Paylaş
Bir arkadaşım vardır, araştırmaya, bilgi ve belge toplamaya çok meraklıdır. Geçen gün, elinde Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ve Türkiye'yi de kapsayan ‘‘insan hakları’’ raporuyla çıkageldi.
Çantasında ayrıca belgeler, dosyalar, gazetelerle...
‘‘Şu raporu önce oku’’ dedi. O gece okudum, ertesi gün yine buluştuk.
Bu kez önüme çantasında taşıdığı diğer belgeleri açtı.
Bunlar Türkiye'de sözde insan hakları savunuculuğu yapan, ancak gerçekte terörün, teröristin, irticanın, bölücülüğün, PKK'nın gönüllü avukatlığına soyunmuş kuruluşların çıkardığı gazeteler, dergiler, bültenler ve yaptıkları açıklamalardı.
Ne ilginçtir ki, Amerika tarafından hazırlanan insan hakları raporu, tümüyle bunlardan kopya edilmişti!
***
Anımsayınız, geçen yıl ülkemize Koh isimli çekik gözlü bir adam gelmişti. Bu adam Amerika'da insan haklarından sorumlu dışişleri bakan yardımcısıydı.
Burada küstah davranışlarda bulunmuş, hatta bir Diyarbakır gezisi yapmış, yöre halkına şirin görünmek için onlarla resimler çektirmiş, kenar mahallelere gitmiş ve Türkiye'ye ders vermeye kalkışmıştı.
Amerikan insan hakları raporu, işte o adam ve ekibi tarafından hazırlandı.
Raporu okuyunca ve arkadaşımın getirdiği diğer belgelerle karşılaştırınca, vallahi dudaklarım uçukladı!.. Çünkü ABD raporunda yer alan iddiaların önemli bir bölümü, PKK yandaşları tarafından yayınlanan gazetelerden, dergilerden, bültenlerden alınmıştı.
Bir bölümünün kaynağı ise irtica kuruluşlarıydı.
Bunların yandaşları Türkiye'de ‘‘insan hakları soytarılığına’’ soyunmuştu. Bu kutsal kavram teröristin, bölücünün ve yobazın ayağına düşmüştü.
***
Bunların yurtdışında, Almanya'da, hatta Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan gazetelerinde yer alan bütün iddialar, Amerikan hükümetinin insan hakları raporunda aynen kullanılıyordu!
Türkiye'de ‘‘insan haklarını’’ savunan kuruluşlar, bildiğiniz gibi ikiye ayrılıyor.
Birincisi, PKK takımının dernek ve kuruşları.
İkincisi, yobaz takımının dernek ve kuruluşları.
İkisi de aynı amaçta birleşiyor. İkisinin de ortak düşmanı Türkiye Cumhuriyeti. İkisinin de ortak maskesi ‘‘insan hakları’’.
Amerikan hükümeti bunların yayınlarını esas almış ve hazırladığı raporla Türkiye'yi eleştiriyor.
Örneğin 1999 raporunda, 1989 yılından sonra meydana gelen 10 yıllık olaylara yer veriliyor!
Terörle ilgisi olmayan suçlardan yapılan yargılamalar bile, insan haklarına aykırı gösteriliyor!
Hizbullah tarafından işlenmiş pek çok cinayet, devlet tarafından işlenmiş gibi gösteriliyor!
Bütün bölücü ve yobaz örgütlerin iddiaları, Amerikan raporunda tümüyle yer alıyor!
***
Peki ama bu rapor hazırlanırken, Amerikan hükümetinin yetkilileri, acaba Türk yetkililerle görüşmüş mü? Onların da görüşü, ya da ‘‘savunması’’ alınmış mı?
Araştırdım, yanıt olumsuzdu.
Yeni ortada tek taraflı bir rapor vardı.
İyi ama, Amerikan hükümeti adına hazırlanan, ciddi ve tutarlı olması gereken böyle bir rapor, nasıl olur da böyle tek taraflı yazılabilir?
***
Sevgili okuyucularım, Türkiye'de bu ‘‘tek taraflı’’ deyimi çok büyük önem kazanıyor. Çünkü Avrupa gibi, Amerika'nın da bize karşı ‘‘tek taraflı’’ davrandığını somut bir biçimde görüyoruz.
Son haftalarda ülkemizi ziyaret eden İsveç, İsviçre, Hollanda, Lüksemburg ve Danimarka dışişleri bakanlarının nasıl ‘‘tek taraflı’’ davrandığını, ülkemize nasıl saygısızlık yaptıklarını hep birlikte gördük.
Bunlar Türk hükümetiyle görüşmeden önce, bizim sözde insan hakları kuruluşlarıyla ve kapalı kapılar ardında görüştüler. O toplantılarda Türkiye, Avrupa'ya jurnal edildi.
Eğer ‘‘Hayır, edilmedi’’ diyen varsa, görüşme tutanaklarını açıklasınlar. Açıklayamazlar.
Ne ilginçtir ki, Türkiye'ye gelen hiçbir yabancı yetkili, bunların karşıt görüşünü savunan bir Allah kuluyla bile görüşme yapmıyor.
Sivil, asker, siyasetçi, gazeteci, halktan insanlar, hiç fark etmiyor. Onlar asla yok!
Teröre 15 yılda 40 bin'e yakın insanını kurban veren bir ülkede gidiliyor, teröristin ve yobazın işbirlikçisiyle tek taraflı görüşmeler yapılıyor.
Bu nasıl iştir?..
Ve bu açıdan Amrika ile Avrupa pek fark etmiyor. Avrupa'yı anladık da, Amerika acaba Apo'nun yakalanmasındaki yardımlarından ötürü bir bedel mi ödetmeye çalışıyor?
Bir yanda Apo'yu Kenya'da yakalatıyor, öbür yanda Apo'nun çeşitli kılıklara girmiş adamlarıyla al gülüm ver gülüm oluyor!
Maşalar, ispiyoncular, jurnalciler, hainler, ajanlar hazır! Amerika ve Avrupa, bizim yerli işbirlikçileriyle kazanı kaynatıyor, pisliğin üzerine hep birlikte tüy dikilmeye çalışılıyor.
Üzerimizde tuhaf bir oyun oynanıyor.
Paylaş