ADAYIMIZ Abdullah Gül siyasette epeyce eski. Onu çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle ya, işler ters gitmezse 11. cumhurbaşkanımız olacak. Geçmişte belli zamanlarda bakanlık görevinde bulunmuş, Refahyol döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı.
Türkiye Kalkınma Bankası kendisine bağlıydı.
Abdullah Bey’in emriyle bu bankaya yaptırılan yasadışı harcamaları bankanın Teftiş Kurulu inceledi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bu yasadışı harcamalara yer verildi.
Paralar kendisinden istendiği halde vermedi. Yani iade etmedi.
Sonuçta, Türkiye Kalkınma Bankası, Abdullah Gül’ü mahkemeye verdi. Hakkında tazminat davası açıldı.
Dava dilekçesinde, Bay Gül’ün kendisi için bankaya yaptırdığı yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit gibi harcamaların kendisinden tahsili isteniyordu.
Davaya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mahkemenin Esas 1999/216, Karar 1999/6l8 sayılı gerekçeli kararında özetle şöyle denildi:
"Davalının (Gül’ün) bankaya yaptırdığı (o günkü değerlerle) 1 milyar 652 milyon liralık harcamanın görevle ilgisi olmayan şahsi harcama niteliğinde olduğu saptanmıştır. Kişisel ilişkileri ile ilgilidir. Görev gereği değildir.
Teftiş Kurulu tarafından tespit edilen bu para davalıdan istenmiştir.
Ancak davalı tarafından ödeme yapılmamıştır.
Bunun üzerine uyuşmazlık çıkmış ve dava açılmıştır.
Açıklanan olgular, harcamalara ilişkin belgeler, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği ile doğrulanmıştır.
Bu bakımdan davalı (Abdullah Gül) bizzat kendisi ödemekle yükümlüdür.
(Devlete ait olan devlet parası) 1 milyar 652 milyon liranın yüzde 50 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya (devlete) verilmesine karar verilmiştir."
* * *
Abdullah Gül, hakkında mahkeme tarafından verilen bu karara Yargıtay’da itiraz etti.
Şimdi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oybirliği ile verilen Esas 2000/6788, Karar 2000/7375 sayılı karara bakalım:
"Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül’e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi."
AbdullahGül, kişisel amaçla kullandığı devlet parasını bu kesinleşmiş yargı kararı sonrasında devlete ödemek zorunda kaldı.
Sevgili okuyucularım, yazımın burasında hemen bir not düşeyim.
Ben bu belgeli olayı bugün ilk kez yazmıyorum.
25 Ekim 2002 tarihli ’AKP ve Hukuk’ başlıklı yazımda bu olayı sizlere anlatmıştım.
Kendisi o zaman AKP milletvekili adayı olarak 3 Kasım 2002 seçimine girmek üzereydi!
Zaman onun lehine çalıştı! Önce AKP’nin Başbakanı, sonra Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı oldu.
Refah Partisi milletvekili kimliği ile Meclis’te yaptığı konuşmalarda AB’ye dümdüz giderdi! Hükümete gelince bir numaralı ABD ve AB savunucusu kesildi. Refah Partisi kimliği ile ve Necmettin hocasının emriyle yaptığı o Meclis konuşmalarını da burada belgelemiştim.
AbdullahGül şimdi cumhurbaşkanı adayımız.
Tayyip abisi bizlere çelik çomak oynatırken, iki dudağı arasından onun ismi çıkıverdi!
* * *
Türk milleti, geleceğin cumhurbaşkanını elbette ki iyi tanımak zorunda. Her yönü ve her boyutu ile! Bu yazıyı onun için yazdım.
Geçmişte söyledikleri, ağzından Cumhuriyet rejimi ile ilgili olarak çıkan sözler...
Şimdi kalkmış "Ben Cumhuriyet rejimine sözde değil, özde bağlıyım" gibi laflar ederek askerlere ve toplumun büyük kesimine hoş görünmeye çalışıyor.
Önemli olan "aman vakvakları ürkütmeyelim" diye bugün zevahiri kurtarmak için söyledikleri değil, beyninin kıvrımlarına ve genlerine yerleşmiş olan geçmişteki sözleridir.
Sıra onlara da gelecek! Cumhuriyet ilkelerine nasıl bağlı olduğunu (!) burada kendi ağzından yazmayı sürdüreceğim ki, bu zihniyeti herkes iyi tanısın.
Yeni cumhurbaşkanı için bugün ilk oylama yapılacak. Kendisini bugün söyledikleri ve yapmak zorunda kaldığı takıyye ile değil, geçmişiyle tanımak zorundayız ki, otomatik oy makineleri biraz düşünsün! Öyle değil mi efendim!