Meğer İçişleri Bakanlığı Türkiye’de araçlarda çocuk oto koltuklarının zorunlu olmasına ilişkin Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde Karayolları Trafik Yönetmeliğinde değişiklik yapmış. Mayıs 2007’de yapılan bu değişiklikle birlikte, 2010 yılından itibaren araçlarda çocuk koltukları daha doğrusu çocuk bağlama sistemleri zorunlu hale gelecekmiş.
Açıkçası en değerli varlıklarımıza yönelik yapılan bu değişiklikle ilgili yeterli duyurunun yapılmadığını düşünüyorum. Çünkü çocuk koltuğu satan firmaların bile bu değişiklikten haberi yok. Peki İçişleri Bakanlığı tarafından mayıs ayında yapılan bu değişiklikle ilgili bilgi bana trafik veya içişleri bakanlığından mı geldi. Hayır. Hyundai Assan’ın Homologasyon ve Teknik Mevzuat Uzmanı Yiğit Ünsal konuyla ilgili olarak beni uyardı.
Resmi Gazete’de yayımlanan yeni yönetmeliği okuyunca, önce şaşırdım. Çünkü, çocuk oto koltuğu kullanımının sanki mayıs ayından itibaren zorunlu olduğu izlenimine kapıldım. Kendi kendime, "Böyle bir şeyi nasıl atlamışız" diye düşündüm. Ama daha sonra çocuk oto koltuğunun zorunlu olmasıyla ilgili hükümlerin 1 Haziran 2010 yılından itibarin yürürlüğe gireceğini öğrendim. 2010 yılı kafamda soru işareti yaratsa da, bu konuda AB gazıyla adım atılmasının bile önemli olduğunu düşünüyorum. Peki, çocuk oto koltuğu kullanımını zorunlu hale getirecek yönetmeliğin 150’inci maddesinin 5’inci fıkrasında yapılan değişiklikte neler var:
YENİ YÖNETMELİK
M1 (otomobil), M1G, N1G (arazi taşıtları), N1, N2 ve N3 (kamyonet, kamyon ve çekici) sınıfı araçlarda 150 cm’den kısa ve 36 kg’ın altındaki çocukların taşınması sırasında çocukların ağırlığına uygun bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan çocuk bağlama sistemlerinin kullanılması zorunludur. Ancak, 135 cm’den uzun çocuklar çocuk bağlama sistemleri yerine ön koltukta oturmamak şartıyla diğer koltuklardaki emniyet kemerlerini kullanabilirler.
Çocuk bağlama sistemleri olmayan M1, M1G, N1, N1G, N2 ve N3 sınıfı araçlarda üç yaşın altındaki çocuklar taşınamazlar.
Çocukların ticari taksilerde seyahatleri sırasında, çocuk bağlama sistemleri kullanmaları, yok ise arka koltukta oturmaları zorunludur.
Çocuklar, araçta hava yastığını otomatik kapatma sistemi olsa bile, bu fonksiyon mekanik olarak kapatılmadan, ön hava yastığı ile korunan bir yolcu koltuğunda yüzü arkaya dönük çocuk bağlama sistemi kullanılarak taşınamazlar.
M2 ve M3 sınıfı araçlarda seyahat eden üç ve üzeri yaştaki çocukların, emniyet kemeri ya da çocuk bağlama sistemleri kullanması zorunludur.
M2 ve M3 sınıfında seyahat eden yolcular koltuklarına oturduklarında ve araç hareket ettiğinde, emniyet kemerlerini bağlamaları konusunda aşağıdaki yollardan herhangi biri ile uyarılmak zorundadır. "
Okuduğunuz gibi yönetmelik gayet net. Avrupa Birliği ülkelerinin birebir aynısı. Şimdi 2010 yılını bekleyip bu zorunluluğa ne ölçülerde uyulacağını göreceğiz. Sonuçta, otomobil kullanırken cep telefonu kullanımının da yasak olmasına rağmen Türkiye’de durum ortada. Sadece yazıda zorunlu hale getirilmesi yetmiyor, uygulamada da sıkı denetim ve cezaların devreye girmesi gerekiyor. Bu yönetmelik şu anda yürürlüğe girse, araçlarda çocuk oto koltuğu bulundurmamanın cezasının 55 YTL civarında olacağı kaydediliyor. Birkaç kez ceza yenildiği düşünülürse, neredeyse oto koltuğuna eşit.
ÇOCUK KOLTUĞU OPSİYON OLSUN
Çocuk oto koltuklarıyla ilgili bu önemli gelişmenin dışında geçtiğimiz hafta okuyuculardan da bir çok elektronik posta aldım. Mesut Dönmez şöyle bir öneride bulunmuş: "Otomobil alırken hangi marka olursa olsun bizlere onlarca opsiyon paketi öne sürüyorlar. Peki bu markalar neden piyasadan daha ucuza, cazip bir opsiyon olarak çocuk güvenlik koltuklarını bize sunmuyorlar? Böylece hem diğer markalara göre seçilebilirlikleri artacak hem de vatandaş 200 liraya değil de aracıyla beraber aldığı için çok daha ucuza çocuğuna güvenlik koltuğu alabilecek. Diğer taraftan güvenlik koltuğu üreticisi firmalar da satış adetlerini arttırarak bu olayın yaygınlaşması için fiyatlarını daha da düşürebilecekler. Otomotiv üreticilerinin bu konuya sıcak bakacaklarına eminim."
Dönmez’in önerisi oldukça mantıklı. Bence bu konuda otomobil firmaları da artık taşın altına elini sokup, bu konuda üzerine düşeni yapmalı.
İkiz kardeşlerin 12 bin YTL’lik otomatik farkıJapon Suzuki ve İtalyan Fiat işbirliğiyle Macaristan’daki Suzuki fabrikasında üretilen ikiz otomobiller Fiat Sedici ve Suzuki SX-4’ten, Sedici 2006 yılı sonunda Türkiye’de piyasaya sunulmuştu. Suzuki ise 1 yılı aşkın bir süre sonra nihayet SX-4’ü de Türkiye’de piyasaya sundu. Suzuki’den konuyla ilgili bülten gelince aracın fiyatına gerçekten çok şaşırdım. Tofaş’ın 2006 yılında piyasaya sunduğu ve şu anda başlangıç fiyatı 39 bin 110 YTL olan Sedici modelinin sadece logosu Suzuki olanının fiyatı 28 bin 350 YTL olarak belirtilmiş. Gerçekten inanılır gibi değil.
Tabi bu arada belirtmekte fayda var. 39 bin 110 YTL’lik Fiat Sedici, 4X4 ve manuel vites donanımına sahip. Suzuki SX-4’ün 4X4 versiyonu ise Türkiye’de satılmıyor. Ama bu konuda hemen şu karşılaştırmayı yaptım. 28.350 YTL’lik SX-4, 4X2 manuel vitesle Türkiye’de satılıyor. 4X2 Fiat Sedici’nin fiyatı ise 40.110 YTL. Aralarındaki tek fark Sedici’nin otomatik vites olması. Yani benim anladığım, otomatik vites için 11.750 YTL’lik fark ödenecek.
Sonuçta, her ne kadar bu araç Suzuki’nin fabrikasında üretiliyor olsa da, ortak bir işbirliğinin ürünü. Suzuki, Fiat’a rağmen Türkiye’ye bu kadar önemli bir fiyat avantajını nasıl vermiş anlamış değilim. Ama geçtiğimiz yıl Suzuki Türkiye yetkilileri, istedikleri fiyatı alamadıkları için Türkiye’de satışa sunamadıklarını belirtiyorlardı. Demek ki istediklerini koparmışlar. Fiat Sedici’nin fiyatına da bağlı olarak Türkiye’de çok tutulduğunu söyleyemem. Şimdi bekleyip SX-4’ün nasıl bir performans izleyeceğini göreceğiz. SX-4 de, Sedici benzeri performans gösterirse demek ki sorun fiyatta değil, görünümde diyebiliriz.
Suzuki’nin SX-4’ün fiyatı dışında diğer önemli bir hamlesi ise yine SX-4 kullanarak sedan bir otomobili de aynı zamanda piyasaya sunmak. Sonuçta, SX-4 Sedan dedikleri model, Japonya’da üretilen normal SX-4’ten tamamen farklı tasarıma sahip bir araç. Aynı isimi kullanarak sedan ve hatchback diye SX-4’ü piyasa sunmak akıllıca.
Chrysler Türkiye’yi keşfetti
Son dönemde sürekli, Türk otomotiv sektörüne yapılacak yeni yatırım ve projelerden bahsediyoruz. Bu konudaki öngörü 2010 yılına kadar 7.5 ila 9 milyar dolar arasında yatırım yapılacağı yönünde. Kuşkusuz bu yatırımlar sadece yeni fabrika veya yeni modelleri kapsamıyor, yan sanayi firmalarının yapacakları yatırımları da içine alıyor.
İşte bu noktada geçtiğimiz günlerde Alman Mercedes’ten boşanan Amerikan Chrysler yetkilileri Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaret sebepleri, Türkiye’den önemli ölçüde yedek parça tedariki. Başta Chrysler’in uluslararası satın almadan sorumlu Başkan Yardımcısı olmak üzere tam 6 üst düzey Chrysler yetkilisi yaklaşık 3-4 gündür TAYSAD üyeleri ile toplantılar yapıyor. Chrysler yetkilileri, Türkiye’de 10 yan sanayi firmasıyla görüşüp, alüminyum döküm ve enjeksiyondan, saç parçalarına, amortisörden, plastik enjeksiyon ve kauçuğa kadar bir çok farklı yedek parça almak istiyor. Türkiye’den tedarik edilecek parça miktarı şu an için belli değil ama, Chrysler’in Kore’den 2 yılda aldığı yedek parça miktarının 1 milyar dolar olduğunu söylemem bir fikir verebilir. Zaten Chrysler yetkilileri de eğer şartlar uyarsa Türkiye’de de benzer miktara ulaşmak istediklerini söylüyorlarmış. Bu hafta yapılan görüşmelerin ardından Chrysler, 2 ay sonra kararını net olarak verecek. Bu arada Chrysler yetkilileri görüşmeler sırasında, "Bu konuda çok geç kaldığımızın farkındayız" diyerek Türkiye’nin yan sanayi de hangi noktaya geldiğini de net olarak ortaya koymuşlar. Ne diyelim Chrysler inşallah Türkiye’den ciddi bir yedek parça alımı yaparda, yan sanayi firmalarının büyümesine destek olur.
Unutmamak lazım, Türkiye’ye büyük yatırım çekmek sadece otomotiv markalarının fabrika yatırımı yapmasına kapsamıyor, Chrysler’in yapmayı planladığı gibi yedek parça tedariki de önemli bir yatırım anlamına geliyor. Çünkü, Chrysler’in istediğini temin etmek için yan sanayi firmaları yeni yatırımlar yapıp, istihdamlarını artıracaklar.