Paylaş
Türkiye'de televizyon kanalı kurmanın maliyeti en az 100 milyon dolar. Bir gazete kurmak daha ucuz ama yaklaşık 5 milyon dolar harcama gerektirir.
Tansu-Özer ikilisinin tetikçiliğini yapıp hakaret savuran televizyon kanalında ve gazetede reklam göremezsiniz. Son günlerde ekranda sadece dinci bir holdingin reklamı arada sırada yayınlanıyor. 800 satan gazetede ise sıfır reklam var!
Buralarda personel çalışıyor. Binbir çeşit harcama yapılıyor. Ayda yüz milyarlar gidiyor.
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Televizyon kanalı ile gazetenin sahibi olan bir şirket var. Adı BAYS Basın Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ.
Düne kadar, gazetenin künyesinde şu isim yazılıydı:
‘‘BAYS AŞ adına sahibi ve genel müdür: Bekir Altunok’’
Bu arkadaş önceki gün akşam saatlerinde beni aradı. Söylediklerini özetliyorum:
‘‘Yazdıklarınıza katılıyorum. Biz insanlara sövmekle yanlış yaptık. Bunu şimdi anlıyorum. Yaptığımız iyi bir şey değildi. Partililerden de büyük tepki alıyoruz. Politikamız Çiller ailesini desteklemektir. Ancak belden aşağı küfür ve hakaret yağdırarak bir yere varamayacağımızı gördük. Bu küfürlere en geç bir hafta içinde son vereceğiz. Sanırım Memduh da kovulacak. Ben bu küfürleri protesto etmek için gazetenin künyesinden de adımı çektim. Bunu yarın göreceksiniz.’’
Benimle iyi niyetle konuştuğunu düşünmek istiyorum. Söylediklerinin gerçekleşeceği umuduyla, bazı çarpıcı belgeleri şimdi açıklamıyorum. Nitekim dün künyeye baktığımda, isminin çıkmış ya da çıkarılmış olduğunu gördüm.
Künyeden BAYS Şirketi ve Bekir Altunok'un isimleri çıkarılmış, yerine Mehmet Göktürk ismi girmişti. Yeni ‘‘sahip’’ bu şahıstı!
Acaba, aleyhlerine açılan korkunç tazminat davalarından kaçmak için bir kılıf mı hazırlıyorlar?
Dün Altunok'a bu gazete ile televizyonun gerçek sahibinin kim olduğunu sordum.
‘‘Doktor Orhan Özcanlı'dır ama ismi görünmez’’ dedi. Aynı ismi pazartesi gecesi sahtecilikten sabıkalı Memduh da ekranda söylemişti.
***
Kimdir bu Dr. Orhan Özcanlı? İnsanlara ana avrat söven bu yayın organlarının sahibi ve para babası, kamuoyunda adı ‘‘işkenceci doktor’’ olarak bilinen ve Ankara'da özel Sevgi Hastanesi'nin sahibi olan şahıstır.
Sütunlarında her gün aşağıladıkları Demirel, bir süre önce bu gazeteyi toplattırmıştı. Ne ilginçtir ki, aradan birkaç gün geçti ve Özcanlı'ya ait hastanenin ek binasının açılışını Baba yaptı! Demek ki, hakkında yazılanlar ve yağdırılan hakaretler, bizim Baba için pek fark etmiyordu! İş kurdele kesmeye gelince, koşa koşa gidiyordu!
***
Bu iki yayın organı hakkında bugüne kadar bir trilyon lirayı geçen yüzlerce tazminat davası açıldı. Bir yerden bir kuruş geliri olmayan bu şirket, bu tazminatları nasıl karşılıyor?
Onun da kolayını bulmuşlar. Bundan birkaç yıl önce Ankara'da, 200 milyar bastırıp büyük arazi almışlar. Sonra bu araziyi parsellemişler.
Tazminatlar için para gerekince bir parsel satıyorlar. Böylece, kişilere ve aile bireylerine yağdırılan küfür ve hakaretlerin bir bölümünü karşılıyorlar! Şirketin bir yetkilisi ‘‘Bir parsel satıp 20-30 tazminatı kurtarıyorduk. Bu iş önceleri bize tahminimizden çok ucuza geldi. Ama davalar çok yığıldığı ve hepsini büyük rakamlarla kaybettiğimiz için şimdi zora düştük. O yüzden gazetenin sahibini değiştirdiler. Deniz bitti, kanundan kaçış başladı’’ diyor!..
***
Madem ‘‘deniz bitti’’, şimdi ne olacak? Örneğin Ankara 4. İcra Dairesi, bizim sahtecilikten sabıkalı kader kurbanı Memduh'un maaşına dün, 16 Eylül 1998 tarih ve 1998/1709 sayılı yazısıyla haciz koydu:
‘‘Alacaklı vekili avukat Hasan Bıyıklı'ya bakiye 107 milyon lira ödemeye borçlu Memduh Samuray Bayraktaroğlu'nun borcu nedeniyle şirketinizden almakta olduğu maaşının borç bitinceye kadar haczi ile dosyamıza gönderilmesine karar verilmiştir...’’
Değirmenin suyu sadece arsalardan mı sağlanıyordu? Hayır! Peki yüz milyonlarca dolarlık bu çark nasıl dönüyordu? RTÜK kayıtlarına göre BAYS'ın ortağı görünen isimleri kimse tanımıyor.
Hasan Hilmi Yılmazer, Selçuk Sezai Dökmeci, M. Kemal Çamlı, Atilla Demirkasımoğlu, Sedat Durgun.
Genel Müdür: Mehmet Göktürk. Yardımcısı: Ahmet Arslan.
Bunların serveti nedir, vergisi nedir?
Tansu-Özer ikilisi adına döndürülen çarkı ve o çarkın içinde yer alanları görüyor musunuz?
Şu olup biteni günlerden beri yazıyorum, bir utanç tablosunu belgeliyorum. Tutumları değişmediği sürece yazmaya ve belgeler açıklamaya devam edeceğim.
***
Belden aşağı iğrenç küfürler, tehditler, yalanlar, şantajlar...
Ve işin ardında Orhan Özcanlı isimli bir doktor, bir hastane sahibi!
O bir ‘‘tıp doktoru’’. Hastaları emanet ettiğiniz kişi!
Tempo Dergisi'nin 30 Temmuz 1997 tarihli sayısından bir alıntı yapayım:
‘‘İşkenceye göz yuman doktorun inanılmaz yükselişi. Orhan Özcanlı ismi karşımıza bundan sonra da çıkacak. Onun hastanelerinde para aklandığına dair çok sayıda iddia var.’’
Bu konuda şimdilik bu kadar!
Eğer muhalefet yapacaksan, Tansu'yu savunacaksan, adam gibi yaparsın. İstediğini savunursun, istediğini eleştirirsin. Ama sabıkalı, sahteci, kokainci, üçkâğıtçı tipleri kiralayıp insanlara belden aşağı küfür yağdırırsan, birileri buna bir gün ‘‘Dur’’ der.
***
Sevgili okuyucularım, bu pisliği, bu kepazeliği günlerden beri yazıyorum. Her şeyi belgeliyorum. Bizim medyada ise tık yok!
Gazetelerden, anlı şanlı köşe yazarlarından, ekranlardan, gazeteciler cemiyetlerinden hiçbir tepki yok!.. Herkeste bir korku:
‘‘Aman, bana da bulaşmasınlar...’’
Çünkü çoğunun bir açığı var. Aman bulaşmasınlar canım! Bu pislik medyaya bulaşmış ve kanser gibi sarmaya başlamış, kimin umurunda! Yeter ki kimse kimsenin tekerine çomak sokmasın, herkes kendi dümenine baksın!
Paylaş