Paylaş
Bu görüş şu anda dünyada bir çok kişi tarafından sesli olarak dile getirilmeye başlandı.
Sebebi ise perşembe günü önce dünya basınına kapılarını açacak Paris otomobil fuarına katılmayan firmalardan ve yaptıkları açıklamalardan kaynaklandı.
Bilmeyenler için uluslararası fuarlara katılım konusunda ilk radikal kararı İsveçli Volvo aldı. 2014 yılı sonunda İsveçli marka Cenevre, Detroit ve Çin dışında hiçbir fuarda yer almayacağını açıklamıştı.
Yılda 3 fuara katılıp, diğer fuarlara harcadığı parayı da farklı tanıtım etkinliklerinde kullanacağını dile getirmişti. Ama bu durum Volvo’yla sınırlı kalmadı.
Ford, Mazda, Aston Martin, Bentley, Rolls-Royce ve Lamborghini de bu yıl Volvo gibi Paris fuarına katılmama kararı aldı. Bu markaların bazıları fuara katılmama nedeni olarak ‘yeni modellerin piyasaya çıkış tarihlerinin fuar tarihiyle uyuşmaması’ olarak açıklasa da kulislerde yüksek maliyetler nedeniyle katılım olmadığı konuşuluyor.
Uluslararası ölçekteki fuarlara katılım maliyetlerinin marka başına 10 milyon Euro’yu aştığı, firmaların her fuara katılıp bu parayı ödemek yerine yılda sadece bir kaç önemli fuara katılıp, geri kalan parayı direkt müşteriyi hedef alan pazarlama stratejilerine harcamak istediği ifade ediliyor.
Örneğin Ford’un Paris fuarına katılmadığı ama Fransa’da müşterileri için özel bir etkinlik planladığı konuşuluyor. Sonuçta ‘markalar her fuara katılacak’ diye bir zorunluluk yok. Zaten özellikle Paris, Frankfurt gibi fuarlar Fransız ve Alman markalarının gövde gösterisine döndüğü için bu fuarlara katılan diğer markalar kendilerini biraz gölgede kalmış gibi görüyordu. Nasıl Tokyo fuarına Japon markalar dışında Avrupalı ve Amerikalı markalar eğer o pazara ilişkin çok özel bir araçları yoksa katılmıyorsa, bundan sonra Frankfurt ve Paris gibi biraz daha ev sahibi markaların veya korumacı ekonomi politikaları sonucunda milliyetçiliğin ön plana çıktığı fuarlarda da benzer sıkıntı yaşanabilir.
Çünkü aksi takdirde 1.3 milyon ziyaretçiyle dünyanın en çok takip edilen fuarı olan Paris’e katılımda böylesine iptaller olmazdı. Bu durum önümüzdeki günlerde şunu gösterecek, Avrupa’da Cenevre dışında Paris’te ağırlıklı olarak Fransız markalar, Frankfurt’ta ise Alman markalar ön planda olacak. Diğer markalarda kuşkusuz yer alacak ama eğer Avrupa ve özellikle o ülkeler için önemli bir kozu varsa. Aksi takdirde sırf fuarda yer almış olmak için yer almayacaklar.
Milliyetçiliğin ön plana çıktığı fuarlara katılımda yaşanan bu durum, bence Cenevre gibi hiç bir yerli markası olmayan İstanbul Auto Show için de bir fırsat olabilir. Paris ve Frankfurt fuarlarına nazaran maliyetleri çok daha düşük olan İstanbul, yıl içinde bence Cenevre’nin en önemli alternatifi. Tabi bunlar temenniyle birlikte kişisel düşüncelerim, gerçekte ne olur bekleyip göreceğiz.
NİYE SON BİRKAÇ PROJE SLOVAKYA’YA GİTTİ?
TOFAŞ CEO’su Cengiz Eroldu, Türkiye’dekine benzer teşviklerin Doğu Avrupa ülkelerinde de olduğunu belirterek bana göre çok kritik şu açıklamayı yapıyor:
“Sorgulamamız gereken başka konular oluyor. Mesela niye son birkaç proje Türkiye’ye gelmedi de Slovakya’ya gitti? Belli stratejik önemi olan teşvikler var. Türkiye’de teşvikler genelde düşük vergi ödemeye yönelik. Türkiye’de kurumlar vergisi oranları Avrupa’ya göre zaten düşük. Bu sebeple asıl teşvik bence pazarın büyütülmesi olur. Mesela Rusya’da risk olmasına rağmen niye yatırım için akın var? Çünkü 3 milyona çıkma potansiyeli herkesi heyecanlandırıyor. Bizim asıl rakibimiz Doğu Avrupa ülkeleri. Fas da bu gruba dahil oluyor. Romanya, Macaristan, Slovenya vb ülkelerin lojistik avantajları var. İşçilik maliyeti de daha düşük hale geldi. Egea projesi yatırım kararını alırken çok zorlandık. 1 milyonluk bir otomobil pazarında çok daha kolay alınır bu kararlar. Türkiye pazarında daha büyük adetler görülürse herkes daha cesaretli adım atar.” Eroldu’nun söylediği gibi Türkiye’de yatırım teşvikleri yeniden gözden geçirilmeli.
HER ŞEYE RAĞMEN 80 MODEL
Frankfurt Otomobil Fuarı ile dönüşümlü olarak 2 yılda bir düzenlenen Paris fuarına 7 markanın katılmamasına rağmen bu yıl yaklaşık 80 yeni modelin dünya ve Avrupa lansmanı gerçekleştirilecek. Bu yıl ‘Otomobili yaşayın’ sloganıyla düzenlenen şova elektrikli, hibrit ve hidrojenle çalışan alternatif yakıtlı modellerin damgasını vurması bekleniyor. Yani Paris’te ilk kez görüceye çıkacak araçların 25’ini yüzde 100 elektrikliler oluşturacak. Paris’e en iddialı hazırlanan markaların başında gelen Volkswagen, yeni bir çağ açacağını açıkladığı ‘EV’ konseptini ilk kez sergileyecek. Fuarda ayrıca yeni Audi A5 Sportback, Q5, BMW X2, yeni Citroen C3, konsept CXperience, Ferrari GTC 4 Lusso T, LaFerrari, yeni Hyundai i30, Infiniti QX Sport, Kia Rio, Land Rover Discovery, Lexus UX, Mercedes AMG GT Roadster, MINI Clubman JCW, Nissan Micra, Peugeot 3008 ile 5008, Porsche Panamera, Renault’nun pick-up modeli Alaskan, makyajlı Koleos, Skoda Kodiaq, Suzuki SX4 S-Cross, Toyota FCV Plus ilk kez tüketicilerle buluşacak.
Paylaş