Türkiye’de 1000 kişiye düşen otomobil sayısı 92, 1000 kişiye düşen toplam motorlu taşıt sayısı ise 138. Yani otomobilde 105, toplam motorlu taşıt sayısında 144 olan dünya ortalamasının bile altındayız. Girmek istediğimiz Avrupa Birliği’nin otomobil ortalaması ise 345. Kuşkusuz, bu durum Türkiye’yi potansiyeli olan bir ülke konumuna soksa da gelir seviyemiz artmadıkça, ağır vergi yükü azalmadıkça otomobil sahipliğinde daha uzunca bir süre dünya ortalamasının altında kalacağımız açık.
Bu noktada Türk halkının otomobil hayalini gerçekleştirmek için iki önemli çözüm yolu var. İlki, hükümetin vergi politikasında yapacağı değişiklik. Yani otomobillerin üzerindeki ağır vergi yükü ne kadar düşerse, otomobil sahipliği de o kadar artar. Ancak hükümetin daha uzunca bir süre vergi indirimi yapmayacağı ortada. Bu durumda otomobil sahibi olmak için tek çözüm piyasaya ucuz ama gerçekten ucuz otomobiller sunmaktan geçiyor. Ucuzdan kastım hem günümüz standartlarını yerine getirecek hem güvenli olacak hem de 15 bin YTL’nin altında bir fiyatla satılacak.
ÇİNDEN UMDUĞUMUZU BULAMADIK
Bu konuda açıkçası son 2-3 yıldır Türk halkında Çin bir beklenti yarattı. Otomobil sahibi olmak isteyenler Çin’den gelecek araçların hayalini kurmaya başladı. Ancak ilk gelen Çinli markanın lojistik maliyetleri artınca fiyatlar beklentinin çok üstünde kaldı. Şimdi sırada Türkiye’ye gelmeye hazırlanan diğer Çinliler var ama 15 bin YTL ve altına girmesi beklenmeyen bu modeller Türkiye’de otomobil satışını artıracak gibi gözükmüyor. Zaten böyle bir artışa sebep olsa piyasada 16 ile 20 bin YTL arasında bir çok model var. Benzer durum aslında Türkiye dışında gelişmekte olan diğer ülkelerde de yaşanıyor. Hindistan, Rusya, Çin ve Brezilya gibi gelişmekte olan büyük pazarlarda hep bir ucuz otomobil beklentisi var. Zaten bir taraftan petrol fiyatlarının artması diğer taraftan da global dalgalanma otomobil satışlarını vurduğu için herkes ekonomik ve ucuz otomobillere ilgi göstermeye başladı.
Bu noktada, Hintli Tata geçtiğimiz yıl çok önemli bir hamle yaparak öncelikli olarak Hintli vatandaşlarını motosikletten kurtaracağı 2 bin 500 dolar fiyat etiketli dünyanın en ucuz otomobilini geliştirdiğini açıkladı. Sonra bu modelin prototipini Hindistan’da ve ardından Cenevre’de dünyaya tanıttı. Hindistan’a özel olarak geliştirilen Nano, tüm dünyada öylesine büyük bir ilgi gördü ki, bunun da etkisiyle Hintli Tata, Jaguar ve Land Rover markalarını bile hiç düşünmeden aldı. Çünkü, Nano’nun talebi öyle böyle değildi. Uluslararası basında yer alan haberlere göre Hindistan da dahil tüm dünyadan 8 milyon adetlik bir talep almışlardı. Tata hemen kolları sıvayıp Nano’yu üreteceği fabrikayı kurdu. Ancak Hindistan hükümetinin Nano üretimi için Tata’ya hibe ettiği arazi üzerine kurulan fabrikada üretim bir türlü başlayamadı. Sebebi, arazinin sahibi çiftçiler yok sayılıp, hükümetin Tata’ya araziyi bedava tahsis etmesiydi. Sonuçta, Tata o fabrika olsun olmasın Nano’yu en geç yıl sonunda üreteceğini açıkladı. Yani en fazla 2-3 aylık bir üretim kaybından bahsediliyor.
OTOMOTİVDE DEVRİM
Bir taraftan Amerikan otomotiv devlerinin iflas etme noktasına gelmesi, diğer taraftan dünyadaki ekonomik dalgalanmayla zor bir sürecin içine giren otomotiv sektöründe Nano’nun üretilmesinin bir devrim niteliği taşıdığı söyleniyor. Çünkü eğer Nano’nun açtığı kapıdan diğerleri de girerse; ki bir çoğu gireceğini açıkladı o zaman otomotiv sektörü farklı bir büyümenin içine girecek. Nedir bu büyüme; "Ucuz otomobil üretip, nüfusu fazla ama gelir seviyesi düşük ülkelerde büyük adetlerde satış yapılması anlamına geliyor. Buradan kazanılacak paralarda otomotiv şirketlerinin gelişmiş ülkelerde büyümesini sağlayacak teknolojilere yatırım yapması için finansman olacak."
Örneğin, bugün Hintli Tata, Land Rover ve Jaguar’ı aldı. Çünkü Nano’yla para kazanacağının ve buradan kazandığı parayla Land Rover ve Jaguar’a yatırım yapacağını farkında. Düşünün bir Nano’dan en az 100 dolar kazanılsa işi adete vurduğunuzda en az 1 milyar dolarlık bir kárdan bahsediyoruz. Bu para eğer Ar-Ge yatırımlarına dönerse, Tata’yı önümüzdeki 10 yılda kimse tutamaz. Bundan hareketle, Renault-Nissan, GM ve Toyota’da benzer ucuz modeller için düğmeye bastı.
Land Rover ve Jaguar, Tata’ya sınıf atlatıyor
Tata’nın Land Rover ve Jaguar’ı almasıyla Türkiye’de de imajını artırmaya başladığını söyleyen Tiryakioğlu, "Eskiden ucuz Hintli marka olarak algılanıyorduk. Şimdi iki dünya devini alan Hintli olarak algılanmaya başladık. Bayilerimize gelenler Tata’nın yeni modellerinin Land Rover ve Jaguar’ı benzeyip benzemeyeceğini soruyor. Açıkçası Tata markası sınıf atlıyor. Kısa sürede Avrupa’lı markalar arasına çıkacağız" dedi.
Tiryakioğlu, 2008 yılında Tata’nın 4 bin 200 adetlik bir satışa ulaşacağını belirterek, "Bu yıl en az yüzde 20’lik büyüme bekliyoruz. Toplam pazarda payımız yüzde 0.7. Yerli üretim Xenon’un da devreye girmesiyle birlikte Türkiye’de ilk etapta pazar payımızı yüzde 1’e çıkartmak istiyoruz. 2010 yılında Nano’yla birlikte çok daha güçlü bir pazar gücüne sahip olacağız" dedi.
Karsan’ı örnek aldık, 20 milyon dolara Xenon’u üreteceğiz
Tata’nın Türkiye distribitörü olan İsotlar Grup’un Adana’da Isoto şirketiyle otobüs ürettiğini hatırlatan Pazarlama Müdürü Banu Eresen, "Biz Isoto şirketinin aynı Karsan gibi aynı çatı altında farklı markalar üreten bir yapıya girmesini istiyoruz. Tata’ya yaptığımız teknik işbirliği ile Adana’da ürettiğimiz otobüslerin ardından şimdi de Tata’nın pick-up modeli Xenon’un üretimine hazırlanıyoruz" dedi. Eresen, 20 milyon dolarlık yatırımla kurdukları fabrikada, Xenon üretimi için 15-20 milyon dolarlık yeni bir yatırımı daha yapacaklarını belinterek şunları söyledi: " 2009 yılının ikinci çeyreğinde Xenon üretimine başlamayı planlıyoruz. Yüzde 100 İsotlar Grup tarafından üstlenilen yatırım sonrası Türkiye’de üretilecek Tata Xenon’ların ilk etapta yüzde 70’i iç pazar yüzde 30’u ihracat olarak satılacak. İlk etapta 4x2 Xenon’ları üreteceğiz. İhraç pazarlarının büyümesiyle 4x4’ü devreye sokacağız. Yılda kısa vadede 3 bin 500 adetlik bir üretim yapacağız. Bu rakamı hızla artırmak istiyoruz."
Gönlümüzden 8-9 bin YTL geçiyor
Nano’yla ilgili geçtiğimiz günlerde Tata’nın Türkiye Distribütörü İsotlar Grup’un Marka Direktörü Cengiz Tiryakioğlu ve Pazarlama Müdürü Banu Eresen’le biraraya geldim. Tiryakioğlu, Tata Nano’yla ilgili basında çıkan haberlerin ardından santrallerinin ve çağrı merkezlerinin kilitlendiğini belirterek, "Günde en az 50 adet Nano siparişi alıyoruz. Bu ayda 1000, 1 yılda 12 bin adetlik bir Nano talebi olduğunu ortaya çıkartıyor. Bu daha pazara çıkmadan oluşan talep" dedi.
Unutmayalım bu araçların Türkiye’ye ne zaman getirileceği ve fiyatının ne olacağı hakkında şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadı. Buna rağmen, basında gördükleri bu araç insanların otomobil sahibi olma hayallerini yeniden canlandırdı. Bu konuda Tiryakioğlu’na bu otomobili hayal edenler için "Ne zaman gelecek ve fiyatı ne olur?" sorusunu sordum. Tiryakioğlu, Nano’nun üretiminin 2-3 aylık bir rötarı olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Yılbaşında üretime başlanması bekleniyor. Eğer bir sorun olmazsa Türkiye’ye gelmesi 2010 yılını bulacak. Fiyat konusunda ise net bir şey söylemek mümkün değil. Bizim gönlümüzden başlangıç fiyatının 8-9 bin YTL’yi aşmaması geçiyor. Bu konuda zamanı gelince pazarlığımızı yapacağız."
AUTOSHOW’A GELİYOR
2 bin 500 dolarlık fiyatla Hindistan’da satılacak Nano’nun en baz donanım olduğunu tekrarlayan Tiryakioğlu, "Biz bu donanımın üzerine ABS, havayastığı gibi güvenlik ekipmanlarını koyup aracın beygir gücünün de artırılmasını isteyeceğiz. Maksimum 70 kilometre hızla değil de 100 kilometre hızla gitmesini istiyoruz. Tabi bunlar önümüzdeki yılki süreçte konuşulacak. Şu an kesin bir şey var sa o da 9 Ekim’de açılacak Autoshow fuarı’nda 2 adet Nano’yu sergileyeceğiz. Tata, normalde aracı Cenevre dışında hiç bir fuara vermiyor. İsotlar Grup’la yıllara daşanan bir dosstluk ve ortaklıkları olduğu için bize böyle bir jest yapıyorlar. Ancak Nano için fuarda ön talep toplanması gibi bir şey sözkonusu değil. Biz sadece Türk halkına aracı yakından göstermek istiyoruz."
Sadece Nano için Almanya’da distribütörlük istendiğini kaydeden Tiryakioğlu şöyle konuştu: "Bugün Tata’nın Almanya ve Fransa’da distribütörlüğü yok. Almanya’da Nano projesinden sonra distribütörlük istiyor. Hem de sadece Nano distribütörlüğü olsun diyorlar. Biz de Türkiye’de belki Nano’yu Tata’dan bağımsız bayiler kanalıyla satabiliriz."
Otomotiv, televizyonlarda ikinci el pazarı aşamıyor
Otomotiv sektörü bugün tartışmasız Türkiye’nin ve ekonominin lokomotifi. Hem ihracat, hem üretim hem de sağladığı istihdamla, ardından gelen sektörlere fark atmış durumda. Yazılı basın bu gücün farkında ve bu önemli sektör için uzman gazetecilere sahip. Özel köşeler açıyor, haberlere ayrıntılı yer veriyor, otomobil ekleri yayınlıyor. Düşünün sektörde Otoyaşam gibi haftalık bir otomobil gazetesi bile var. Ama ya televizyonlar. Ben televizyonlarda özel otomobil programlarını filan geçtim. İsteyen otomobil programı yapar isteyen yapmaz. Bu ticari bir iş. Ama hiç olmazsa haber bültenlerindeki otomotiv haberlerinin doğru dürüst olması gerekmez mi. Ama ne yazık ki büyük kanalların haber bültenleri öylesine siyasete odaklanmış ki, ekonomiden ve otomotiv sektöründen anlayan muhabirleri bile yok. Tek bildikleri otomotivle ilgili ne haber olursa olsun, muhabir ve kameramanları ikinci el pazarlarına veya bir kaç otomobil bayisine göndermek. Tabi konuya hakim olmayan muhabirde, ikinci el pazarlarındaki vatandaşın söylediklerini doğru kabul edip haber yapıyor. Sonra da ortaya geçtiğimiz haftaki gibi ana haber bültenlerinde ’Otomobil satışları durdu. Herkes kan ağlıyor’ şeklinde haberler yayınlanıyor.
Geçtiğimiz hafta yaşanan ilk değil bu kafayla son da olmayacak. Haber de şu; "Ağustos ayında otomobil satışları geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 8 düştü. Ama toplamda ilk 8 ayda otomobil satışlarında ise yüzde 10’luk artış var. Şimdi televizyondaki arkadaşlar Ağustos’taki bu düşüşün sebebini öğrenmeden ikinci el pazarlara dalıp ordaki vatandaştan bunun cevabını öğrenmeye çalışıyor. Arkadaşlar, otomobil satışları yaz aylarında düşer. İnsanlar tatilde olduğu için otomobil almazlar. Buna bir de Avrupa’daki daralma eklenince satışlar bir önceki yıla göre yüzde 8 düştü. Yani 28 bin değil de 26 bin adet otomobil satıldı. Ama büyük bir kriz yok ortada. İkinci el pazarındaki abiler bunu nerden bilecek. O abiler araçlarını satamıyorlar çünkü sıfır otomobillerin fiyatları hem dövizin gerilemesi hem de kampanyalarla düştü. Haliyle bu ikinci el satışlarına yansıdı. Kimse de fiyatları düşürmek istemediği için ikinci el otomobiller elde kalıyor. Yani tablo bu. Ama televizyon kanalları bunu satışlar durdu, kepenkler iniyor diye bağıra bağıra bilmeden verince insanlar tedirgin oluyor."
Aslında yapılması gereken iş basit. Otomotiv sektöründe üretimi ve satışları temsil eden iki dernek var. Biri Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) diğer Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD). Açıp burdaki yetkililere sorsalar daha düzgün haber yapabilecekler. Eğer burdaki yetkililere ulaşamıyorlarsa, bizi arayıp sorabilirler. Hemen hemen her gazetenin tüm detayları bilen otomotiv editörleri var.