Paylaş
Sezonun ilk maçları, hele bir de deplasmanda ve sentetik çimde ise zordur. Galatasaray, geçtiğimiz sezona Zalgiris deplasmanında benzer şartlarda başlamış ve bir puan ile başlayan yolculuk Şampiyonlar Ligi gruplarıyla devam etmişti. Mourinho’nun Fenerbahçe’si, Lugano deplasmanında bekleneni veremese de yetenekli ayaklarıyla istediği skoru almayı bildi.
İlk yarım saat, bu sezon için referans alınabilecek bir bölüm değil. Krunic’in sola kayarak savunmayı üçlediği yapı, temposuz olmasının yanında ön tarafta çoğalma anlamında da sıkıntı yaşadı. Rakibin erken gelen golü de direnci artırınca bu aralıkta rakip kaleyi bir kez bile yoklayamayan bir Fenerbahçe vardı sahada.
SANTRFORLARDAN ÜST DÜZEY PERFORMANSLAR GÖRECEĞiZ
Devrenin son 15 dakikasında, sarı lacivertlilerin yavaş yavaş ağırlığını koyduğu ve özellikle sağ kanattan üreterek pozisyonlar bulduğu bir oyun izledik. Tadic’in zekasını kullanarak soyunma odasına gitmeden aldığı penaltı, ikinci yarının başlama düdüğüyle Dzeko’ya yaptığı asistle birleşince Fenerbahçe tabelada istediği skoru yakaladı.
Mourinho, santrforlarıyla var olan bir teknik adam. Bunu ilk günlerinde Benni McCarthy’den, sonrasında sırasıyla Drogba, Eto’o ve hatta Roma döneminde Abraham’dan görebiliriz. Belli ki bu sezon da Dzeko ve En-Neysri’den üst düzey performanslar göreceğiz.
MOURiNHO DNA’SI FENERBAHÇE iLE UYUŞACAK
Lugano'nun beraberlik golü kısa süreli bir endişe yaratsa da önce Dzeko’nun üçüncü golü ve ardından Ferdi’nin imza hareketlerinden içe kat edip vurduğu şut ile gelen dördüncü gol, son derece klas ve önemliydi. İsviçre temsilcisi son dakikada farkı bire indirse de Fenerbahçe için “Turun kapısını araladı” demek yanlış olmaz.
Mourinho’nun gol sevinçleri, en az ağlara giden toplar kadar keyifliydi. Mutlu olduğu bir yerde olduğu aşikâr. Mourinho DNA’sının Fenerbahçe ile uyuşacağını ve gün geçtikçe bu bağın sağlamlaşacağını düşünüyorum. Hele bir de Şampiyonlar Ligi gruplarına kapak atılırsa, eğlenceli bir sezon bizi bekler.
Paylaş