Paylaş
Yeni hükümet kurulmak üzere. Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, Türkiye'de yolsuzlukların önlenmesidir. Yıllardan beri şu görüşü savunuyorum:
Ülkemizde devlet parasının çalınması ve israf edilmesi önlensin, Türkiye iki senede her şeyi katlar.
Bugüne kadar her türlü yolsuzluk üzerine binlerce kez kalem oynatmış bir gazeteciyim. Bu pisliğin yolu Turgut Özal döneminde açıldı ve bir daha önlenemedi.
Burada açık konuşalım.
ANAP yolsuzluklara bulaşmış bir partidir. Devlet yönetiminde yer almış çok sayıda ANAP'lı köşeyi dönmüştür.
DSP için bugüne kadar hiçbir somut duyum almadık. Herhangi bir DSP'linin yolsuzluk ve hırsızlığa karıştığı belgelenmedi, iddia edilmedi. Bu çok önemli.
MHP için de aynı şeyi söylemek mümkün. Kaldı ki, bu parti şimdi yolsuzlukların üzerine kararlı bir biçimde gidilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
Yeni hükümetin DSP-MHP-ANAP üçlüsünden oluşacağı kesinleştiğine göre, burada her üç partiye de çok büyük görev düşüyor.
Türkiye'nin en büyük sorunu olan hırsızlık-yolsuzluk durdurulduğu takdirde, Türkiye patlama yaratır.
Yeter ki ihalelerde adam kayırma olmasın. Yeter ki israf önlensin. Bunu sıfırlamak elbette mümkün değildir, ama azaltmanın çaresi vardır.
Devleti soyanların en hızlı bir biçimde yargılanmasını sağlamak ve en ağır cezaya çarptırmak. Yasalar elvermiyorsa, yeni Meclis gereğini yapmalıdır.
Cezaevlerine bir bakın. Devleti, milleti soyan o anlı şanlı hırsızlardan kaç kişi içeridedir? Üç beş isim dışında kimse var mı?
***
MHP, uzun yıllar sonra ilk kez hükümette görev alacak. MHP, dinci Fazilet takımının koparmakta olduğu yaygaraya aldırmasın. Eğer bu hükümet başarılı olursa, Türkiye çok şey kazanır. Eğer yolsuzlukla gerçekten mücadele edildiği kanısı toplumda uyanırsa, hükümete verilen destek çığ gibi artar.
Yok eğer bu hükümeti kuranlar da bir süre sonra ‘‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’’ demeye başlarsa, bu iş çok çabuk biter. İşte o zaman arkalarından teneke çalınır.
Dahası, iktidarı sırada bekleyen en büyük hırsızlara altın tepsi içinde ve kendi elleriyle sunmaya mecbur kalırlar.
***
Yeni Meclis, her şeyden önce adına ‘‘dokunulmazlık’’ denilen ucubeyi doğru bir çizgiye çekmek zorunda. Adam milletvekili seçilip Meclis'e geliyor, ama geçmişi pislik dolu. Yolsuzluk yapmış, soymuş, sahtecilik yapmış, hatta adam öldürmüş.
Hakkında açılmış bütün davalar, milletvekili seçildiği için otomatik olarak donduruluyor.
Dokunulmazlığın Meclis'te kaldırılması ise apayrı bir álem! Uzun yıllar alıyor.
Böyle bir rezalet hiçbir yasama organında olamaz.
Yeni hükümet bu konuların üzerine eğilmelidir. Bürokrasinin çeşitli kademelerine adam gibi adamları getirsinler. Geçmişte çok tanık olduğumuz gibi ‘‘Bu hırsızdır ama bizim partinin adamıdır’’ anlayışıyla atama yaparlarsa, işin altından kalkamazlar.
Yolsuzluk ve hırsızlıkla iyi mücadele ederlerse, kendileri kazanırlar. Yok eğer ‘‘Biz de o yolun yolcuyusuz... Hükümet olmak çok kıyakmış. Bal tutan parmağını yalar. Biz de yalayalım arkadaşlar’’ demeye başlarlarsa, sonucuna katlanırlar...
Çünkü tahammül kalmadı artık.
LİSE SON ÖĞRENCİLERİ
Üniversiteye giriş sınavı yapılacaktı, hırsızlık yüzünden ertelendi. Ama okullar henüz kapanmadı. Giriş sınavına katılacak yüz binlerce lise son sınıf öğrencisi aylardan beri okula gitmiyor.
Kursa gidiyorlar, ders alıyorlar.
Peki ama okula gitmeyen çocuk devamsızlıktan sınıfta kalır.
Bu durumda hepsi doktor raporu alıyor.
Usulsüz raporlar.
Hastaneler, sağlık ocakları ve bütün resmi sağlık kuruluşları, bu çocuklar için sürekli rapor yazıyorlar. Veliler ve öğrenciler doktor kuyruğunda. Onlar aslında hasta değil. Öğrenci, veli, doktor, okul yönetimi, herkes bu işin içinde. Ama ne yapsınlar? Sistem onları bu yola itiyor.
Acaba Milli Eğitim Bakanlığı, lise son sınıf öğrencilerine üniversite sınavı öncesinde, örneğin bir ay öncesinden toplu izin verse olmaz mı?
***
Biz bu gencecik fidanlarımızı bu yaştan sahteciliğe itiyoruz. Onlara rapor almalarını öğütlüyoruz. Herkes doktor ve hastane peşinde koşmaya başlıyor.
Bu çocuklar yarın Türkiye'de söz sahibi olacaklar... Ve bilinçlendikleri şu 17-19 yaşlarında ister istemez sahtecilik yapmaya zorluyoruz onları.
Türkiye'de işlerin böyle yürüdüğünü henüz bu yaşta anlamaya başlıyorlar. Bu yanlışın onların bilinçaltında yaratacağı izleri hiç mi düşünmüyoruz?
Sonra bu çocuklar hayata atılacak ve bir bölümü, şimdi edindiği deneyimlerin ışığında üçkáğıtçı olacak.
Evet, okullar tatile girmedi ama lise son sınıf öğrencileri haftalardan beri otomatik tatilde.
Çocuklar, veliler, doktorlar, okul yönetimleri, hepsi haklı. Onları kınamak elbette mümkün değil.
Ama çocukları usulsüzlüğe ellerimizle itiyoruz, sonra onlardan vatana millete hayırlı evlatlar olmalarını diliyoruz.
İnşallah bugünleri unuturlar da, olurlar.
Paylaş