SEVGİLİ okuyucularım, bugün size çok ilginç bir olay aktaracağım. Ancak bunu iyi anlamak için birkaç ay geriye gideceğiz.
Burada 30 Ekim 2001 günü ‘‘Bir bankacılık rezaleti’’ başlıklı yazım çıkıyor. Şekerbank Ankara Merkez şubesinde çok büyük miktarda mevduat hesabı olan Şükran Köse isimli bir iş kadını, bana mektup yazıyor ve bankadaki parasının buharlaştığını belirtiyor. Bütün belgeleri de ekliyor.
Şekerbank'ta vatandaşın mevduatı sahte imzalarla, düzmece belgelerle bazı banka çalışanları tarafından çekilmiş. Olay DGM Savcılığı'na da intikal etmiş. Yok edilen para az değil, yüz binlerce dolar.
İş kadını bu olaylar sonrasında banka yetkililerine gidiyor, didiniyor, çırpınıyor ama hiçbir sonuç elde edemiyor. Bankanın Genel Müdür YardımcısıTurgay Devecioğlu, iş kadınına nasihat veriyor: ‘‘Mahkemeye gidin. Eskiden bankaları silahlı adamlar soyardı, şimdi memurlar evrak işlemleriyle soyuyorlar. Ne yapabiliriz ki’’ diyor!
DGM tarafından görevlendirilen bilirkişi heyeti, paraların Şekerbank'ta buharlaştığını doğruluyor. Bunu kim yapıyor? Banka içindeki bir şebeke.
* * *
Ben o yazıyı yazıyorum ve hemen ardından, iki gün üst üste, Şekerbank yönetiminin yanıtını bu köşede yayınlıyorum. Bununla yetinmiyorlar ve beni savcılığa şikáyet ediyorlar. Fakat nasıl!
Aynı gün, Şükriye Eroğlu isimli avukat aracılığı ile iki ayrı savcılığa aynı dilekçeyi veriyorlar. Biri Ankara'ya, diğeri İstanbul Bağcılar'a.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı, hakkımda takipsizlik kararı veriyor. Yani yazımda suç görmüyor ve dava açılmasına gerek duymuyor. Şekerbank bu karara itiraz ediyor, ancak takipsizlik kararı Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onanıp kesinleşiyor.
Fakat Bağcılar Savcılığı, hakkımda ceza davası açıyor.
Yani aynı ‘‘suç’’ iddiası için iki ayrı savcılığa şikáyet dilekçesi veriyorlar ve yargıyı aldatıyorlar. Bir savcılık takipsizlik verirken, bir başka savcılık aynı başvuruya dava açıyor.
Dahası var, kesinleşmiş takipsizlik kararına karşın, İstanbul'daki davalarını geri çekmiyorlar.
Dahası da var. Bankalar Yasası'nı çiğnediğim iddiasıyla hakkımda bir başka suç duyurusunda daha bulunuyorlar. Savcılık o konuda da takipsizlik kararı veriyor.
Dahasının dahası, hakkımda 630 milyar liralık tazminat davası açıyorlar.
* * *
Bir banka düşünün ki, vatandaş parasını oraya, olayımızda Şekerbank'a yatırmış. Bir gün bir bakıyor ki, yüz binlerce doları yok olmuş. Nerede? Bankanın içinden birileri çekmiş. Hesap dökümü istiyor, vermiyorlar. Noter kanalıyla istiyor, yine vermiyorlar. Parasını çekmek istiyor, düzmece belgelerle banka içinden birileri çekmiş!
Bu durumda gazeteci ne yapar? Bu konuyu belgelediği takdirde yazmaz mı? Yazıyorsunuz, bu kez yargıyı aldatıyorlar, Bankalar Yasası'nın ardına sığınmaya çalışıyorlar. Aynı yazı için üç savcılığa ayrı ayrı dilekçe veriyorlar, bir de tazminat davası açıyorlar. Sinekten yağ çıkarıyorlar.
* * *
Şimdi size Şekerbank Kayseri şubesindeki bir olayı da belgelerden aktarıyorum. Kayseri Valiliği'ne verilen Muzaffer Keklik ve Kemal Yandım imzalı, 26 Haziran 2001 tarihli dilekçeden bazı bölümler:
‘‘Şekerbank Merkez şubesinde hayali isimlerle açılan hesaplar sayesinde trilyonlarca lira kara para aklanmakta, vergi kaçakçılığı yapılmaktadır. Mezar taşlarında yazılan isimlere açılan hesaplarla usulsüz para yatırma ve çekme işlemleri gerçekleşmektedir. Müfettiş istenmesi...’’
Ankara İş Mahkemesi'ndeki dosyadan, Şekerbank avukatının yazılı beyanlarından öğreniyoruz:
Kayseri şubesindeki bazı banka çalışanları, bankadan sahte belgelerle para çekiyor. Sadece bir tek işlemde 40 bin dolar çekilmiş.
* * *
Bunları yazıyorsunuz, aynı bankanın yönetimi sizi savcılığa şikáyet ediyor. Hem de aynı yazı için üç ayrı savcılığa!
İkisinden takipsizlik kararı alıyorsunuz, bir savcılık dava açıyor.
Ayrıca banka yönetimi, hakkınızda 630 milyarlık tazminat davası açıyor.
Bu durumda benim de yapmam gereken bazı şeyler vardı. Aynı yazı için aynı dilekçeyi iki ayrı savcılığa verip yargıyı kandırmaya kalkışan Genel Müdür Yardımcısı Turgay Devecioğlu ile avukatı Şükriye Eroğlu'nu, üç gün önce savcılığa şikáyet ettim. Açıkça suç işlemişlerdir.
Avukatı, ayrıca Ankara Barosu'na şikáyet ettim. Avukatlık Yasası hükümlerini çiğnemiştir.
Bazı olayları ortaya çıkarmaya çalışan bir gazetecinin nelerle boğuştuğunu görmeniz için yazdım bu yazıyı.
Şekerbank yönetimi, kendilerine para yatıranların buharlaşan parasına çözüm bulmak yerine, sizinle uğraşıyorlar. İşin gizli kalmasını istiyorlar!
Yargının kararını bekleyeceğim, size de bilgi vereceğim.