2009’da ÖTV artacak desek oto satışları son hafta patlar mı

Geçtiğimiz Cuma günü, Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ve Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün evsahipliğinde, Hürriyet Medya Towers’da önemli bir otomotiv zirvesi düzenlendi.

Otomotiv sektörünün önde gelen 50’ye yakın temsilcisinin katıldığı zirvenin amacı Hürriyet üst yönetiminin otomotiv sektörüne bu günlerde basın olarak nasıl destek olunabileceğini birinci ağızdan öğrenmek istemesiydi. Ama otomotiv sektörü yine yaptı yapacağını ve bu zirvede de her kafadan farklı bir ses çıktı. Bazı firma temsilcileri acil vergi indirimi isterken, bazıları hurda indirimi, bazıları ÖTV ötelemesi, bazıları emisyona göre vergi düzenlemesi bazıları ise parasal destek isteklerini iletti. TAYSAD Başkanı Ömer Burhanoğlu’nun ’Siz bir kaç otomobil daha nasıl satarız onun derdindesiniz. Biz ise bir kaç adam daha nasıl az çıkartırız onu düşünüyoruz" yorumuna diğer yetkililer hemen müdahale etti: "Bugün iç pazar olmazsa ne üretimden, ne de yan sanayiden bahsedebilirsiniz. Bizim sorunumuz birlik olamamamızdan kaynaklanıyor. Herkez kendi derdinin peşinde."

Zirvenin artık bir noktasında dayanamadım ve söz aldım: "Bu konuşmalardan da net olarak anlaşılıyor ki, biz sektörü kendi içindeki firmalardan çok daha fazla destekliyoruz. Diğer sektörler birlik olup hareket ederken siz hala ortaya somut çözümler çıkartamıyorsunuz." Otomotiv temsilcilerini dinlerken kendimi bir an hükümet yetkililerinin yerine koydum ve onlara hak verme durumuna kadar geldim. Çünkü otomotiv sektörü bu kritik günlerde bile halen yerli, ithal, üretici, distribütör ayrımı yapıyor ve tek bir ortak paydada buluşamıyor. Böyle olunca hükümet de kimin isteğine öncelik vereceğine şaşırıyordur. ÖTV indirimi yapsa, üreticilere çok uymuyor, fabrikalara destek olsa bu kez distribütörler isyan edecek. Ana sanayiyi desteklese, yan sanayiciler de devreye girecek. Yani anlayacağınız bu sektör ortak bir noktada buluşmadan bence hükümetten hiç bir şey istememeli. Çünkü istek haklarını boş yere kullanıyorlar. Zirveye katılanları uğurlarkan, ’Sizden somut bir öneri çıkmadı ama ben çözüm yolunu buldum’ diyerek şu espriyi yaptım: "Madem vergi indirimine ilişkin söylenti haberleri beklenti yaratıyor ve satışları düşürüyor. O zaman bizde yılbaşında vergi artışı yapılacağına ilişkin duyum aldığımızı yazalım. Böylece Türk halkı hemen otomobil almaya koşacaktır. İş sadece hükümetten adını vermeden bu açıklamayı yapacak birilerini bulmakta." Nasıl fikir ama....

İflas haberleri yüzünden bankalar kredi vermiyor

Cuma günkü otomotiv zirvesine katılan General Motors’un (GM) Türkiye Genel Müdürü Özcan Keklik’le ayak üstü sohbet ettik. Konuşurken henüz ABD hükümeti 17.4 milyar dolarlık desteği daha onaylamamıştı. Keklik, GM’in Amerika’daki durumunun kendilerini hiç bir şekilde etkilemediğini belirterek, "Biz GM Avrupa’nın bünyesindeyiz. Amiral gemimiz Opel ve Chevrolet. Opel Avrupa’da, Chevrolet’in Avrupa’da satılan modelleri ise Kore’de üretiliyor. Zaten Opel denince Türk halkının aklına GM veya Amerika gelmiyor. Chevrolet’te bu etki daha fazla ama yine de çok etkilemedi. Bizim iç pazarda yaşadığımız sıkıntı diğer markaların yaşadığıyla aynı" dedi. Tüm planlarına aynen devam ettiklerini söyleyen Keklik, "Önümüzdeki hafta Opel Insignia’yı bayilere açıkladığımız fiyatın altında dağıtmaya başlıyoruz. 2009 yılının ilk çeyreğinde de Chevrolet Cruze’yle model atağımız sürecek" açıklamasını yaptı.

Keklik, bu dönemde tek sıkıntılarının GM’in iflasına ilişkin haberler olduğunu belirterek şunları söyledi: "Her ne kadar markalarımız Amerika’daki durumdan etkilenmese de ticari olarak iflas haberleri bizi etkiliyor. Ticari ünvanımız GM Türkiye olduğu için gazete ve televizyonlarda iflas haberleri çıktıktan sonra bizimle iş yapanlar biraz terüddüt ediyor. En basiti bankadan kredi almaya kalsak, ’Siz batıyormuşsunuz veremeyiz’ yanıtı alıyoruz. Bu yüzden Türk basının biraz daha hassas olması lazım."

Keklik’le konuşurken, Chrysler Türkiye Genel Müdürü Uğur İrfanoğlu geliyor. İrfanoğlu’na Amerika’daki durumu sorunca, Keklik’in söylediklerine katılıyor. İrfanoğlu, "Bizim işimiz daha zor. GM’in elinde Avrupalı Opel markası var. Kimse Amerikan olduğunu düşünmüyor. Chrysler ve Dodge ise tam Amerikalı. Doğal olarak tüketiciler Amerika’daki sıkıntıdan etkileniyor. Bir tek Jeep bundan etkilenmiyor" diye konuştu.

İngilizler benzer kazayı Türkiye’de yapsa bizi yarışlardan men ederlerdi

Koray Muratoğlu. Meslektaşım ve sevdiğim bir arkadaşım. Birlikte dünyanın bir çok yerine gittik, güldük eğlendik, bazen şiddetli fikir ayrılıkları yaşadık. Koray, bir taraftan aylık otomobil dergisi Auto Car’ın Yayın Yönetmenliğini yaparken diğer taraftan ralli tutkusu nedeniyle parkularda tozu dumana katıyordu. Sürüş stili ile beğeni toplayan, hırsı ile dikkat çeken Koray, bu yıl Castrol Fiesta Rally Cup yarışlarında Türkiye şampiyonu olduktan sonra bu başarısını uluslararası arenaya da taşımak istemişti. Dunya Ralli Şampiyonası’nın (WRC) altı ayağından oluşan ’Fiesta Sporting Trophy’ organizasyonunda Türkiye’yi temsil eden Koray’ın şansızlık ise bir türlü yakasını bırakmadı.

5 YARIŞTAN İKİSİNİ TAMAMLADI

WRC’nin İtalya’da gerçekleşen ilk ayağında süspansiyon ve fren problemi yaşamasına rağmen yarışı üçünçü sırada tamamlayan Koray, şampiyonanın Türkiye’deki ikinci ayağında ise takla atarak yarış dışı kaldı. Finlandiya’daki üçünçü yarışta ise şanssızlığını kırarak ikinciliği elde etti. Ama Almanya’da yoldan çıkıp kaza yaptı ve yarışa veda etti. Organizasyonun 5’inci ayağı olan İspanya’da ise ilk etaptan itibaren fren problemi yaşayayan daha sonra lastiği patlayan Koray, lastik değiştirmeden normal etepta yol aldığı için yarıştan diskalifiye edildi. Yani gördüğünüz gibi talihsizlikler yakasını bir türlü bırakmadı.

İngiltere’deki son yarışa da iddiası olmadan şampiyonadaki üçüncülüğünü garantilemek için giden Koray, co-pilot’u Çağlar Süren’le birlikte çok ciddi bir kaza yaptı. Kaza yarış sırasında değil, bir etaptan diğerine gitmek üzere yola çıktıklarında yarış dışı bir araçla kafa kafaya çarpışmadan kaynaklanmıştı. İngiltere’de ilk müdaheleleri yapılan Muratoğlu ve Süren çifti daha sonra ambülans uçakla İstanbul’a getirildi. Yaklaşık 1 hafta yoğun bakımda kalan ikili bir çok ameliyata girdi. Koray’ın sağ ayak bileği, sağ dizi, sağ kalca kemiği, sol kaburga kemiği ve kafatasında sünüs bölgesinde kırık var. Süren’in ise durumu daha ciddi. Kaburgalarında 9 kırık, sağ diz kırık, sağ kol kırık, köprücük kemiğinde kırık var. Ama şunu söylemeleyim ikiside hayati tehlikeyi atlattı ve durumları gayet iyi.

3’ÜNCÜ ETAP KISALMIŞ

Bugüne kadar yaşadığı talihsizlikler ve kazalar yüzünden Koray hakkında olumsuz bir imaj olduğu bir gerçek. Sanki bu kazalara o davet çıkartıyor gibi bir görüş hakim. İşin aslının böyle olmadığını bildiğim için kazanın aslını ondan dinlemeyi tercih ettim. Anlattıkları inanılır gibi değil. Bakın İngiltere’deki bu üzücü kaza neden ve nasıl yaşanmış:

"İngiltere’de 3’üncü etap normalde 35 km’ydi ama daha sonra 18 km’ye çekildi. Bizde eski start alanından yeni starta doğru gidiyorduk. Normalde etap alanı olduğu için notları okuyarak yol alıyorduk. Yeni starta gelmeden 3-4 km kala sol tekerlek çamura saplandı. İndik ve aracı çıkarttık. Araca tekrar bindiğimizde az mesafa kaldığı için ben emniyet kemeri takmadım. Çağlar’da sadece alt bölümünü taktı. Bu kesinlikle bizim hatamızda kabul ediyorum. Ama artık 1 km yolumuz kalmıştı ve yokuş tırmanıyorduk. İki motosikletin zor geçeceği bir yoldu. 60 km hızla gidiyorduk ki sağ virajı dönerken birden karşımıza 80-90 km hızla kayarak rampa inen bir Land Rover Discovery çıktı ve bizi altına aldı."

ORGANİZASYONUN BASİRETSİZLİĞİ

Koray sonrasını hatırlamıyor. Ama şimdi şunu söylüyor: "Burası özel bir etaptı ve tek şeritli yoldu. Nasıl oluyor da böylesine önemli bir etapa özel bir araç girebiliyor. Organizasyonun basiretsizliği ortada. Organizasyon yetkilileri de zaten bu aracın aradan kaçtığını kabul ediyor. Tabi kimsenin bizim sağlık durumumuzdan bunlarla ilgilenecek hali yoktu. Ama bu işin peşini bırakmayacağız. Böyle bir kaza Türkiye’de İngiliz bir ekibin başına gelseydi, Türkiye’yi uluslararası yarışlardan men ederlerdi."

Gerçekten de inanılır gibi değil. Nasıl Formula 1 pistine tellerin altından kaçarak köpekler girip kazalara sebep olmuşsa, Koray ve Çağlar’ın başına gelen de tamamen aynı şey. Bir 4X4 aradan gizlice kaçarak, yarış parkuruna tersten giriyor. Başta Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) Başkanı Mümtaz Tahincioğlu ve Castrol Ford Team Türkiye’nin patronu Serdar Bostancı olmak üzere bu işin peşi bırakılmamalı.

Koray’a son olarak durumunu ve ralliyle ilgili gelecek planlarını sorunca, "1.5 ay sonra ayağımın üstüne basabileceğimi 2 ay sonra da normal hayatıma döneceğim söylendi. Ama inan hem fiziksel hem de psikolojik olarak bir daha yarışıp yarışmayacağı mı bilemiyorum. Büyük ihtimalle bir daha ralli parkurlarına dönmem" cevabını verdi. Karar kendisinin ama ben yarışmamasını destekliyorum. Ailesini ve sevenlerini bu kadar üzmenin gereği yok.

Allahtan 50 binlik yatırımı yapmışız

Honda, bundan iki ay önce Rusya’daki talep artışına bağlı olarak Türkiye’deki üretimini önce 50 bine çıkartmış, 2009’da da 70 bine çıkartacağını açıklamıştı. Ancak ekonomik kriz tüm dünyayı ve buna bağlı olarak Rusya’yı da vurunca, Japon şirket tüm yatırım planlarını ya erteledi ya da iptal etti. Böyle olunca Türkiye’deki fabrikanın 70 bine çıkma planı da yapılmadan ortadan kalkmış oldu. Hürriyet’teki toplantıda Honda Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaarslan’a "Krizden bir tek siz etkilenmemiş gibi görünüyordunuz ama sizi de sonunda vurdu" dedim. Karaarslan’ın yanıtı ilginçti: "Doğru söylüyorsun ama olaya iyi tarafından bakıyoruz. Biz bu yıl 50 bin adetlik kapasiteye de ulaşamayabilirdik. Allahtan onu etkilemedi. Yatırımlarımızı yaptık, press makinalarını ve boyahaneyi kurduk. Bunlar bizim için büyük avantaj. Kriz iki ay önce patlasaydı bunlarda olmayacaktı. Şimdi bunlar yapıldığı için piyasalar normal haline geldiğinde üretim artışı yine yapılabilir."
Yazarın Tüm Yazıları