Paylaş
Adalet ve Kalkınma Partisi Fatih Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Tolgay Demir’in “dünyanın düz olduğunu” savunan bir makaleyi partinin internet sitesine koyması çok tartışıldı.
Ertuğrul Özkök "Zekâ henüz 3 yaşından gün almış" diye yazdı, Ahmet Hakan "Bu kafaya bonzai çekerek ulaşılabilir mi acaba?" diye sordu.
Ama asıl kritik eleştiriler, Tolgay Demir'e kendi partisinden gelenlerdi...
İktidar yanlısı profillerin sosyal medyada yürüttüğü linç kampanyasının ardından, haberlere göre "Genel Merkez devreye girdi" ve Demir "İnandığım için değil; bana ilginç geldi, paylaşmak istedim" diyerek yazıyı siteden sildi.
Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik sözlü/fiziksel saldırıların arttığı, onun ve devrimlerin müfredattaki ağırlığının azaltıldığı, onun hep vurguladığı "müspet ilimin," yani pozitif bilimin temellerine kibrit suyu dökülürken tarikatların ön plana çıkarıldığı bugünün Türkiye'sinde modern, ilerici insanların Tolgay Demir'i eleştirmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Fakat köşe yazarlarının ötesinde, örneğin siyasetçilerin bu tür olaylar karşısında tepkisel davranmak yerine, mesela Tolgay Demir'in bu yazıyı yazıp parti sitesinde yayınlaması sürecindeki dinamikleri anlaması, bunların tabandaki gerçek karşılıklarını analiz etmesi gerekmez mi?
Tolgay Demir'i tanımıyorum, ismini de bu vesileyle ilk kez duydum, ama muhalefet milletvekillerinin de iktidar trolleriyle beraber bu yazıyla başlayan linç kampanyasına katılması üzerine, 2019'da kazanmak için yüzde 50+1 oya ihtiyaç duyduklarının pek farkında olmadıklarını düşündüm.
Nedenini anlatayım.
İlerlemenin ön şartı özgür düşüncedir.
Düşünce özgür bırakıldığında saçmaladığı da olur.
Bilim tarihi ilerlemeyi ve hakikate ulaşmayı sağlayan saçma fikirlerle dolu.
Galileo'ya göre evrenin merkezi güneşti. Einstein ise bir dönem evrenin sabit olduğuna inanıyordu.
Elbette Tolgay Demir, ne Galileo ne de Einstein...
Zaten kendisi de Flat Earth Society denen ve ciddi ciddi dünyanın düz olduğuna, tüm uzmanların yalan söylediğine inanan ABD merkezli grubun yazısını Türkçeye çevirip sitede yayınladığını kabul ediyor.
Ama en azından -safsatalarla dolu kaynakları da olsa- bir şeyleri araştırmış. Neredeyse tüm dünyanın aynı fikirde olduğu bir konuda karşıt bir fikir söyleyecek kadar cesaretli davranmış.
Araştırmak, özgür düşünmek ve vardığı sonucu herkese rağmen söyleyebilmek, benim gözümde, profesörün, şeyhin, reisin, amirin ne derse aynısını tekrarlamaktan çok daha değerlidir.
Eleştirel düşünmeyen, otoriteye körü körüne boyun eğen biri ile ne tartışabilir, ne müzakere edebilir ne de onu ikna edebilirsiniz.
İşte, özellikle siyasetçiler, bilhassa bizim gibi kutuplaşmış toplumlarda, bu ikna sürecine odaklanmalı.
"Dünya düzdür" diyeni linç ederek oy kazanamayacağınız gibi, "Hayır dünya yuvarlaktır" diye yalın gerçekleri tekrar ederek onu ikna da edemezsiniz. (Hakikat sonrası çağda iknanın psikolojisi konusuna başka bir yazıda değiniriz)
O halde kimi gençlerimiz tarikat dogmatizmine, kimisi hakikate varamayan araştırmalara saplanmışken ne yapmalı?
Eleştirel düşünceyi kısıtlayan her şeye savaş açarken ne kadar yanlış sonuçlara varsa da bir ölçüde eleştirel davranabilen herkes ile diyalog kurmalı.
Garip tarikatların zikir ayinlerine katılan gençlerin de, üşenmeyip o kadar safsatayı Türkçeye çevirerek kimseye sormadan iktidar partisinin sitesine koyan gençlerin de enerjisinden yararlanmaya bakmalı.
"Dünya düz" mü diyorsun, haydi bir hava gözlem balonu, hatta daha iyisi katı yakıtlı roket yapıp kendimiz keşfedelim, diyebilmeli o genç ve onun gibilerden oy bekleyenler...
Ya da en azından bir yelkenlinin ufuktan gelişini izleyip gövdesinden önce gerçekten yelkeni mi görünüyor diye deney yapalım haydi...
Burada sanki Ertuğrul Özkök'ün bahsettiği 3 yaş seviyesine doğru inmiş oluyoruz, ama en büyük saçmalıklar karşısında bile sabırla yapıcı davranabilmeli siyasetçi...
Özgür düşüncenin bu kadar ağır bir baskı altında olduğu, onlarca gazetecinin sırf eleştirel oldukları için hapsedildiği, dünyanın en büyük ansiklopedisi Wikipedia'nın utanç verici bir şekilde halen engellendiği, böylesine kutuplaşmış bir ülkede, karşınızda en küçük umut ışığı varsa, mevcut kısırdöngüyü idame ettiren bu linç iştahını bastırabilmeli...
Yeni Medya'dan kısa kısa
* "Artık herkesin yayıncı olabildiği bir ekosistemde rekabet ediyoruz. Bir medya kuruluşu olarak eğer hala bir eşik bekçisi olduğunuzu düşünüyor, belirli bilgileri yayınlamamayı düşünüyorsanız bunu yapabilirsiniz. Ama geçmişte olduğu gibi bir eşik bekçisi değilsiniz. O bilgileri başkaları mutlaka yayınlar. Üstelik sizin uzmanlığınız, sizin o bilgiye vereceğiniz bağlam ve iyi bir gazetecinin ince dokunuşları olmadan bunu yapacaktır." Buzzfeed Genel Yayın Yönetmeni Ben Smith'in Reuters'a verdiği mini röportajı izleyin.
* Guardian'dan sonra New York Times da kar amacı gütmeyen kuruluşlardan aldığı bağışlar yoluyla gazeteciliğin finansmanına katkı sağlamaya başlayacak.
* İngiliz gazeteleri Independent ve Evening Standard, gerçek zamanlı yayın verilerini reklam ajanslarının kullanımına açtı.
* Marvel süper kahraman filmlerini 2000'lerin başından beri dönüştürmüş, birbiriyle kesişen evrenlerde geçen olay örgüleriyle büyük bir ticari başarı yakalamıştı. Hollywood'dan gelen son sinyaller bu modanın geçtiğine ve rakip stüdyoların yeniden basit, eski tarz hikaye anlatımına yöneldiğini işaret ediyor.
* Müzik yapımcılığı giderek McDonaldslaşıyor. Büyük Veri sayesinde neyin ne kadar dinlendiğini gerçek zamanlı olarak izleyebilen müzisyenler, yeni dijital prodüksiyon araçlarını da kullanarak ticari başarı ihtimali çok daha yüksek, ama yaratıcılıkta ve sanatsallıkta çok daha geri eserlerin piyasaya dolmasına neden oluyor.
Paylaş