SEVGİLİ okuyucularım, yazıma değerli dostum, arkadaşım, gazeteci, yazar ve devlet adamı İsmail Cem’e Allah’tan rahmet dilemekle başlıyorum. Çektiği hastalıktan ne yazık ki kurtulamadı. Düzgün, dürüst, onurlu adamdı. Aile bireylerine ve bütün ulusumuza başsağlığı diliyorum. Nurlar içinde yatsın.
* * *
Şimdi bugünkü konumuza gelelim. Arşivden bakabilirsiniz, 1 Haziran 2006 tarihli yazıma şöyle başlamıştım: "Bugünkü yazımda size korkunç bir rezaleti açıklayacağım. Sorumlusu tümüyle hükümettir. Olanların ve olacakların hesabını Başbakan ve Maliye Bakanı vermekle yükümlüdür."
Bunları niçin yazmıştım?.. Çünkü bazı kişiler, devlet olanaklarını kullanarak ben dahil bazı gazetecilerin ve siyasetçilerin banka hesaplarına ve mal mülk dökümlerine girmişlerdi. Hesaplarına yasadışı yollarla girilenler tümüyle iktidar karşıtı kimselerdi. Aynı yazımda şöyle yazmıştım:
"Bugüne kadar 11 gazetecinin ve 14 siyasetçinin banka hesaplarına girildi. Bunlar benim bildiğim rakamlar. Eksiği var fazlası yok... Belgeler elimde. Şimdiden uyarıyorum, ihbar ediyorum ve soruyorum:
Bu rezaletin hesabını kim verecek? Başbakan mı, Maliye Bakanı mı, başkaları mı?"
Her şeyi biliyordum. Devletteki banka fareleri bu belgeleri bazı muhabirlere, yayınlanması için vermişti. Bu doğrultudaki yazılarımı birkaç gün sürdürdüm. Benim banka hesaplarımı, maaş dökümlerimi, taşınmazlarımı hem de abartılı, uçuk rakamlarla, ismi cismi duyulmamış bir dergide yayınlattılar! O yayını yapanlar şimdi Ankara’da Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor.
Peki ama bu tezgáh niçin kurulmuştu?Kendilerine karşıt olanları güya zor durumda bırakmak için!
Ben geçmişimle, geleceğimle ortada bir adamım. Hayatımda en küçük bir lekem ve açığım olmadı. Yayın sonrasında kendimi Maliye Bakanlığı’na ihbar ettim ve her açıdan incelenmemi istedim. Yasa dışı, ahlak dışı, kural dışı, vergiden kaçırılmış bir tek kuruşum olup olmadığını imzamla sordum ve gereken işlemin yapılmasını istedim. (Bakınız 6 Haziran 2006 tarihli yazım.) Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Mahmut Vural imzasıyla gelen yazılı yanıtta, "Hakkınızda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir" deniliyordu. (Bakınız 24 Haziran 2006 tarihli yazım.)
* * *
Belli kişilerin devletin namusuna emanet edilen banka hesaplarına korsan yollarla girilmişti. Burada yırtındım, nice yazılar yazdım, ihbar ettim, belgeledim. Benden sonra korktular, ötekileri yayınlamaları mümkün olmadı.
Ben bunları yazarken ve milyonlarca insan okurken, bir tek devlet yetkilisi bana sözlü veya yazılı başvuruda bulunup "Nedir bu olay" diye sormadı!
Evet, sormadı. Herhangi bir soruşturma açılmadı...
Çünkü hesaplara girenleri biliyorlardı. Bu işi yapanlar çok büyük olasılıkla üst makamlardan icazet-onay almıştı... Ve yine inanıyorum, bizlerin banka dökümleri -belki bana yaptıkları gibi herkes için geçerlidir- o üst makamlara abartılı, uçuk rakamlarla verilmişti.
* * *
Dün birdenbire devletin Anadolu Ajansı tarafından Türkan Al’ın haberi geçildi. Maliye Bakanlığı korkunç bir açıklama yapmıştı! Hesabına girilenler arasında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Maliye Bakanı ve oğlu, eski ve yeni Genelkurmay Başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Erkan Mumcu, Mehmet Ağar, Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Emin Çölaşan gibi pek çok isim vardı. Henüz açıklamadıkları başka isimler de olduğunu biliyorum... Ve bazı görevliler açığa alınmıştı!
Peki ne olmuştu?Ben bu rezaleti, bu skandalı tam yedi ay önce yazmış, burada açıklamış, bangır bangır bağırmıştım.Yetkililer bu süre içerisinde niçin suspus olmuştu?
Sonra bu işin içine Cumhurbaşkanı, Başbakan, Maliye Bakanı, Genelkurmay Başkanları falan nasıl sokulmuştu?
Tahminimi yazıyorum: Son birkaç günde CHP’nin soruları sonrasında henüz bilemediğimiz bir gelişme oldu ve bunlar olayı açıklamak zorunda kaldılar.
Ancak, olayı büyütmek için başka isimleri de kattılar. Şöyle:
"Bu korsanlar sadece iktidar karşıtlarının değil, bizim de hesaplarımıza girmişler!" Yaaa!
Unutmayalım, karşımızda amatörler veya meraklılar topluluğu yok. Bunu yapanların ardındaki siyasi güç ve destek ortaya çıkarılmak zorunda. Kim çıkaracak, kim?
* * *
Evet, bu rezaleti, bu skandalı burada yazdığım yazılarla -hem öncesinde, hem de sonrasında- gündeme getirmiştim. Beni yedi ay boyunca arayıp sormak, bilgi almak akıllarına gelmediği gibi, tam tersine "Oh olsun, hırpaladık!" diyenler, şimdi ne olduysa, soruşturma başlatmak zorunda kalmışlar. Buna da şükür! Geç olsun da güç olmasın!
Ben kendi hesabımı millete açık alınla verdim. Bu tezgáhı kuranlar ve alet olanlar da verebilecek mi? Hiç sanmam.
Şimdi muhalefet partilerinin eline altın tepsi içinde en büyük koz geçti. Bu skandalın üzerine nasıl gidileceğini, neler olacağını, devleti elek yapanlardan nasıl hesap sorulacağını hep birlikte izlemeyi sürdüreceğiz.