Paylaş
Allah’ın nasıl bir varlık olduğu ile ilgili ayetler zaten neden Allah’tan başka ilah olamayacağının dini cevabını vermektedir. Bununla birlikte yine Kuran’da şayet bazı kimselerin iddia ettiği gibi Allah’tan başka ilah olsaydı bu ilahların kendi aralarında mücadeleye gireceklerine ve her birinin bir diğeri üzerinde üstünlük kurmaya ya da onu yok etmeye çalışacağına dikkat çekilir:
“Allah asla herhangi bir çocuk edinmemiştir; onunla birlikte başka bir ilah da yoktur. Aksi halde her bir ilah kendi yarattığını kendinden yana çeker, böylece biri diğerine üstünlük kurmaya kalkardı. Allah onların tavsif ve tasavvur ettiklerinin çok ötesinde, aşkın ve uludur.” (Müminun suresi 91)
“De ki: “Eğer iddia ettikleri gibi onunla birlikte başka ilahlar olmuş olsaydı, onlar da otorite sahibine (yakın olmak ya da ona galip gelmek için) elbet bir yol bulmaya çabalarlardı.” (İsra suresi 42)
Yine evrene ve en küçüğünden en büyüğüne kadar hem evrenin hem de yaşamın ortaya çıkışındaki hassas ölçü ve dengelere baktığımızda ve tüm bunların devamını sağlayan yasaların birbiri ile uyumunu gözlemlediğimizde tüm bu sistemin tek bir var edici tarafından yaratıldığını anlarız.
Allah’tan başka ilahlar olsaydı hem yerde hem de gökte karmaşa çıkması ve her ilahın kendi yaratacağı yasaları devreye sokmaya çalışmasıyla düzensizliğin oluşması kaçınılmaz olacaktı:
“Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah’ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendirdikleri şeylerden yücedir.” (Enbiya suresi 22)
BİRDEN FAZLA İLAH ÇELİŞKİSİ
Olaya felsefi açıdan yaklaştığımızda da neden birden fazla ilah düşüncesinin kendi içinde çelişkili olduğunu üç maddede göstermek mümkündür:
Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu gösteren her kanıt, aynı zamanda
yüce Rabbimiz Allah’ın tek ilah olduğuna işaret eder.
Felsefede ve bilimde Ockham’ın usturası olarak bilinen bir ilke vardır. Bu ilkeye göre her şey birine eşit olduğu ortamda, en basit ya da diğer bir ifade ile en az varsayım içeren açıklama doğrudur. Tek ilah, birden çok ilahtan daha basit, daha az varsayımlı bir açıklama olduğu için, karşıt yönde bir kanıt olmadığı sürece doğru kabul edilmelidir. Dolayısıyla kanıt verme yükümlüğü birden fazla ilah olduğunu savunan kişidedir.
Birden fazla ilah olduğu iddiası mantıksal çelişkiye götürdüğü için kabul edilmezdir. “Birden fazla ilah” kavramı, tıpkı “dört kenarlı üçgen”, “evli bekâr” gibi içinde çelişki içeren bir kavramdır. Birden fazla ilah varsa, mantıksal olarak bu ilahlar belli konularda ayrılığa düşebilirler. Peki, her şeye gücü yeten iki varlığın istekleri çelişirse bunlardan hangisi gerçekleşecektir?
Görüldüğü gibi Allah’tan başka ilahlar olması durumu felsefi açıdan da sorunludur.
BİRDEN FAZLA İLAH AYRILIĞA DÜŞER
Bunu bir örnek ile açıklamak gerekirse, örneğin birden çok ilah varsa, mantıksal olarak bu ilahların herhangi bir konuda ayrılığa düşmesi mümkündür. Bu ise ayette de ifade edildiği gibi ciddi sorunlara yol açacaktır.
Her şeye gücü yeten birden fazla varlığın istekleri çelişirse bunlardan hangisi gerçekleşecektir? Basit bir örnek vermek gerekirse, bir ilah gökleri yeşil, diğer bir ilah kırmızı yapmak isterse, gökler kırmızı mı, yoksa yeşil mi olacaktır?
Kırmızı olursa bunu tercih eden ilah diğerine karşı açıkça üstün gelecektir. İsteği gerçekleşmeyen ilah ‘her şeye kadir’ sıfatını yitirecektir. Her şeye güç yetiremeyen yani dilediği şeyleri yapamayan bir varlığın ilah olması mümkün değildir.
Bu nedenle birden fazla ilah olması felsefi açıdan da mümkün değildir. Saydığımız üç sonuç da kabul edilir değildir. Dolayısıyla birden fazla ilah olabileceği varsayımı çelişkilere yol açtığı için kabul edilebilir değildir.
KURAN VE BİLİM
GÜNEŞİN SONU
“Güneş dolandığı zaman...” (Tekvir suresi 1)
Ayette geçen “tekvir” fiili bir şeyi bir şeye sarmakta kullanıldığı gibi, yuvarlatmak, dürmek, katlamak, büzmek anlamlarına da gelmektedir. Ayet kıyametin anlatıldığı bir tabloda Güneş’in nasıl son bulmaya gittiğine dikkat çekmektedir.
Yine ayetlerde “Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir.” (Yasin suresi 38) ve “Güneş’e, Ay’a boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir.” (Rad suresi 2) ayetlerinde de hem Güneş’in hareket halinde olduğuna hem de kendisi için belirlenmiş bir sona yani karar noktasına doğru gittiğine dikkat çekilir. Tüm yıldızlar gibi Güneş de enerjisini hidrojen atomunu yakarak elde eder ve böylece ısı ve ışık saçar. Hidrojeni helyuma dönüştürme süreci, hidrojen atomunun bitmesiyle durunca yıldızlar ölür. Güneşimiz de başka bir etken olmazsa bile sırf bu sebeple bir gün ölecektir. Bilindiği gibi yıldızlar ölürken büyüklüklerine göre kırmızı dev, beyaz cüce veya kara delik aşamalarına geçerler. Güneşimizin büyüklüğü sebebiyle önce kırmızı dev olup sonra ölmesi beklenmektedir. Tarih boyunca Güneş, özellikle ısı ve ışık vermesi sebebiyle daima insanların gözünde önemli bir yere sahip olmuş ve yaşam kaynağı olarak görülmüştür.
O SAAT GELDİĞİNDE...
Hatta Kuran’ın indiği dönemden önce de sonra da Güneş’in tanrı olduğuna inananlar olmuştur. Dolayısıyla bazı toplumlar için Güneş, ezeli ve ebedi olan bir enerjidir ki yok olması söz konusu değildir.
Güneş’in, Ay’ın ve yıldızların ezeli ve tanrısal özelliklere sahip olduklarını zannedenler, Evren’in ve Dünya’nın bir sonu olmadığına inanmışlar dolayısıyla tarih boyunca İslam gibi teist inanç sistemlerinin ısrarla vurguladığı Evren’in ve yaşamın bir sonu olduğunu ve o saat geldiğinde her şeyin yok olacağını kabullenmemişlerdir.
Evren’in ve yaşamın bir başlangıcı ve sonu olduğunun bilimsel olarak da anlaşılmasıyla Güneş’e, Ay’a ya da yıldızlara tanrısal özellikler yükleyen ve hayatın devrinin reenkarnasyon yani ruh göçü ile sonsuza kadar devam edeceğine inanan görüşler temelinden yıkılmıştır. Evren’in bir sonunun olması Kuran’da sıklıkla dikkat çekilen ahiret hayatına geçişin bir aşamasıdır.
“O saatin yaklaşarak gelmekte olduğuna şüphe yoktur. Ve Allah mezarlardakileri diriltecektir.” (Hac suresi 7)
BUNLARI BİLİYOR MUYUZ
KIBLE NEDİR?
YÖN ya da yönelinen şey anlamına gelen kıble, Müslümanların namazda yönelmeleri gereken istikamet olan Kâbe’yi ifade etmektedir. Her ne kadar ezan, cenaze defni, kurban kesimi ve dua gibi birtakım uygulamalarda da kıbleye dönülmesi şeklinde rivayet ve kabuller bulunsa da bunların hiçbirinin Kuran’a dayalı bir temeli bulunmamaktadır. Aynı şekilde Kuran okumak için de kıbleye dönmek gibi bir gereklilik bulunmamaktadır. Kuran, mümkün olan her yerde ve durumda okunabilir. Allah rahmeti gereği birçok şeyi kolaylaştırdığı gibi Kuran’ın okunmasını da kolaylaştırmıştır.
KURAN VE DUA
Rabbimiz! Şüphesiz sen bizim gizlediğimizi de açıkladığımızı da bilirsin. Yeryüzünde ve gökyüzünde hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim suresi 38)
Paylaş