Paylaş
Okuyucular, arkadaşlarım, hatta yakın akrabalarım bile beni gördüklerinde ilk bunu soruyor, ben de hemen hemen hepsine, projenin ‘elektrikli otomobil’ olacağı için bir şansı olduğunu çünkü yeni kalkan bu treni yakalama fırsatımızın olduğunu söylüyorum. Ama elimizi çabuk tutmamız gerektiğinin de altını çiziyorum.
Bu işin bir patronunun olmasını, bu kişiyi de ya içlerinden ya da dışarıdan bulmaları gerektiğini, 5 babayiğidin koşulsuz bir şekilde bu kişiye destek olması gerektiğini tekrarlıyorum. Yani 5 babayiğidin sanki yeni kurulan bir startup (girişim) şirketine yatırım yaptıklarını düşünmelerini, şirketi ise kuran vizyoner kişinin yönetmesi gerektiğini, aksi takdirde 5 kafadan ayrı ses çıkmasının projenin önündeki en büyük engel olduğunu söylüyorum.
‘BOSTON’LU DANIŞMAN
Son 1 aydır 5 babayiğit büyük bir gizlilik içinde çalışmalara devam ediyor ve ara ara bakanlar projeyle ilgili basına açıklama yapıyor. Ama bu açıklamalar da üretileceği yer ve üretim adetleri dışında projenin nasıl şekilleneceği hakkında ipuçları taşımıyor. Son olarak babayiğitlerden biri olan Anadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan, uluslararası bir danışmanlık şirketi ile anlaştıklarını açıklamış, bu şirketin de Boston Consulting olduğu anlaşılmıştı.
Peki babayiğitler ve danışmanlık şirketi dünyayı taramaya, hem bu işin patronunu hem de yararlanabilecekleri Türk beyinleri aramaya başladı mı? Çünkü bu projenin başarılı olabilmesi için önce iyi bir lider seçmeleri, sonra da bulabildikleri her türlü desteği almaları gerek.
Geçtiğimiz günlerde Los Angeles’ta Tesla’ya rakip olarak doğan Faraday Future isimli elektrikli otomobil şirketinde çalışan Türk mühendis Özcan İnci’yle bir araya gelip, haber hazırlamıştım. İnci, 15 yıl Mercedes Amerika’da çalıştıktan sonra bu şirkete transfer olmuş. Uzmanlığı ise şasi yani otomobillerin iskeleti. Mercedes’in Amerika fabrikasında yıllarca çalışmış, Faraday Future’da da başında olduğu ekiple elektrikli otomobilin şasisini yaratmış. Yani sıfırdan bir elektrikli otomobil platformu geliştirmiş ki, ben de yakından görme şansı buldum.
Babayiğitler, umarım yazdığım Faraday Future haberinden ziyade Özcan İnci’ye konsantre olmuşlardır. Herhangi biri temas kurdu mu bilmiyorum ama ‘Türkiye’nin otomobili’ için yeni bir platform gerekiyor. Eğer bunu başkalarından kiralamayacaksak, o zaman Özcan İnci’ye de en azından danışılabilir.
İkinci önemli isim ise yanda manşet haberde okuyacağınız Kamran Türkoğlu. Silikon Vadisi’nde hem öğretim üyeliği yapan, hem NASA’da bir çok projede çalışan Türkoğlu’nun uzmanlığı algoritma yazılımı. Yani insansız araç geliştirme konusunda uzman. Algoritmasını yazdığı NIO EP9 isimli araç, sürücüsüz bir şekilde 256 kilometre hıza ulaşmış. Elektrikli veya otonom, eğer biz geleceğin otomobilini yaratacak ve dünyada söz sahibi olmak istiyorsak, farkı yazılımda ortaya koymamız gerekiyor. Madem Amerika’da böylesine önemli bir beynimiz var, o zaman kapısını çalmak en azından danışmak gerekir diye düşünüyorum.
Babayiğitler ve danışman firma belki bunları yapıyor, tüm bu önemli beyinlerle irtibata geçmek için hazırlanıyordur. Ama benim görevim de bu beyinleri ortaya çıkarıp, Türk halkının bilgisine sunmak. Umarım dünyada ses getiren bir çok önemli beyin de bu projeye dahil edilir. İşte o zaman yerli otomobil bir çok kesim için gerçekten hayal olmaktan çıkar.
İŞTE ACILARIMIZI DİNDİRECEK FORMÜL
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, geçtiğimiz hafta elektrikli otomobiller konusunda dikkat çeken bir konuşma yaparak, “Elektrikli araç projesinin tek başına insanlığın son 1-1.5 asrına damga vuran petrol odaklı çatışmaların, yıkımların, acıların dinmesi anlamına geleceğine inanıyorum. Bu gelişmelerin ülkemizin çevresindeki geniş coğrafyada süren enerji kaynaklarına hakim olma kavgasının bir an önce bitmesine vesile olmasını tüm samimiyetimle temenni ediyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu söylediklerine petrol ülkeleri dışında eminim herkes katılıyordur. Ama işte bu noktada söylediklerine paralel adımların da atılması gerekir. Yani sadece ‘yerli otomobil’ projesini elektrikli yapmak bunun için yeterli olmaz.
Bilmeyenler için Aralık 2015’te gerçekleştirilen ‘Paris İklim Zirvesi’nde Almanya, İngiltere, Hollanda, Norveç, Amerika’dan 6, Kanada’dan 3 eyalet, kendi aralarında ‘ZEV Alliance’ (Sıfır Emisyonlu Araç İttifakı) altında bir sözleşme imzaladılar. Bu sözleşmeye göre bütün bu ülkeler 2050 yılına kadar sadece sıfır emisyona sahip araçların satışına izin verilmesi konusunda anlaştı. Kısaca değişimin düğmesine o anlaşma ile basıldı. Son 2 yıldır Norveç, İngiltere ve Almanya’nın emisyon kuralları ile ilgili açıklamaları hep bu anlaşmanın yansımaları. Bu bağlamda 2030’dan sonra birçok büyük şehre dizel ve benzinli otomobillerin girişi yasaklanıyor. Avrupa’da emisyon kuralları 2021’den itibaren iyice sınırlanıyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerini bir çok ülke kanunlarla fiili olarak hayata geçiriyor. Bu noktada Türkiye’nin de petrol ve gazda dışa bağımlı olduğu düşünülürse, benzer anlaşmaya imza atması gerekir. Bu hem Türkiye’nin imajına yakışır hem de cari açık sorunumuz için ilaç gibi gelir. Unutmadan ÖTV sisteminin de Avrupa’da olduğu gibi emisyona dayalı olarak yeniden elden geçirilmesi şart. İşte o zaman acılarımız diner. Haksız mıyım?
LİTYUMLARI BULUP FABRİKAYI KURALIM
S&S Motors’un Genel Müdürü Ferhat Albayrak, elektrikli otomobil konusunda en önemli bileşenin batarya (pil) olduğunu söylüyor. Kesinlikle haklı. Ama ben bataryanın Çin’de üretilmesi gerektiğini söylerken o tam tersini söyleyip şu yorumu yapıyor: “Türkiye’nin elektrikli otomobil trenini kaçırmadan binebilmesi için acil olarak bir batarya fabrikası yatırımına girmesi gerekiyor. Şu an batarya teknolojisinde kullanılan en popüler maden olan lityum da ülkemizde bolca bulunuyor. Bunun araştırmasını yapmıştım. Batarya fabrikası olmadan bu araçların teknolojisinde söz sahibi olabilmemiz imkansız. Nitekim Tesla’nın montaj fabrikasından çok daha büyük bir yatırımı ‘Giga Factory’ adıyla batarya fabrikasında görmemiz mümkün.” Albayrak’ın dediği gibiyse ki doğrudur, hemen lityum kaynaklarını bulup batarya fabrikası için harekete geçmeliyiz.
ŞİMDİDEN 3 REKOR GELDİ, DARISI İÇ PAZARA
OTOMOTİV sektörünün rekorları egale etmesine artık alıştık. Her yıl iç pazarda olmasa bile üretim ve ihracatta yeni rekorlar kırılıyor, otomotiv sanayinin gücü hızla artıyor. Bugün toplam üretiminin yüzde 79’unu ihraç eden Türk otomotiv sanayi, aralık ayına da ihracat ve üretimde tarihi rekorlar kırarak girdi. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2017 yılı Ocak-Kasım dönemi verilerine göre, otomobil üretimi tarihinde ilk kez 1 milyon barajını aştı. Hem de bunu yıl tamamlanmadan 11 ayda gerçekleştirdi. Ticari araçlar dahil toplam otomotiv üretimi ise 11 ayda geçen yılın tamamında ulaşılan rekor üretimi geride bıraktı ve tüm zamanların rekorunu kırdı. 2017 yılı Ocak-Kasım döneminde toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16 artarak 1 milyon 544 bin adete yükselirken, otomobil üretimi ise yüzde 24 gibi ciddi bir artışla 1 milyon 48 bin adete ulaştı. 11 ayda toplam otomotiv ihracatının da geçtiğimiz yılın toplamını geçerek tüm zamanların rekorunu kırdığını aktarmıştık. Yani yıl bitmeden şimdiden 3 rekor birden geldi. Darısı aralık performansı sonrası yeni bir iç pazar rekorunda.
Paylaş