdu. Yine böyle bir pozisyonda, sağdan gelip soldan bitirerek öne geçtik. Hakan’a ayrı bir parantez açmak lazım. Turnuva öncesinde kısa sohbet etme imkanı bulmuştuk. Dozunu fazlasıyla aşan tepkilere o kadar öfkeliydi ki bunun cevabını sahada vermeye kararlıydı. En kritik yerde sahne aldı, bizi gruptan çıkarmayı başardı.

BEKLE BiZi RALF RANGNiCK

İlk dakikadan itibaren hava toplarında yaşadığımız savunma sıkıntısı, en sonunda Çekya’nın golüyle sonlanıp bizi bir kez daha gerginliği sürüklese de -ne zaman rahat maç izledik ki zaten?- ...ki zaten?- son dakikada gelen Cenk Tosun golüyle istediğimizi alıp Avusturya’nın rakibi olmayı başardık. Favori rakip gibi gözükse de turun bizi özgürleştireceğine inanıyorum. Bekle Ralf Rangnick, bizim çocuklar senin evin Leipzig’e geliyor!

Yazının Devamını Oku

Çekya’ya daha iyi bir Montella gerek

23 Haziran 2024
Saha içinde doğru kurguyu bulamazsak inanılmaz zor bir maç bizi bekliyor.

Portekiz kafilesinden Türkiye maçı öncesinde gelen demeçler, alışılmışın biraz dışındaydı. Tek bir ağız olmuşçasına savunma zaaflarımızdan, grup halinde geriye çekilmedeki sorunlarımızdan bahsediyorlardı. Bu görüş sadece onların değildi elbet ama bu kadar açık bir şekilde maç önü söylemeleri gerçekten enteresandı.

Montella ise daha sakin, biraz da gözünü Çekya maçına dikmiş gibiydi. Üçüncü maç için tam kapasite haline gelememe ihtimali olan hiçbir oyuncuyu Portekiz maçında başlatmamaya kararlıydı. Açıkçası ben, millilerimizden Portekizlilerin açıklamalarına cevap niteliğinde bir oyun bekledim. Yunus Akgün-Kerem Aktürkoğlu kenarlarından daha etkin bir yapı kurulabilir diye düşündüm. Yanılmışım.

MAÇ BOYU DAĞINIKTIK

Dağınıktık. Bir pozisyonluk da değil, maç boyu dağınıktık. İlk golde Bernardo Silva’yı bomboş bırakan defans hattıyla, ikinci golde savunma 101 kuralını, geri pasını kalenin çerçevesine vermemeyi unutan Samet Akaydın’la dağınıktık. Üçüncü golde ofsayt çizgisini 5 metre geriye çekip bozan Zeki Çelik ile dağınıktık. Oyunu Arda Güler’e bağlamak da çok gerçekçi değil. Arda rakibin sistemini bozan bir profil, kendi sistemini rakibe dayatan değil. Şapkadan tavşan çıkarma ihtimali hep olsa da genel sorunları onun üzerinden değerlendirmek yanıltıcı olur.

GÜCE BOYUN EĞDiK 

İtiraf edelim. Gürcistan maçını oyundan çok beceri ve biraz şans ile geçtik. Portekiz karşısında ise rakibin gücüne boyun eğdik. Eğlenceli bir takımız, maçlarımız keyif veriyor derken eğlenilen taraf olduk. Bu maç referans mı? Değil. Gruptan çıkma şansımızı azalttı mı? Asla. Yine de benden söylemesi, saha içinde doğru kurguyu bulamazsak inanılmaz zor bir Çekya maçı bizi bekliyor...

Yazının Devamını Oku

Dağ fare doğurdu

22 Haziran 2024
Sahadaki oyun, maçın ismini destekler nitelikte değildi.

İlginç bir EURO 2024 izliyoruz. Her hangi bir turnuvada, izleyicilerin çoğu favorileri izlemek için ekran başına geçer. Çoğunlukla beklentisinin karşılığını da alır. Almanya'da durum biraz ters. Ev sahibi ve İspanya dışında oyunuyla "Ben buradayım" diyen bir favori en azından şu ana kadar olmadı. Beklenmedik maçlarda ise yüksek tempo, heyecan ve rekabet gördük.

Fransa-Hollanda, kâğıt üzerinde İspanya-İtalya ile birlikte gruplar aşamasının en iyi iki 90 dakikasından bir tanesiydi. Gelin görün ki sahadaki oyun, karşılaşmanın ismini destekler nitelikte değildi.

İYİ BİTİRİCİLERİ OLSA...

Tempo yükselmese de pozisyon açısından kısır bir 45 dakika geçmedi aslında. Hollanda’nın hızı, Fransa’nın ön alan baskısıyla kazandığı toplar iki kalede de tehlikeler yarattı. İki takımdan birinde iyi bir bitirici olsa, dengenin bozulup başka bir futbol izlememiz işten bile değildi.

İlk yarının ortasından itibaren oyun bir düzene oturdu ve maçın geri kalan bölümünde iki takım da riski az, kontrolü yüksek bir yapıya döndüler. Bu tercihin, maçı izleyenler için hayal kırıklığı anlamına gelmesi kaçınılmazdı. Griezmann’ın kaçırdığı, Simons’un ofsayttan sayılmayan golü gibi kıvılcımlar olsa da bu heyecan genele yansımadı.

Turnuvaya galibiyetle başlayan iki takım, birer puanla üst turu büyük ölçüde garantilemeyi stadyumdaki taraftar ve ekran başındaki futbolseverler için bir eğlence sunmaya tercih edince skor, teknik adamları tatmin ederken uykusuz kalınan geceyi tatmin etmekten çok uzaktı. Bu vesileyle turnuvanın ilk golsüz maçına denk gelmiş oldu.

Yazının Devamını Oku

Bu takımdan herkes razı olmalı

27 Mayıs 2024
İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’si tarihin en şanssız ikincilerinden biri olarak anılacak.

Bu sezon haricinde herhangi bir sezonda tarih yazarak şampiyon olacak bir takım, görülmemiş bir puan ortalamasıyla (2.605) ikinci olarak sezonu tamamlıyor. 3 puanlı sistemde 1988- 1999 sezonunda 2.58 ile şampiyon olan Fenerbahçe, 2023-2024 sezonu öncesinde en yüksek ortalamalı şampiyon unvanına sahipti (teşekkürler Barış Gerçeker). Bu sezon, iki büyük bu barajı aşmayı başardı, sarı lacivertliler foto finiş ile ikinci oldu.

HÜCUMCU 11’LE OYNADI, FARK ARADI 

İstanbulspor karşısında da yapması gerekenin farkında, eksiklerine rağmen hücumcu bir 11’le oynayan ve farkı arayan bir takım vardı sahada. İstediğini ilk yarıda kolayca alıp, maçın ikinci yarısını tebrikleri kabul ederek geçirmeyi bildiler.

İsmail Kartal’ın sezon içerisinde hataları olmadı mı? Tabi ki oldu. Puan kaybı yaşanan maçlarda farklı tercihleri olabilir miydi? Elbette olabilirdi. Bunların hiçbiri, Fenerbahçe teknik ekibinin bu sezonki başarısını gölgede bırakmamalı. Ligin ikinci yarısında ön alan baskısında bir düşüş yaşasalar da sezon boyu inanılmaz bir performans gösterdiler. Böylesi kıran kırana bir yarışta, şampiyonu detayların belirlemesi doğaldı ki öyle oldu.

KARTAL; PELLEGRiNi VE KLOPP GiBi

Aynı 2009-2010’da 99 puanlı Barcelona’nın gerisinde kalan 96 puanlı Pellegrini’nin Real Madrid’i ya da aynı 2018-2019’da 98 puanlı Manchester City’nin gerisinde kalan 97 puanlı Klopp’un Liverpool’u gibi, İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’si de tarihin en şanssız ikincilerinden biri olarak hatırlanacak.

Sadece bir mağlubiyet ile ligi tamamlayan, 100 gol barajının eşiğinden dönen sarı lacivertliler, ellerinde bir kupa olmasa da bu sezonu kayıp olarak görmemeli. Sanırım en çok akıllarda kalıp can acıtacak kısım ise Avrupa. Çarşamba günü Atina’daki finalin ekiplerinden birinin Fenerbahçe olması işten bile değildi.

YENiDEN YAPILANMA OLABiLiR 

Yazının Devamını Oku

Al-Musrati'den muhteşem hediye

24 Mayıs 2024
İki takım için de sezonun kaderinin belirleneceği final, beklendiği üzere, günün öneminin farkında olan oyuncu ve teknik adamların enerjisiyle başladı.

Abdullah Avcı, sezon sonuna doğru oturttuğu 11’i ile, Serdar Topraktepe ise öne Muleka’yı koyup hemen arkasında Gedson’a yer vererek Muci’yi sol kenara attığı bir denklem ile sahadaydı. Kâğıt üzerinde Beşiktaş adına en sıkıntılı eşleşme, Necip-Onuachu’ydu. Sıkıntının havadan olması beklenirken Nijeryalı, Brezilyalı Ronaldo benzeri bir solo dripling ile siyah beyazlıların savunmasını darmadağın etti. Eren Elmalı’nın kendi ceza sahası önünden verdiği pası rakip ağlarına bırakıp 13. dakikada bordo mavilileri öne geçirdi.

BEŞİKTAŞLILAR KARARLIYDI

Sezon boyunca teslim bayrağını hep erken çeken, sonra da tepki vermekte zorlanan Topraktepe’nin öğrencileri, bu defa potansiyelini sahaya yansıtmaya kararlıydı. Golün ardından Trabzonspor, ilk yarının sonuna kadar Beşiktaş kalesine gelemedi. İlk yarıyı 3, golden sonra sadece 1 rakip ceza sahasında topla buluşma ile tamamladılar. Engellenen Bardhi şutu ve gol dışında da kaleyi yokladılar bir an yoktu. Uğurcan’ın kurtarışlarıyla geçen kalan bölüm, soyunma odasına girmeden hemen önce Bardhi’nin büyük hatası ve yaptırdığı penaltıyla, skorun dengeye gelmesiyle sona erdi.

İKİNCİ YARI MORALLİ GİRDİ

Siyah beyazlıların zaten iyi olan oyunu, golle birlikte ikinci yarıya morali de getirdi. Muleka ortaladı, Salih kafayı vurdu ve tabelada Beşiktaş üstünlüğü gördük.

TRABZON RİSKLERİ ALDI

Son yarım saat, Trabzonspor’un aldığı risklerle beraber bir tepki vermeye çabalamasıyla geçti. Artık kupanın ellerinden kaymaya başladığı son dakikalarda, ocakta gelmesine rağmen sezonun en değerli oyuncusu olan Meunier’in kafasını tamamlayan Pepe, maçı uzatmaya taşıdı diye düşünürken sahneye Al-Musrati çıktı. Libyalı, geldiğinden beri yaptığı hataları tek bir şutla unutturup, Beşiktaş’a sezonun hediyesini verdi.

Yazının Devamını Oku

Meunier ve Onuachu farkı

19 Mayıs 2024
Bu tarz sıkışan maçları yetenekli ayaklar çözer.

5’te 5 ile üçüncülük yolundaki rakibi Trabzonspor’un karşısına çıkan Başakşehir’in Galatasaray ile birlikte ligin en formda iki takımından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Futbol oynamak isteyen bu iki takımın kritik mücadelesinde, 90 dakikanın beklentileri karşıladığını söylemek ise hiç ama hiç kolay değil.

FAULLER VE DURAKLAMALAR

Sertliğin, faullerin ve oyunun duraklamalarının damga vurduğu ilk 45 dakikada, uzatmalarda gelen gol ve birkaç savunmadan çıkarken yapılan hata dışında taraftarları pek heyecanlandıran bir an olmadı. Sanki maç, Ba-Onuachu ve Mendy-Piatek ikililerinin arasında geçiyor gibiydi. Bu tarz sıkışan maçları çözen ya bireysel hatalar ya da yetenekli ayaklar olur. Abdullah Avcı’nın en yetenekli üç ayağı, Visca-Meunier-Onuachu iş birliğinden ilk yarının uzatma dakikalarında gelen gol, iyi geçmeyen bir devreyi bir anda bambaşka bir noktaya getirdi. Maçın başından beri Nijeryalı’nın dibinden ayrılmayan Ba’nın bir anlık dalgınlığının da payı var tabi ki.

ŞiMDi SIRA iKiNCi HEDEFTE

İkinci yarıyı kontrol oyunuyla, biraz daha rahat geçiren bordo mavililer, 73. dakikadaki üst üste iki pozisyon dışında tedirgin olmadan üç puanı aldı. Şimdi sıra, sezonun 2. hedefinde. Avcı, kupayı da kazanırsa beklentileri fazlasıyla karşılamış olacak.

Yazının Devamını Oku