Paylaş
Sevgili okuyucularım, Tansu hükümetten uzaklaştı diye onun peşini bırakacak değiliz. Geçmişte yaptıklarının hesabının sorulması gerekiyor. Ortada çok somut olaylar, belgeler ve gerçekler var.
Bunlardan en önemlisi 2 adet örtülü ödenek olayı.
Bu konuya birkaç gün önce değinmiştim. Tansu başbakanlıktan ayrılmak üzereydi. Bir gün sonra hükümet değişecek ve Mesut Yılmaz başbakan olacaktı. O gece örtülü ödenek parasından 500 milyar lira ansızın çekildi, bavullarda Başbakanlık Konutu'na getirildi ve para ortadan kayboldu.
Bu hadise Şubat 1996'da oldu. Tansu azınlık hükümeti kurmuş, güvenoyu alamamıştı. Görev Yılmaz'a verilmişti.
Böyle bir ortamda günümüzün değerleriyle 1 trilyon liradan fazla bir örtülü ödenek parası bankadan çekiliyor, bavullarla Konut'a getiriliyor ve nereye gittiği belli değil!
Mesut Yılmaz bu olayın hemen ardından başbakan oluyor. Bu rezaleti biliyor ve bizzat kendisi paranın peşine düşüyor. Bu paranın, devletin gizli istihbarat ya da güvenlik giderleri için harcanması yasa emri. Mesut Bey bu konuyu Cumhurbaşkanı, MİT, Genelkurmay, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarına soruyor. Hiçbirinin böyle bir paradan haberi yok. Nereye gittiği belli değil.
Bu paranın hesabı niçin sorulmadı?
Burada ısrarla ve bir kez daha yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim.
Nereye gitti bu para?
İşin daha da matrak tarafı, Tansu ve yandaşları bu konuda sıkışınca diyorlar ki, ‘‘Nereye gittiğini söylersek savaş çıkar’’...
Dünyada böylesine bir ciddiyetsizlik örneği olamaz.
Bunların mantığına göre, ortada bir yerlere giden büyük para var ve bunun gittiği yer bilinirse savaş çıkar! Fakat paranın nereye gittiğini Tansu dışında hiç kimse, devletin bu konuyla ilgili hiçbir kişi ve kuruluşu, Cumhurbaşkanı dahil bilmiyor!
Olacak iş midir sevgili okuyucularım? Sizin aklınız, mantığınız bu yalanı kabul eder mi?
Burada küçük bir düzeltme yapayım! Geçen gün konuştuğumuz ve o günlerde Tansu'nun sağ kolu olan önemli siyasetçi bize demişti ki, ‘‘O paranın nereye gittiğini Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu ile Özer Çiller biliyor’’...
Son derece vahim bir iddiadır ve mutlaka üzerinde durulması gerekir.
* * *
Şimdi gelelim Tansu'nun ikinci örtülü ödenek rezaletine!.. Yine geçen yıl çok ilginç ve inanılması zor bir olay yaşamıştık. Selçuk Parsadan isimli biri bana telefon açmış ve örtülü ödenek parasından 5.5 milyar lira dolandırdığını söylemişti. Ben de bunu ilk kez kamuoyuna duyuran gazeteci olmuştum.
(Bu gazetecilik olayının perde arkası gerçekten çok ilginçtir. Bunu da size birkaç gün içinde anlatacağım.)
Evet, Selçuk Parsadan ve ekibi tezgâhı kuruyorlar, emekli general Necdet Öztorun'un ismini kullanıp örtülü ödenekten 5.5 milyar çekmeyi başarıyorlar!
O kadar ki, kendini emekli general olarak tanıtan Selçuk, bizzat başbakan Tansu ile birkaç kez konuşuyor. Ona diyor ki, ‘‘ANAP'tan DYP'ye 30 bin oy aktaracağım, ama para lazım’’...
Yufka yürekli Tansu dayanamıyor, bir başka yufka yürekli, hassas ve duygulu bir arkadaş olan Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu'ya emir verip parayı Başbakanlık binasında ödetiyor!
Böylece Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere Krallığı, Japon İmparatorluğu, Habeşistan Krallığı vesaire dahil olmak üzere, dünya tarihinde ilk kez örtülü ödenek parası dolandırıcıların cebine aktarılıyor!
Parsadan bu suçtan yargılandı, suçu sabit görüldü ve geçtiğimiz günlerde 7 yıl hapis cezası aldı.
Ya Tansu?
Örtülü ödenek parasını dolandırıcılara kaptıran Tansu ne oldu?
O çoktandır nakavt oldu da, biz ne olması gerektiğine bakalım.
* * *
Bu mahkeme kararı Yargıtay tarafından onanırsa, yani Selçuk Parsadan'ın bu parayı örtülü ödenekten tırtıkladığı kesin hükme bağlanırsa ne olacak?
Bana sorarsanız, eğer mahkeme kararında bazı yasal ayrıntılar falan atlanmamışsa, mutlaka kesinleşecek... Çünkü Selçuk Parsadan dolandırıcı, ama bir yerde mert adam. Suçu inkâr etmiyor, başkasının üzerine atıp kendini temize çıkarmaya falan kalkışmıyor.
‘‘Ben bu işi yaptım arkadaş. Tansu'yu ayarladım, emir verdi ve örtülü ödenekten para aldım’’ diyor. Parayı veren Özel Kalem Müdürü Akın ve diğer tanıklar da hadiseyi doğruluyor.
Bu durumda Tansu'nun mutlaka yargılanması gerekecek. En azından bu parayı devlete faiziyle birlikte ödemek zorunda.
Düşünün ki, sıradan bir veznedar, devletin parasını dolandırıcılara kaptırmış. Devlet o veznedardan hesap sormaz mı? Parayı istemez mi?
Tansu'nun o sırada başbakan olması, parayı kaptırma açısından kendisine yasalar önünde bir ayrıcalık mı sağlar? Hayır, sağlamaz.
Belki diyeceksiniz ki, ‘‘Yav kardeşim, Tansu için 5.5 milyar nedir ki? Elini sallasa kendi servetinden trilyon çıkarır. Bu parayı ödesin ve işi bitirsin’’...
Yoooo, hanımefendinin bu parayı yargılandıktan sonra vermesi gerekiyor. Bu ciddiyetsizliğin hesabını mahkeme önünde vermek zorunda.
Örtülü ödenek parası, başbakanın namusuna ve şerefine havale edilmiştir. Karşılığında fatura, fiş, makbuz, imza vesaire aranmaz. Ama hiçbir başbakan, kendi namusuna havale edilen ve devletin gizli istihbarat ve güvenlik giderleri için kullanılması gereken örtülü ödenek parasını, bugüne kadar dolandırıcılara kaptırmamıştı.
Burada yeni hükümete bir kez daha soruyorum:
1- Ortadan kaybolan 500 milyarın hesabını Tansu'dan sormayı düşünüyor musunuz?
2- Mahkeme kararı kesinleşince, dolandırıcılara kaptırdığı 5.5 milyarı geri isteyecek misiniz?
Bekleyelim bakalım, bir yanıt gelecek mi? İnşallah gelir!
* * *
Emin Çölaşan'ın notu: Gaziantep'te görevi başında geçirdiği kaza sonucu vefat eden gazeteci arkadaşımız Kemal Bağcı, geride iki küçük yavru bıraktı. Yardım etmek isteyenler için hesap numaraları:
İş Bankası Gaziantep Merkez Şb. 6300-0-829 363.
Yapı Kredi Gaziantep Şb. 0l40764-2.
Paylaş