3 yılda otomotive 9 milyar dolarlık yeni yatırım gelir mi

TAYSAD yani Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği, son dönemin en faal derneklerinden biri.

2007 yılında gerçekleşen 20.6 milyar dolarlık otomotiv ihracatının 6.3 milyar dolarını gerçekleştiren yan sanayi şirketlerini temsil ediyorlar. Başkanları Ömer Burhanoğlu önderliğinde sürekli toplantılar, seminerler yapıp, sektör adına önemli veriler ortaya koyuyorlar. Yeni yatırımları çekme konusunda da oldukça azimliler. TAYSAD’ın hazırladığı ve yılbaşı için bizlere de gönderdiği ’Projeler Türkiye’ye’ isimli kitapçık hem dünyada hem Türkiye’de otomotiv sektörü adına önemli bilgi ve verilerden oluşuyor.

Veri bankası olarak adlandırılan kitapçıkta benim tek takıldığım nokta, Türk otomotiv sektörü için 2010 yılında öngörülen yeni yatırımlar oldu. TAYSAD, 2010 yılında yani önümüzdeki 3 yılda Türkiye’ye otomotiv alanında 7.5 ila 9 milyar dolar arasında yeni yatırımın gireceğini öngörüyor. Bu yatırımları da üçe bölüyor. Yatırımın 3 ila 3.5 milyar doları mevcut tesislerdeki kapasite artırımı için, 1.5 ila 2 milyar doları teknoloji yenileme, 3 ila 3.5 milyar doları ise yeni model için öngörülmüş.

Bu noktada yine kitapçığın içinde mevcut kapasitelerin 2010 yılında ne olacağına ilişkin de bir projeksiyon var. Baktığımızda önümüzdeki üç yılda, Tofaş’ın kapasitesi 400 bine, Oyak Renault’un 350 bin adede, Honda’nın 100 bin, Toyota’nın 255 bine, Hyundai’nin 250 bine çıkıyor. Bu da toplamda mevcut fabrikaların 375 bin adetlik kapasite artışı anlamına geliyor. Bunun için yapılacak yatırımın 3.5 milyar doları bulmayacağı ortada. Yan sanayi şirketlerinin de kapasite artışlarını buna katsak bile böyle bir rakama ulaşılmaz. Demek oluyor ki, TAYSAD yeni yatırımları daha doğrusu yeni fabrikaları öngörüyor.

Bu bölümde takıldığım ikinci nokta ise , 3.5 milyar dolarlık yeni model yatırımının öngörülmesi. Bu mevcut modellerin yenilenmesini kapsamıyorsa eğer en az 10 yeni modelin önümüzdeki üç yıl içinde Türkiye’de üretileceği anlamına geliyor. Eğer mevcut modelleri kapsıyorsa o zaman da en az 6-7 model anlamına geliyor. Bu da Türkiye’deki mevcut fabrikaların şu an harıl harıl yeni model hazırlığı içinde olduğunu ortaya koyuyor. TAYSAD herhalde böyle bir öngörüyü boşa yapmaz. Umarım 2010 yılına kadar Türk otomotiv sektörü 9 milyar dolarlık yeni yatırımı yaparda üretim 2 milyon adedi, ihracat ise 40 milyar doları rahat bir şekilde aşar.

Kuyuya 1 milyar Euro’luk taş atıldı

şimdi bundan prim yapma zamanı

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın Başbakan Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yaptığı, "Türkiye’ye 1.4 milyar Euro’luk yatırım yapacak iki yeni otomotiv firması geliyor" açıklaması son günlerin en gözde konusu. İki yatırımdan küçük olanı yani 400 milyon Euro’luk kısmını baştan beri Kanadalı Magna’nın yapacağını biliyoruz. Ama diğeri sır perdesini koruyor. Tabi durum böyle olunca, yazılanların ve söylenenlerin önüne geçilemiyor.

Efendim, BMW’den Toyota’ya, Volkswagen ve PSA (Peugeot ve Citroen) Grubu’na kadar bir çok firmanın adı geçiyor. Hatta, bazıları, yatırımın yapılacağı yeri bile söyleyerek, kendi bölgelerinin prim yapmasını sağlamayı amaçlıyor. Sonuçta, dev yatırımda adı geçen firmaların hepsi böyle bir şeyin olmadığını söylüyor ama biraz kısık sesle. Sebebi açık, Çek Cumhuriyeti’ne yapacağı yatırımda Türkiye’yi kullanan Hyundai’yle ilgili o dönemde Türk basınında çıkan haberler ortada. Adı geçen firmalar şimdi koltuklarına oturmuş, Hyundai gibi kendileri hakkında çıkan haberleri saymakla meşgul. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Hiç bir şekilde yatırımı düşünmese bile adı geçmesi hoşlarına gidiyor.

Bunlar normal de, ismi cismi belli olmayan firmanın yatırımını nereye yapacağına ilişkin çıkan haberler beni şaşırtıyor. Efendim, yok arsa bakıyorlarmış, yok o bölgeyi çok beğenmişlermiş. Eminim Başbakan Erdoğan veya Bakan Çağlayan ismi biraz daha açıklamazsa, 1 milyar Euro’luk yatırım Türkiye’nin her yerinde yapılacak noktaya gelebilir. Önce Mustafa Kemal Paşa’dan başladı, sonra Konya OSB’den (Organize Sanayi Bölgesi) açıklama gelir, o da olmaz Gaziantep ve diğer şehirler talip olur.

Olmayan Hyundai yatırımında tüm bunları yaşamıştık. O zaman hiç olmazsa ortada bir isim vardı. Şimdi isim bile yokken bunların çıkması enteresan. Bakan Çağlayan, 1 milyar Euro’luk yatırımı yapacak firmanın ismini açıklamak istememesi konusunda, "Hassas yatırım olan otomotivde, bazı şeyler kesinleşmeden, eksik bilgilerin gün yüzüne çıkması projeye zarar verebilir" gerekçesini sunuyor. Ama bazıları, sırf bölgesi prim yapsın diye, hassaslık filan takmıyor. Sözüm ona, "Ben bu haberleri çıkartayım ki okuyanlar, bu bölgeye gelsin’ düşüncesindeler.

Doğru iletişim üzerine...

"Sayın Yetkili, Görsel ve Yazılı Basında kullanılmak üzere yapacağınız tüm çekimlerinizde ücretsiz olarak .... markasına ait istediğiniz modeli .... Türkiye Distribütör’ü ...... dan temin edebilirsiniz. Konu ile ilgili Basın ve Halkla İlişkiler Departmanımız ile bağlantıya geçebilirsiniz. Saygılarımızla."

Evet işte gördüğünüz gibi Türkiye’de ne yazık ki bazı otomotiv şirketleri bize hala bu şekilde elektronik posta atabiliyor. Araçlarını ücretsiz test edip izlenimlerimizi yazabilirmişiz. Kendilerine bir kez de sizlerin önünde teşekkür ediyorum. Eğer test için para isteselerdi ne yapardık bilemiyorum.

Bu örneği sırf Türkiye’de sayıları 50’yi geçen otomotiv markasıyla bazen nasıl iletişim sorunu yaşadığımızı göstermek adına koydum. Bugün çok büyük bir rekabetin yaşandığı otomotiv sektöründe, doğru iletişim kurmak en önemli kriterlerin başında geliyor. Bu iletişim, sadece basınla değil, müşteriyle, bayiyle, ana merkezle doğru iletişimi kapsıyor. Yani sadece 3-5 araç ithal edip, bunları satmak değil iş. Bu araçları satabilmek için önce kendinizi ve araçları doğru anlatmanız gerekiyor. Bu noktada basına da önemli iş düşüyor. Türkiye’de otomotiv sektörünün gelişimiyle birlikte, basında bu alanda uzmanlaşan bir kadro oluştu. Bu kadro tüm otomotiv sektörüne hakim olduğu için, bazen otomotiv firmalarından bile daha fazla şey biliyor veya tahmin edebiliyor.

Sonuçta hergeçen gün segment ve model sayısı artıyor. Bugün orta sınıfta 30 bin YTL civarında bir araç almak istiyorsanız, model çokluğundan kafanız karışabiliyor. Bu konuda almak istediğiniz araçla ilgili bizim yazdıklarımız sizin için bazen önemli referans olabiliyor. Ya da, telefon açıp veya elektronik postayla, "Şu aracı mı bu aracı mı alayım" diye sorabiliyorsunuz. Bazı firmalar bunun bilinciyle, ilanlarında bile bizim yazdıklarımızdan alıntılar kullanmak istiyor.

Bizim size en doğru bilgiyi vermemiz için firmalarla "DOĞRU İLETİŞİM’ kurmamız şart. Bu ne demek, piyasaya çıkacak araçları zamanında okuyucuya duyurmak, zamanında test edip izlenimlerimizi yazmak, model üretimi yapılacaksa bunları doğru ve eksiksiz bir şekilde vermek gibi. Türkiye’de 50’in üzerinde marka olduğu için çoğu zaman yeni model tanıtımları veya toplantılar çakışabiliyor. İşte burada doğru ve hızlı iletişim devreye giriyor ve çakışan toplantılar veya lansmanlar belirlenip, farklı tarihlere kaydırılabiliyor. Böyle olunca, tüm modelleri yakından tanıyıp, bilgilerini size aktarabiliyoruz. Ama aksi durumda, iletişim kurulamadığı zamanlarda, aynı tarihte 3 toplantı veya lansman varsa, ancak birine gidip diğerlerini kaçırabiliyoruz. Bu kuşkusuz bizim suçumuz değil. Ama olan diğer 2 modeli merak eden sizlere oluyor. Bir şekilde ilerleyen zamanlarda o modeller hakkında bilgiye sahip olsak da zamanında size doğru bilgileri veremiyoruz.

FORD’DA İLETİŞİM KESİLDİ

Türkiye’de artık bir çok otomotiv firması bunun farkında. Ama bu iletişimi kurmak da öyle çok kolay değil. Bu doğrultuda geçtiğimiz hafta doğru iletişim konusunda herkese örnek gösterdiğimiz Ford Otosan’da sürpriz gelişmeler yaşandı. Ford Otosan, başarılı bulduğumuz PR şirketiyle yollarını ayırdığını açıkladı. Gerekçesi ise yoktu. Olay bununla kalsa iyi, Ford Otosan’ın iletişimdeki eli ayağı Gonca Sofuoğlu Temiz’in ise kurumsal iletişimden, pazarlama ve marka iletişimine kaydırıldığını öğrendik. Yani şu anda Türkiye’nin en büyük otomotiv şirketinin bizimle iletişimi kesilmiş durumda. Hayır bazılarımız, rahatlıkla Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcılarını arayıp, iletişim kurabilir, ama ya arayamayanlar. Eminim kendi içlerinde önemli gerekçeleri vardır, ama doğru giden bir şeyin pat diye kesilmesine şaşırdık.

Diğer taraftan bugün 400 bin adetlik üretime koşan, hem iç pazarda hem de ihracatta Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan Tofaş’ta daha önce de yazdığım gibi son 10 yıldır bir iletişim problemi yaşanıyordu. Son 10 yılda 6 kez kurumsal iletişim müdürü değiştiren Tofaş’ın CEO’su Ali Pandır geçtiğimiz yıl bu konuda son noktayı koyduğunu açıkladı. Pandır, bünyesinde Fiat, Alfa Romeo, Lancia, Ferrari, Maserati markalarını bulunduran Tofaş’ın Kurumsal İletişim Direktörlüğüne, Fiat Pazarlama Müdürü Banu Kalay Erton’u getirdi. Erton göreve gelir gelmez hemen iletişim departmanını üçe ayırmıştı. Ancak ’Basınla İlişkiler’ ve ’Motorsporları’ departmana bir yıl geçmesine rağmen kimseler atanmadı. Tofaş’ın son 10 yıldır değişmeyen ismi Yeşim Topaloğlu ise son dönemde imzası bulunan başarılı organizasyonlar sonrasında ’Kurumsal organizasyon ve Tanıtım’ departmanın başına getirilmişti. Getirilmişti diyorum çünkü Tofaş’ta en iyi iletişimi kurduğumuz Topaloğlu’nun görevinden ayrılacağını öğrendim. 2008 yılında bir çok projesi ve lansmanı olan Tofaş’ta şimdi Erton’un ne yapacağını açıkçası merakla bekliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları