TÜRKİYE’nin gündemini haftalardır şehit cenazeleri belirliyor.
Hükümet aciz. Eli kolu ABD ve AB tarafından bağlanmış, ülkemizin güvenliğini yabancı ülkelere emanet etmiş, seyredip duruyor...
Ve Bay Başbakan miting meydanlarında haykırıyor: "Kimse şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapmasın!"
Bunu yapan yok. Milletin, kendisine ve hükümetine karşı çığ gibi büyüyen tepkisini bile ’siyaset sömürüsü’ olarak göstermeye kalkışıyor.
Dün üç şehit cenazesi daha vardı. Ankara’da binbaşı Ramazan Armutçuoğlu için düzenlenen törende kitleler cumhurbaşkanı ve komutanlara sevgi gösterisi yaparken, katılan bakanları (aday olmayan Abdüllatif Şener dışında) en ağır bir biçimde protesto etti. Sloganlar atılıyordu:
"Hainler dışarı... AKP dışarı... Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP... Yan gelip yatmadı, vatanını satmadı... Tayyip, oğlunu askere gönder..."
Aynı sesler dün Manisa’da yarbay Melih Gülova için düzenlenen törende bu kez, halen Meclis Başkanlığı makamında oturmakta olan Bülent Arınç için yükseliyordu. Bu şahıs yuhalanıyor, en ağır biçimde protesto ediliyordu. Hem de kendi seçim bölgesinde!
Dün hükümet karşıtı protestolar, İstanbul’da şehit er Hasan Güreşen’in cenazesinde bile yükseliyordu... Ve düşünün, o törene AKP ve hükümetten kimse katılmamıştı!
* * *
Peki bütün bunlar olurken Başbakan dün nerede idi? İstanbul’da! Beyefendi Ankara’ya özel uçağı ile öğlen geldi. Zahmet edip bir saat önce gelseydi, Kocatepe’de cenaze törenine katılabilirdi! Ama olmadı! Niçin?...
Çünkü toplumdan alacağı tepkileri biliyor. Orada bütün protestoları bir paratoner gibi üzerine çekeceğinin, en ağır hakaretler içeren haykırışları duyacağının farkında.
Ayıptır yahu, bir başbakan oraya ölümüne gelir.
Kendisini uyarmak gerekiyor. O gergin ve çaresiz yüz ifadesiyle bir daha meydanlara çıkıp "Kimse şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapmasın" diye nasihat vermemeyi ister istemez öğrenmek zorunda.
Hiç kimse öyle bir siyaset yapmıyor. Ama bu iktidarın çaresizliği yüzünden, ülkemizde her gün ana baba kuzuları şehit ediliyor, toprağa veriliyor.
Türk milleti buna da mı susacak? Buna da mı göz yumacak? Buna da mı tepki vermeyecek? Bu ulusal tepkinin adı ne zamandan beri "siyaset yapmak" oldu?
Şehit cenazelerine katılmaktan korkan bir başbakan var karşımızda! Elbette!.. Çünkü bu işler Bush’un, Merkel’in, ABD ve AB’nin karşısında esas duruşta bekleyip direktif ve talimat almaya benzemiyor, değil mi!
Bir kez daha soralım bakalım:
"Şehitler tabutta, Başbakan nerede?"
BAŞBAKAN AÇIKLAMALI
BAŞBAKAN’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan askere gitmemek için çürük raporu almış. Bu raporlar askeri hastaneler tarafından verilir. Ancak, yıllardan beri bazı çeteler türemiştir, para karşılığında sahte veya gerçek çürük raporu verirler. Güvenlik güçleri birkaç gün önce yeni bir çeteyi ortaya çıkardı.
Bazı çürük raporlarının ise para ödenmeden, hatır gönülle verildiği söylenir!
Bir başbakan oğlunun böyle bir rapor almış olması çok önemlidir.Raporu ne zaman aldığını bilmiyoruz.
Hangi rahatsızlığı nedeniyle olduğunu ise hiç bilmiyoruz!
Bu durumda Recep Tayyip Bey’e düşen görev, oğlunun raporuna ilişkin bütün bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıklamaktır.
Gerekirse onu GATA’da yeniden Heyet’e sokmak ve (eğer sakıncalı ise rahatsızlığının gizlenmesi koşuluyla) yeni bir "askerlik yapamaz" raporu alıp şom ağızlıları susturmaktır!
Oğlunun gerçek sağlık sorunu olabilir. Bu sorun askere gitmesine engel de oluşturabilir. Bu durumda hepimize düşen görev, oğluna ve aileye "Geçmiş olsun" dileklerimizi iletmektir.
Her gün şehit cenazelerinin kaldırıldığı şu ortamda Başbakan bu olaya mutlaka açıklık getirmeli, aksi takdirde sonucuna katlanmayı göze almalıdır...
Çünkü bu sorun hep belleklerde çakılı kalacak ve kendisini ezecektir.