2006 yılında otomotiv sektörünün önündeki en önemli sorunlardan birinin ikinci el araçlar olacağı kesin. Malum son dönemde sıfır otomobillerin fiyatlarında yaşanan gerilemeyle ikinci el otomobil satışları durma noktasına geldi.
Bundan önceki yıllarda enflasyonist ortamdan dolayı ikinci el otomobil önemli bir yatırım aracı olarak kabul edilirken, bugün ekonominin globalleşmesiyle durum değişti. Türkiye’de geçmişte otomobilde bir yılda yüzde 8-9 değer kaybı yaşanırken bugün bu oran Avrupa’da yüzde 30-40 civarında. Türkiye’de de enflasyonun düşmesiyle oran bu seviyelere yaklaştı.
Bir de önümüzdeki yıllarda Avrupa’dan ikinci el araç ithalatının önünün açılması, hem sektör hem de Türk ekonomisi adına büyük sıkıntı anlamına geliyor. Bu konuda Bayraktar Otomotiv Grubu Başkanı Sami Nacaroğlu’nun açıklamaları oldukça önemli. 2006 yılında mutlaka ikinci eldeki tıkanıklığın giderilmesi ve ikinci elde satış kolaylığı getirilmesi gerektiğini belirten Nacaroğlu, "Bu konuda alınacak tedbirler piyasayı olumlu etkileyecektir" yorumunda bulunuyor.
BÜROKRASI AZALTILMALI
Bu anlamda hükümetin üzerine çok önemli görevler düştüğünü kaydeden Nacaroğlu, yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: "İkinci el araç satışlarındaki bürokrasinin azaltılması ve hatta noter satışlarının kaldırılarak kayıt tescil gibi işlemlerin otomotiv yetkili satıcılarınca yapılması gerekmektedir. Buna ilave olarak ikinci el satışlarında tüketici finansman konusunun kolaylaştırılması ve birinci eldeki gibi bir sistemin uygulanması gerekmektedir. İkinci el veya diğer bir anlamda kullanılmış otomobillerin Türkiye’deki yaş ortalamasını incelediğimizde yaş ortalamasının hayli yüksek olduğunu ve bunun da ikinci eli, dolayısıyla birinci eli tıkadığını görebiliriz. İkinci el veya kullanılmış araçların ihracatının bürokratik anlamda önünün açılması hem piyasayı rahatlatacak hem de bunun bir sonucu olarak birinci el araçların satışlarını yükseltecek ve bu artış sayesinde devlet daha çok gelir elde edebilecektir."
İHRACAT İÇİN TEŞVİK GEREKİYOR
Nacaroğlu, bugün Türkiye’nin özellikle güney ve doğusundaki yakın komşuları göz önüne alındığında ciddi bir kullanılmış oto ihracatı potansiyelinin olduğunu belirterek, "Bunun başarılabilmesi hükümetin bu konuda vergi iadesi anlamında bir teşviki oluşturmasından ve ikinci el oto ihracatı işlemlerindeki prosedürlerde kolaylıklar getirmesinden geçmektedir" açıklamasını yapıyor.
"Avrupa ülkeleri, ikinci el sorununu gelişmekte olan yeni Avrupa ülkelerine, Kuzey Afrika’ya ve özellikle Kuzey Irak’a ihraç ederek çözmektedir" diyen Nacaroğlu, "Özellikle Kuzey Irak’ta 8-10 yaşlarında ve 2 litre yani diğer bir deyişle D segmenti benzinli araçlara ciddi bir talep var. Şu an Kuzey Irak’taki alım gücü ve talebi bu seviyededir ve 5-10 bin dolarlık kullanılmış araçlar, özellikle benzinin ucuz olmasından dolayı yüksek cc’li motorlara sahip otomobiller talep görmektedir" şeklinde konuşuyor.
Nacaroğlu, Türkiye’de 90’lı yıllarda D segmentindeki satışların yüzde 35-40 seviyelerinde olduğu göz önüne alınırsa 10’lu yaşlarda kullanılmış araç stokunun bu duruma çok müsait olduğunu belirtiyor
Nacaroğlu’nun ikinci el için söyledikleri bence dikkate alınmalı. Aksi takdirde önümüzdeki yıllarda özellikle bir de Avrupa’dan ikinci el ithalatının önünün açılmasıyla çok ciddi sıkıntılar yaşayabiliriz.
Bayraktar geçmişi unuttu büyümeyi otomotivde gördü
Türkiye’de 2005 yılında otomotiv sektöründe en fazla hareket Bayraktar Holding’in bünyesindeki otomotiv şirketlerinde yaşandı. Citroen ve Subaru’nun Türkiye temsilcisi olan grubun, ayrıca Ege Endüstri ve Ege Fren gibi ciddi üretim rakamlarına ulaşan yan sanayi şirketleri de bulunuyor. Yaşadığı sıkıntılı günler nedeniyle geçtiğimiz yıllarda otomotive ağırlığını koyamayan grup, 2005 yılında tam anlamıyla yeniden yapılanma sürecine girdi. Zaten bu süreç transfer ettiği ’flaş’ isimlerle kendisini gösterdi.
OTOMOTİVE ÜÇ YENİ İSİM
Grubun 2005’teki en büyük transferi kuşkusuz tüm otomotiv grubunun başına getirdiği Sami Nacaroğlu oldu. Türkiye’de sırasıyla Mitsubishi ve Nissan’daki başarılı görevlerinden sonra Ford’da 28 ülkenin bayilerinden sorumlu genel müdürlük görevine getirilen Nacaroğlu, Bayraktar Holding ile tekrar Türkiye’ye geri dönüş yaptı. Grubun diğer bir flaş transferi ise Kia’yı Türkiye’de rekortmen yapan Bora Koçak oldu. Eğitimini Deniz Harp Okulu Makine Mühendisliği bölümünde 1989’da tamamlayan Koçak, yaklaşık 7 yıl Anadolu Grubu otomotiv şirketlerinden Kia ve Lada’nın Türkiye distribütörü Çelik Motor’da görev almıştı. Son olarak Kia’nın marka direktörü olan Koçak, 2005 yılında Citroen’in Türkiye temsilcisi Baylas Otomotiv’in Genel Müdürü oldu.
Bayraktar Holding’deki son atama ise geçtiğimiz aylarda sessiz sedasız gerçekleşti. Grubun ikinci markası olan Subaru ve Yokohama lastiklerinin Türkiye temsilcisi olan Baytur’un Genel Müdürlüğü’ne Bahattin Tataoğlu getirildi. Tataoğlu, 1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünden mezun olduktan sonra, bir yıl süreyle Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda uzman yardımcısı olarak çalıştı. Tataoğlu, 1996 yılında girdiği Baytur’da satış, satış sonrası ve pazarlama bölümlerinde çeşitli kademelerde görev aldı. Evli ve iki çocuk babası olan 1970 doğumlu Tataoğlu, son olarak Baytur Motorlu Vasıtalar Ticaret A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcılığı görevini sürdürüyordu.
İşte bu flaş transferlerle geçtiğimiz hafta biraraya gelerek bir öğle yemeği yedim. Gerek Nacaroğlu, gerek Koçak ve Tataoğlu Türkiye’de hak ettikleri noktaya emin adımlarla geleceklerinin sinyalini verdiler. Bugün Citroen, Avrupa’da toplam pazarda yüzde 6.5-7 pazar payına sahip önemli bir marka. Türkiye’de ise bu oran henüz yüzde 2’ler seviyesinde. Ama pazar paylarını emin adımlarla Avrupa seviyesine çekmek istiyorlar.
Koçak, öncelikli olarak 2008’de yüzde 4.5’lik pazar payına ulaşmayı hedeflediklerini belirtirken, Sami Nacaroğlu, bu rakama ulaştıktan sonra kısa sürede yüzde 6.5’lik payı yakalayabileceklerinin sinyalini veriyor. Bu da 700 bin adetlik bir pazarda 40 bin adedin üzerinde bir satış anlamına geliyor.
Bu hedefe nasıl ulaşacaklarının ipucunu ise Koçak veriyor: "Citroen Türkiye’de iyi bir imaja sahip. Ancak daha fazla satmak için moda haline getirmemiz gerekiyor." Bu açıklamadan Koçak’ın Kia’da başardığını Citroen’de de yapacağının mesajını alıyoruz.
YENİ MODEL ATAĞI
Subaru ise 2006 yılından itibaren yepyeni modellerle büyümek için düğmeye basmış durumda. Yeni Forester’in ardından Impreza’nın 1.5 litrelik versiyonunu Türkiye’de satışa sunan Subaru, 2006 yılında 4X4 sınıfındaki yeni araçları Tribeca ile ürün gamlarını genişletiyor. Türkiye’de otomobil pazarına baktığımızda şu anda yüzde 0.5’lik paya sahip Subaru, bu payını önce yüzde 1’lere daha sonra daha yukarılara taşımak istiyor.
Bu arada Sami Nacaroğlu, Ege Endüstri ve Ege Fren’in de ciddi üretim projeleri aldığını ve önümüzdeki dönemde ihracatta atılımlar yapacağını da kaydediyor.
Az kalsın Subaru Forester Türkiye’de üretiliyormuş
Bayraktar Holding’in otomotivdeki üç yeni silahı ile görüşmemiz sırasında Baytur yani Subaru’nun yeni Genel Müdürü Bahattin Tataoğlu, 2000 yılında Subaru Forester’in Türkiye’de üretilmesinin planlandığını söyledi. General Motors’un 1999 yılında Subaru’nun yüzde 20’sini almasının ardından Forester modelini Avrupa’da üretmeyi planlamışlar. Bunun için de en uygun yer olarak Türkiye seçilmiş. Ancak daha sonra GM ve Subaru arasında ortaklık bozulmasıyla bu proje rafa kaldırılmış ve Türkiye önemli bir yatırımdan olmuş. Kim bilir belki önümüzdeki dönemde yeni projelerle Bayraktar Holding’den yeni bir yatırım haberi duyarız.
Genç Türk tasarımcılar cesaretlendirilmeli
Üniversite kökenim endüstri tasarımı olduğundan otomotiv sektöründe tasarımla ilgili her türlü yeniliğe ve habere çok daha fazla ilgi gösteririm. İşin mekaniğinden çok anlamadığım için bildiğim bir konuyla ilgili daha net yorumlarda bulunabiliyorum. Dünya otomotivinde son yıllarda bildiğiniz gibi Türk tasarımcıların sayılarında ciddi bir artış yaşanıyor. Volkswagen Grubu’nun tasarım grubu başkanı Murat Günak ve Ford Focus’un tasarımcısı Murat Güler ilk akla gelenler. Daha bilmediğimiz pek çok Türk tasarımcı dev şirketlerin bünyesinde çalışıyorlar. Sonuçta dileğimiz bu kişilerin sayılarının artması. Ama tabii ki bunun için imkan da gerekiyor. Nasıl Peugeot’un yarışmasına katılarak ilk 10 finalist arasına girmeyi başaran Emre Hüsmen’e Peugeot Türkiye eğitim için burs verdiyse, diğer başarılı Türk gençleri de bu konuda cesaretlendirilmeli.
Ahmet Çağrı Selçuklu isimli genç bir tasarımcıdan bu konuyla ilgili bir mail aldım. 2004 yılında Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık bölümünden mezun olan Selçuklu, İtalya’da endüstri ürünleri tasarımı üzerine 1 yıl master yapmış. Bu süre zarfında okul arkadaşlarıyla İtalya’da bir şirket kurarak bir çok ürün tasarlayan Selçuklu, otomobil tasarımına tutkusu nedeniyle Avrupa’nın en önemli tasarım okulu Instituto Europe di Design’e (IED) başvurmuş. Okul mülakata bile gerek duymadan kendisini kabul etmiş. Gerisini Selçuklu’nun ağzından verelim: "Bu sene 12 kişiye verilecek seçkin eğitime katılmam halinde sene sonunda yapacağım modelin Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergilenmesi ve sponsor olan otomobil firmasının (bu firmalar arasında Fiat, Lamborghini...) stajyer olarak çalışma gibi şanslarım doğacak. Ama bu programa katılmak için şu anki engelim gerekli ödemeyi karşılayamayacak olmam; yani kısacası bu konuda bursa ihtiyaç duymam."