Paylaş
Danimarkalı gazeteciler Per Westergaard ve Soren Schultz Jorgensen, 2017 yılı boyunca sekiz Avrupa ülkesi ile ABD’de toplam 59 medya kuruluşunu inceledi.
Tüm bulgularını topladıkları “Den journalistiske Forbindelse” (Gazetecilik Bağlantısı) adlı kitapları henüz sadece Danca piyasaya çıksa da, Nieman Lab’da 11 Temmuz’da yayınlanan yazılarıyla araştırmaları daha geniş bir kitleye ulaştı.
İki araştırmacı medyada özetle dokuz yönelim saptamışlar:
1- Tarafsızlıktan kimliğe: “Tarafsızlık dogmasını” sorgulayarak kendilerine özgü bir perspektifi açıkça sergileyen medya kuruluşlarının sayısı artıyor. Bunlar; coğrafi, sosyodemografik veya siyasi herhangi bir düzlemde net bir bakış açısı ortaya koyuyorlar. Voice of San Diego gibi...
2- Geniş kapsamdan küçük nişlere: Ancak CNN ve BBC gibi çok az sayıda medya kuruluşu “dünyada her yerde, herkese, her şeyle” ulaşabildiğinden, diğerlerinin tamamı aslında “niş” kitlelere hitap ediyor. Böylece geçmişte farklı toplulukları buluşturan medya, artık homojen kitleler içinde daha güçlü bağlar kurmaya odaklanıyor. Alman gençlik sitesi Ze.tt gibi...
3- Sürüden kulübe: Okurları abonelere dönüştürmek isteyenler, aboneleri de üyelere dönüştürmeyi arzuluyor. Böylece bir vatandaşın gazeteyle ilişkisi, bir dizi habere para ödemekten ibaret olan ruhsuz bir alışverişin ötesine geçip bir kulübe üye olma ayrıcalığının yaratacağı duygusal bağa yöneliyor. Daha önce de yazdığım Wall Street Journal gibi...
4- Mürekkepten tere: Birçok gazete, üyelik modellerinin bir parçası olarak fiziksel etkinlikler (yazarlar ve muhabirlerle buluşmalar, festivaller, vb.) düzenliyor. Le Monde gibi...
5- Konuşmaktan dinlemeye: Eskinin kapalı medya kuruluşları başka yöntemlerle de dışarıya açılıyor. Sadece ücretli etkinliklerde okura konuşmuyorlar, aynı zamanda içeriklerini şekillendirmek için onlarla düzenli olarak buluşuyor, sosyal medyanın ötesinde gerçek dünyada da onları dinliyorlar. Hearken’ın yaptığı gibi...
6- Mesafeden işbirliğine: Bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak için geçmişte (sıradan vatandaşlardan siyasetçilere ve şirketlere dek) herkesi yazı işlerine bir kol mesafesinde tutan haber kuruluşlarında bu süreç de dönüşüyor. De Correspondent gibi yeni nesil haberciler, editöryel bağımsızlığı kaybetmeden işbirliği yapmanın yollarını bulmuş durumda.
7- Sahiplikten öteki platformlara: Sosyal medya iki ucu keskin bıçak olsa da, birçok medya kuruluşu emeğini çaldırmadan farklı platformları etkin kullanmanın yollarını bulmuş durumda. Wall Street Journal’ın Snapchat Discover kullanımı gibi...
8- Sorundan çözüme: Eskiden medya sadece sorunları ortaya koyardı, bugün çözüm odaklı yeni bir gazetecilik yaklaşımı gelişiyor. Örneğin Berkeley merkezli Araştırmacı Gazetecilik Merkezi...
9- Gözlemciden aktiviste: Meseleleri yalnızca gözleyip aktarmak yerine kampanyaya dönüştürerek bir değişimi tetiklemeye çalışmak gazetecilik açısından tartışmalı bir yaklaşım olsa da, giderek daha çok kabul görüyor. The Guardian’ın sık sık yaptığı gibi...
Sonuçta yeni medya dönüşümüyle birlikte tarafsızlık, nesnellik, mesafe, gazeteciliğin bir bilgiyi A noktasından B noktasına iletmekten ibaret olduğu ve bunu yapan gazetecilerin özel insanlar sayılması gibi “eski medya dogmaları” yıkılıyor bu araştırmaya göre...
Elbette dogmaları yıkmak kadar yerine ne koyulduğu da önemli... Araştırmada ele alınan tüm medya kuruluşlarının tek ortak noktası ise hepsinin gazetecilikte “inovasyona ve deneylere odaklanmaları” olmuş.
Gazetecilik öğrencileri, iletişimcilik profesyonelleri ve akademisyenlerle oluşturduğumuz Yeni Medya İletişim Ağı’nda bu hafta bu araştırmayı tartıştık.
Selma Kara, gazetelerin kulüp haline gelmeye başlamasına, “Buna neden gerek duyalım? Gazetecinin okurla buluşma yeri zaten yazıları ya da haberleridir” derken inovasyonun da başından beri klasik gazeteciliğin içinde var olduğunu söyledi.
Sait Burak Ütücü, veri gazeteciliği ve veri görselleştirmenin şu an gazetecilikte en çok deneme yapılan alanlardan olduğunu belirtirken “savunu gazeteciliğine” ise karşı çıktı ve “Tarafsızlık ilkesi haberciliğin en derin temel kurallarından biridir” dedi.
Zaten Yeni Medya İletişim Ağı’nda fikrini paylaşan katılımcıların tamamı, gazeteciliğin tarafsızlık ve nesnellik ilkelerinin sorgulanmasına karşı.
Gökhan Korkmaz, “savunu gazeteciliği” yerine kaliteli gazeteciliğin yeterli olacağını belirtirken, Yunus Kalabalık ise demokrasilerde ana akım medyanın tarafsız olmasının bir şart olduğunu vurguladı ve şöyle ekledi:
“Ancak yeterince tarafsız basın yayın kuruluşunun olduğu bir ülkede, bahsedilen anlamda taraf gazeteciler de olabilir.”
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Bana yazabilirsiniz: ekizilkaya@hurriyet.com.tr
Paylaş