Soykırım, işin bahanesi

BİRİNCİ Dünya Savaşı’nda Doğu Anadolu’da, Osmanlı uyruğundaki Ermeniler devlete karşı ayaklandı. Rus ordusuyla boğuşuyorduk, Rus ordusu topraklarımıza girmiş ve Trabzon dahil Erzurum’a kadar ele geçirmişti. İşte bu ortamda, işgal yetmezmiş gibi, Ermeniler Türk ordusunu arkadan vuruyordu. Van, Bitlis gibi illerimizi ele geçirmeyi de başardılar!

Dünyanın hiçbir devleti ve ordusu bu ihanete göz yumamazdı. Hükümet 1915 yılında tehcir (zorunlu göç) kararı aldı ve savaş bölgesindeki Ermeniler topluca Irak, Suriye ve Ürdün yörelerine sevk edildi.

Bütün bunlar olurken elbette ölümler oldu. Çok sayıda Türk ve Ermeni can verdi.

Karşılıklı çatışma ve Ermeni ihaneti vardı ama ortada asla soykırım yoktu.


Eğer devletin soykırım niyeti olsaydı, İstanbul, İzmir, Adana gibi illerimizde yaşayan on binlerce Ermeni yaşatılmaz, en azından oralardan sürgün edilirdi.

Ermeni soykırımı masalı, Batı dünyasının günümüzde Türkiye’ye karşı kullandığı kozlardan biridir. Nitekim günümüzde Pontus, Süryani ve saire soykırımı da gündeme taşınmak istenmektedir.

* * *

Şu anda sırada Fransa var! İyi de, bundan önce tam 16 ülke bu konuda karar aldı ve "Türkiye Ermeni soykırımı yapmıştır" dedi. Bunları tek tek sayalım:

Avrupa: Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Belçika, Fransa, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Litvanya.

(Bunların pek çoğunun AB ülkesi olduğunu unutmayalım!)

Amerika Kıtası: Kanada, Arjantin, Uruguay, Venezüella.

Ötekiler: Rusya ve bugün yardımına koştuğumuz Lübnan!

Dahası var. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de aynı doğrultuda kararlar aldı.

Şimdi sormak gerekiyor. Bütün bu kararlar göstere göstere geldi. Gökten zembille inmedi. Biz Türkiye olarak bunlar olurken ne yaptık? Ne yapabildik? Hiçbir şey!

Belki birkaç protesto notası verdik, göstermelik birkaç girişimde bulunduk. Hepsi o kadar. Niçin?..

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyada -büyük bir pazar olmanın dışında- hiçbir ağırlığımız, hiçbir saygınlığımız kalmamıştı.

Bütün bunlar olurken biz AB kapılarında elaleme yalvarıp yakarıyorduk. "Aman bizi dışlamayın" diye dil döküyor, ne isterlerse fazlasıyla veriyor, yasalarımızı bile onların emirleri doğrultusunda değiştiriyorduk. İzleyin, bundan sonra da aynı şeyleri yapacağız.

* * *

Gerçek tablo karşımıza şimdi çıkıyor. Fransa, Türkiye’ye karşı bu saygısızlığı boşuna sergilemiyor. Varsayalım ki Fransız Parlamentosu bugün Ermeni tasarısını reddetti! Kendimizi "zafer kazanmış" olarak görüp bayram mı edeceğiz!

Elbette iktidar böyle yutturmaya kalkışacak. Ama acı gerçekler bununla bitmeyecek. AB yolunda biz onlara yalvardıkça karşımıza daha nice pislikler, nice soykırım masalları, başka konular ve yüz kızartıcı, utandırıcı engeller çıkarılacak.

Bunları görmeyenler ve görmek istemeyenler ya milleti kandırmaya yeltenen yalancılardır, ya ülkelerini AB’ye satmaya hazır bekleyen aymazlardır, ya da AB fonlarından ceplerine büyük paralar giren çıkarcılardır.

Bu işler oturduğun yerde Fransa’ya posta koymakla, tehditler savurmakla, Türkiye’de iş yapan Fransız firmalarını devreye sokup "Ben devlet olarak beceremedim, sen git hükümetine baskı yap" demekle, şantaj yapmakla olmaz.

Bütün bunlara AB üyeliği (!) uğruna katlanmıyor muyuz?

Peki adamlar bize açık açık "Sizin üyeliğiniz çok zor, hatta mümkün değil" demiyor mu?.. Ve bunu bizi yönetenlerin suratlarına karşı da her ortamda -Ankara’daki resmi ziyaretlerde bile- açık açık söylemiyorlar mı?

Batı’nın Türkiye’ye karşı bu tutumu yeni değil. Aynı düşmanca tutum taaa Osmanlı’dan beri devam ediyor.

Lütfen bir konuyu unutmayalım. Türkiye’ye karşı pek çok ülkede yapılanların nedeni bellidir. Tarihten gelen düşmanlık, kendi iç siyaset dengeleri, siyasi ve ekonomi çıkarları ve saire...

Her ülke kendi çıkarını düşünür ve biz hoşlansak da, hoşlanmasak da, bu doğrultuda bazı şeyler yapar.

Peki karşılığında biz ne yapabiliyoruz? Hiçbir şey! Sadece onların kapılarında yalvarıyoruz, dil döküyoruz, onlar ne isterse fazlasıyla vermeyi sürdürüyoruz.

Böyle bir ülkenin karşısında siz olsanız farklı mı davranırdınız?

Onlar bizi yalnızca 70 küsur milyonluk bir sömürü pazarı olarak görüyor. Hepsi budur. Onların indinde saygınlığımız yoktur, kalmamıştır. O yüzden nutuk atarak, şantaj yaparak, posta koyarak onları bir şeylerden vazgeçirmeye kalkışıyoruz...

Ve beceremiyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları