Paylaş
1925 yılında 22 Eylül ve 8 Ekim tarihleri arasında Bursa’da kalan Atatürk bir çok temasta bulunmuştur. 25 Eylül 1925 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde Atatürk şerefine bir ziyafet yemeği verileceğinden, bu ziyafet yemeğini İstanbul’dan Bursa’ya gelecek olan lokantacıların hazırlayacağından bahseden bir haber yayımlanmıştır.
AYNI SOFRADA
Tarihler 4 Ekim 1925’i gösterdiğinde ise aynı gazetede verilen ziyafet yemeği haber olmuştur. Tavuk çorbası, İstanbul usulü mayonezli levrek, mantarlı bezelyeli hindi palazı, dana fileto, soğuk bıldırcın dolması, kuşkonmaz, hasret tatlısı ve meyve’den oluşan menü servis edilmiştir. Menüyü incelediğimizde; tavuk eti, levrek, hindi eti, bıldırcın eti ve dana etinin aynı sofrada servis edildiği dikkatimizi çekiyor.
LOKANTACILARA NUTUK
Bu haberde benim nazarımda en dikkat çekici kısım ise; Gazi Paşa’nın lokantacılara irat buyurduğu nutuktur.
Bu nutku gazete kupüründe yazılı olduğu gibi aktarıyorum:
‘’Muhterem Efendiler, İstanbul Türk lokantacılarının İstanbul’dan Bursa’ya kadar ihtiyar(katlanmak) zahmet ederek burada bu ziyafeti tertip etmeleri çok nazik, çok ince ve çok samimi bir harekettir. Bunu kâmil takdir ile zikrederim. Bana teveccüh olunan hitabe hatibin ve huzurlarında bulunduğum heyetin ve cemiyetinizin kalbi hissiyatını samimi ifade etmektedir. Bu ifadeyi çok derin tahassüsat (duygulanma) içinde büyük memnuniyetle dinledim. Suret-i mahsusada teşekkür ederim.
Efendiler, çok temiz tertip olunmuş müzeyyen (süslü) sofranızda haz ile oturdum. Sofra hizmetinin intizamla cereyanına şahit oldum. Bu hususu zikr ederken bundan istifade ederek zaten malumunuz olan bir iki noktayı işaret etmek isterim.
Efendiler, sofra tertibi, sofra hizmeti cidden mühimdir. En ehemmiyetli ihtiyacat medeniyemizdendir. Bunun için esas mertdoteller (şef garson) ve garsonlardır. Maatteessüf zikr etmek lazımdır ki memleketimizde bu nevi sanatkarlar ihtiyaçla mütenasip tarz ve miktarda yetiştirilmemiştir. Evlerimizde, lokantalarımızda, otellerde bu hususati medeni insanlara yakışacak surette yapmaya mecburuz. Bugün burada bir defa daha gördük ki, seyahat sanatında yüzümüzü güldürecek sanatkarlarımız vardır. Kendilerini takdir ile yad ediyorum.
Arkadaşlar teşekküratımı tekrar ederken İstanbul’a avdetinizde (dini) bilcümle arkadaşlarınıza hissiyatım ve muhabbetlerimizi tebliğ etmenizi (bildirme) rica ederim.”
“Efendiler meserresli(mutlu) dakikalar geçirdiğimiz samimi sofranızı terk ederken umuma faydalı olur ümidiyle bir hususu daha işaret etmek istiyorum. Cümlenizce malumdur, bu lezzet Anadolu içerilerinde yaptığım seyahatlerde gördüm ki biz Türkler misafirlerimizi izaz(ağırlamak) ve ikram(sunmak) için verdiğimiz ziyafetlerde çok adette yemek yapıyoruz. Bu iktisada menafi(fayda) olduğu gibi takdir buyurursunuz ki sabbate de mazurdur. Misafirperverlikteki bu yüksek hasletini(ablak) makul bir hadde icra etmeyi cümlemiz vazife addetmeliyiz. Allah’a ısmarladık.”
SEYAHAT SANATI
Bugün gastronomi turizmi başlığı altında yapılan tüm çalışmaların; yaklaşık 1 asır önce Atatürk tarafından ‘’seyahat sanatı’’ olarak adlandırıldığını, ve bu sanatı icra eden kimselerin sayıca az olduğunun belirtildiğini gördüğümüzde, tüm lokantacıların Atamızın gösterdiği yoldan gitmek üzere çalışmalarına devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Not: Evliya Çelebi Seyahatnamesi serisi önümüzdeki hafta itibari ile devam edecektir.
Paylaş