Liboş ailesi

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Kamuoyunda ve bizim aramızda Liboş Mehmet olarak bilinen Mehmet Barlas ve karısı Mecbure Canan Barlas, sosyete ve kaymak tabakanın olduğu kadar basın dünyamızın da gülleridir.

Liboş Mehmet, gazeteciliğe iş bitiriciliği, ihale takibini getiren ilk kişilerden biridir. Elinde dosyalarla, çeşitli kamu kuruluşlarında iş ve ihale takibi yapmıştır.

Bu rezaleti ilk yayınlayan, daha sonra uzun yıllar çalıştığı Sabah Gazetesi olmuştur. Sonra ne hikmetse Sabah'a girmiş, kovulmuş ve bir kez daha girmiştir.

Bizim anlı şanlı Liboş ailesi, gerçekten muhteşemdir. Hayatları romandır. Bunlar para kazanmanın, köşe dönmenin, bir yerden kovulduklarında öbür yerlere nüfuz edip girmenin ustasıdır.

Geçmişin hızlı solcusu olan Liboş Mehmet yıllar içerisinde hemen hemen bütün medya kuruluşlarında çalışmış bir tüccar gazetecidir. Parayı verenin düdüğünü çalar.

Çalıştığı televizyonlar TRT, Show TV, atv, İnterstar, TGRT...

Çalıştığı gazeteler Tercüman, Cumhuriyet, Güneş, Günaydın, Milliyet, Hürriyet, Sabah...

Bunların arasında düzgün ve efendice ayrıldığı bir tek kuruluş yoktur. Hepsinde ya ansızın terk edip gitmiş ya da kovulmuştur. Ayrılırken bir tek çalışma arkadaşına ‘‘Eyvallah’’ diyememiştir, çünkü bir tek arkadaşı yoktur.

Karısı Mecbure Canan ise başka bir alemdir. Para babalarıyla söyleşi yapıp onlara övgü düzmek ve kocası olan Liboş'un bu kesimlerle ilişkisini sağlamak, Mecbure Canan'ın işlevidir.

Geçmişin hızlı solcusu Liboş Mehmet şimdi TGRT ve Kanal-7 ekranlarında boy gösteriyor. Yakında Nazlı Ilıcak gibi o da Fazilet Partisi'nden milletvekili olursa hiç şaşmayın.

***

Liboş ailesinin çoğu zamanı yurtdışında geçer. Milyonlarca dolarlık servetin sahibi olduklarından, artık rahat yaşıyorlar. Bunca yılın ‘‘yorucu’’ geçen çabalarından sonra artık rahata erdiler. Yalılarda, villalarda yaşıyorlar.

Evlerinde beyaz eldivenli garsonlar hizmet veriyor. Yemekleri özel ahçılar pişiriyor.

Demek ki ‘‘işini bilen’’ gazetecinin bu düzeye ulaşması mümkün!

Liboş ailesinin hayatı roman dedim ya! Bunlar her devrin adamı. Kim başbakan olsa, cumhurbaşkanı olsa, mutlaka Liboş ailesi tarafından davet edilip ağırlanır.

Turgut Özal, Kenan Evren, Tansu Uçuran Çiller ve Türkiye'nin bütün kaymak tabakası, bu sofradan geçmiştir.

Kim iktidar olursa, Liboş ve karısı ona yağ çeker. Düşünün ki, şimdi ‘‘demokrat’’ geçinen Liboş ailesi, 12 Eylül döneminde askerlerin en büyük yağcısıydı. İşlerini böylece yürütürler.

***

Liboş'un karısı Mecbure Canan Barlas, Amerika'da kanser tedavisi görmekte olan Gülçin Telci'ye rastlamış. Yanında kaçakçı işadamı Halil Bezmen'in karısı varmış!

Gülçin'in yanına hışımla yaklaşıp ‘‘Sana güle güle’’ demiş...

Çünkü yürekli ve korkusuz arkadaşımız Gülçin, bunların ipliğini pazara çıkaran gazetecilerden biridir ve ondan nefret ederler.

Dünkü gazetelerde bu haberi okuyunca yüreğimden vurulmuş gibi oldum. Demek bunlar insanlıklarını da tümüyle yitirmişler. Kanser olan bir insana bile ‘‘Sana güle güle’’ diyebilecek kadar düşmüşler.

Eğer Gülçin sosyeteden biri olsaydı, bir para babasının kızı olsaydı, Mecbure onun karşısında esas duruşa geçer ve hastanede hizmetine girerdi.

Evet, Gülçin'e bu lafları söylerken yanında kaçak işadamı Halil Bezmen'in karısı varmış. Daha önce de Liboş ve karısı, Halil ve karısı Amerika'da birlikte görülmüşlerdi. Liboş ailesi, Bezmenler'in evinde kalıyordu.

Bu ailenin bir diğer dostu da, yine firarda olan Ayşegül Tecimer. Bu hanım da tarihi eser kaçakçılığından aranıyor.

Gülçin Telci'ye, kanser olan bir arkadaşımıza hiç utanmadan ‘‘Sana güle güle’’ diyebilen şu zihniyete, kin ve nefrete ve ilişkilerine bakın!

***

Sevgili okuyucularım, Türk basını son 15-20 yılda ne yazık ki kabuk değiştirdi. Aramızda tüccar gazeteciler, ihale takipçileri, iş bitiriciler, yağcılar, avanta karşılığı yazı yazanlar, her devrin adamları, hacıyatmazlar, devleti dolandıranlar, halkı tokatlayanlar türedi...

Ve bu çığırı açanların başında kim vardı biliyor musunuz?

Liboş Mehmet.

Ama ben ondan çok, kendisinin bu niteliklerini çok iyi bildikleri halde onu maaşa bağlayan medya patronlarını kınıyorum. İktidarlarla ilişkilerini sürdürsün diye böylelerine ödün verip Türk basınını yozlaştırdılar.

Liboş gibilerin ‘‘muteber adam’’ olduğunu gören diğerleri de ondan sonra sıraya girdiler. Örneğin Mehmet Ali Birand isimli şahıs devleti dolandırmaktan hapis cezası aldığı halde gazetelerde yazı yazmayı, televizyonlarda program yapmayı yıllarca başardı. Ülkemizin her partiden siyasetçileri, cumhurbaşkanları, başbakanlar ve adalet bakanları, dolandırıcılıktan hükümlü bu adamın programında boy göstermekte sakınca görmediler.

İşin daha da ilginç yanı, iş bitiriciler, ihale takipçileri, devleti dolandıranlar, halkı tokatlayanlar ve benzerleri işten atıldığında, onlara bizim dinci medya, yani din tüccarları sahip çıktı!

Hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan, bunlara övgüler düzdüler ve düzmeye devam ediyorlar!

***

Burada yıllardan beri medyadaki bu inanılmaz yozlaşmaya değiniyorum. Ben bunları yazıp söyledikçe küfürlerle karşılık verdiler, ana avrat dümdüz gittiler. Gülçin Telci gibi birkaç kalem dışında medyamızdan hiç kimse bu pisliğin üzerine gidemedi...

Çünkü hepsinin kendi çapında bir korkusu, açığı vardı.

Dolayısıyla, Liboş Mehmet'ler, Mecbure Canan'lar vesaireler boşuna üremedi. Topraklarını biz gübreledik.

Onları el birliği ile biz ürettik. Adam ettik, palazlandırdık, iş verdik, sayfalarımızı ve ekranlarımızı onlara ve benzerlerine açtık. Genç kuşakların önüne onları sürüp ‘‘örnek olmalarını’’ sağladık.

Hiç değilse bundan sonra tavır koyalım.













Yazarın Tüm Yazıları