İTALYA’da günlerce devam eden UEFA 17 Yaş Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri yapıldı. Bu maçlarda bizim genç milli takım da vardı.Oyuncularımız büyük özveri gösterdiler. Hırvatistan, İngiltere, İtalya gibi güçlü takımları yenip finale kaldılar. Eurosport kanalı bütün maçlarımızı canlı yayında verdi. Beş kanallı TRT’den tık yoktu!Cumartesi günü Türkiye-Hollanda arasında final maçı oynandı. Yine Eurosport verdi. Beş kanallı TRT yine ortalıkta yoktu. Yayın yapmayı aklına getirmiyordu! Gençlerimiz Avrupa şampiyonu oldu. Ne yazık ki bizler bu olayı yabancı kanallardan izlemek durumunda kaldık. Milli takımınız final oynuyor, Avrupa şampiyonu oluyor ve Eurosport’tan izliyorsunuz. Yayıncılık ayıbıdır. İtalya’da Türk sporu adına çok büyük başarı elde edildi. TRT bunu görmedi çünkü gözleri sadece profesyonel futbol ve süper lig’in kazanç kapıları, dedikodu, kulis ve demeçlerinde idi. Futbolu para için oynayan, gol atınca takım sevgisinden değil prim için kucaklaşan futbolcular, onların iş bitirici yöneticileri ve şakşakçıları varken, böyle başarıların bizim gazetelerde, özel kanallarda ve hele TRT’de yer bulması zaten mümkün değildi. ***TRT Genel Müdürü geçen gün Meclis KİT Komisyonu’nda yaptığı konuşmada TRT’nin batık durumda olduğunu, haziran ayında maaş ödeyemeyeceğini açıkladı. TRT iktidarın borazanı. Haberlerinde hiçbir şey yok. Öteki programları da Allah’a emanet. Bünyesinde en az 20 deneyimli ve kadrolu sunucu varken, Fethullah kanalının elemanı İkbal’i sunucu olarak kullanıyor. İkbal her programda karşımızda. İki ayrı televizyona birden çalışıyor. Hem Fethullah kanalına, hem de devletin TRT’sine! Böylesi görülmedi. Gençlerimiz futbolda Avrupa şampiyonu oldu. Ne TRT’den, ne de öteki medyadan ses yok, alkış yok, haber yok! Öteki kanallar sadece para ve ilan peşinde. İyi de, iktidar övgüleri ve tek taraflı habercilik dışında TRT neyin peşinde?TRT niçin batıyor? Genel Müdür Bay Şenol Demiröz ve seçmece ekibinin başarıları (!) sayesinde. OKUMAK ÜZERİNEBAŞBAKAN geçenlerde Cüneyt Özdemir’e ilginç açıklamalar yapmıştı. Kitap okumuyordu... Çünkü zamanı yoktu! Bu konuda şöyle diyordu: ‘Danışmanlarım bana kitap özetleri, roman özetleri hazırlıyor ve özetleri okuyorum.’ Gazeteleri de doğru dürüst okumuyor, hele ‘önyargılı ve iftiracıları’ hiç okumuyordu! Bunu yapmanın zaman kaybı ve kendini boşuna yormak olduğunu söylüyordu. Bu sözleri ekranda yer aldığı gün, İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda bir sergi açıldı. Haberini Milliyet Gazetesi ayrıntılarıyla verdi. Her kim yazıp sayfada büyüttüyse ellerine sağlık. Bu sergi ve aynı gün orada bir konuşma yapan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un sözleri ilginçti. Başbakan’a dolaylı yoldan yanıt veriliyordu. Sergide ‘Atatürk’ün okuduğu kitaplar’ vardı. İnceden inceye okuduğu, işaretlediği değişik türde kitaplar. Bilim, sosyoloji, eğitim, şiir, roman, devrim tarihleri, tarih, felsefe, psikoloji...Türk ve yabancı yazarlar tarafından kaleme alınmış binlerce kitap. Atatürk onları okurken sayfalarına oklar çekmiş, işaretler koymuş, el yazısıyla eleştirilerini, görüşlerini yazmış. Örneğin kendi notlarına göre Birinci Dünya Savaşı’nda Kolordu Komutanı iken cephede 49 günde 5 kitap okumuş. Yapılan saptamalarda, yaşamı boyunca yaklaşık 4 bin kitap okuduğu belgelenmiş. ***Bir yanda cephelerde vuruşurken, vatanı kurtarırken, devrimleri yaparken ve sonrasında binlerce kitap okumuş büyük bir devlet adamı. Öbür yanda ise 21. yüzyılda bir eli yağda bir eli balda, ancak kitap okumayan, gazete okumayı bile bazen ‘gereksiz’ bulan bir başbakan!Nereden nereye! (Okuyucularıma not: Lütfen yanlış anlamayın. Atatürk’ü herhangi bir konuda günümüzün başbakanı ile kıyaslamak aklımın ucundan bile geçmez. Sadece ‘okuryazarlık’ açısından kısacık bir değerlendirme yaptım!)