Paylaş
Son yıllarda Tansu'yu körü körüne tutan, bu olayı yüz kızartıcı tetikçilik boyutuna vardıran ‘‘bir kısım’’ medya türedi.
Bu, Refahyol döneminde Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller'in dillerinden düşürmedikleri ‘‘bir kısım’’ medya değil. Yani biz değiliz!
Bunların işi gücü, siyasal karşıtlarına hem belden aşağı, hem de belden yukarı hakaret, küfür, şantaj ve tehdit yağdırmak.
Sadece karşıtların kendilerine de değil!..
Onların yakınlarına, karılarına ve kız çocuklarına da aynı utanmazlığı ve kepazeliği sergilemek.
Belden aşağı küfürlerde, Tansu-Özer ikilisi için hoşlanmadıkları yazı ve haber yazan bayan gazeteciler fahişe, erkek gazeteciler eşcinsel ilan ediliyor!
Eğer yazıyı yazan erkekse, derhal onun karısı gündeme getiriliyor ve çeşitli erkeklerle ilişki kurduğu iddia ediliyor.
Normal küfürlerde ise Tansu-Özer ikilisini eleştiren, ya da onların gıcık kaptığı gazeteciler, siyasetçiler, üst düzey bürokratlar ve işadamları hedef alınıyor:
‘‘Pespaye... Adi... Uğursuz... Rezil... Hırsız... Donsuz...’’
***
Tansu ve Özer adına tetikçilik yapıp böylesine iğrenç küfür, hakaret, tehdit ve şantaj yöntemine başvuran, hem de kablo yayında yer alan bir televizyon kanalı ile bir gazetecik var.
Bunların perde arkasındaki sahibi aynı. Bir tıp doktoru! İsmi Orhan Özcanlı. Ankara'da özel Sevgi Hastanesi'nin sahibi.
Kamuoyunda ismi ‘‘işkenceci doktor’’ olarak geçen biri.
Bu televizyon kanalında hiçbir şey yok. İzlenecek bir program yok, dizi yok, belgesel yok, spor yok.
Bu ekranda sürekli olarak altyazılar geçiliyor.
Hakaret, küfür, tehdit ve şantajın önemli bir bölümü, bu altyazılarda gerçekleşiyor.
***
Bu iğrenç yayınlar karşısında RTÜK ne yapıyor? Arada sırada bir günlük kapama cezası veriyor, hepsi o kadar. Bu televizyon kanalı RTÜK yasasını her gün paspas gibi çiğniyor, insanlara ana avrat dümdüz gidiyor. Derhal ve temelli kapatılması gereken bu kanal hakkında başka bir işlem yapılmıyor. Ekranından her gün hakaret yağıyor, insanların şerefiyle oynanıyor, ama bugüne kadar sadece birkaç gün kapatıldı!
RTÜK ya bu kanalı izlemiyor, ya da açıkça koruyup kolluyor. Her iki durumda da görevini kötüye kullanıyor.
Türkiye'de insanlara her gün ekrandan küfür, tehdit, hakaret ve şantaj yağdırmanın cezası bu kadar ucuz mudur?
RTÜK'e soruyorum, yanıt bekliyorum.
***
Bir de Tansu-Özer ikilisine destek veren bir gazete, daha doğrusu bir gazetecik, bir paçavra var. Satışı 800 dolaylarında. Birkaç bin adet basılıyor, matbaadan çıkınca paketlenip Meclis'te ve diğer bazı kuruluşlarda bedava dağıtılıyor! Para verip alanların yarısını da, dava açmak için alanlar oluşturuyor!..
Ve bu gazetecik tarafından yağdırılan küfür ve hakaretler var. Bunların çoğu, televizyon kanalı ile aynı. Hatta onları ‘‘Dün gece falanca televizyonun alt yazıları’’ diye aynen alıntı yaparak veriyorlar. Pislik aynı elden çıkıyor.
Bu iki kuruluşun sahibi olan şirket yakın zamana kadar aynıydı. Sonra görüntüde ayırdılar. Sahipleri yine aynı ama güya şirketler değişik! Aynı binada çalışıyorlar.
Bunlar aleyhine bugüne kadar açılan yüzlerce davada istenen tazminat toplamı birkaç trilyon liraya ulaştı.
Öyle pervasızca küfrediyorlar ki, mahkemeler derhal tazminata hükmediyor ve Yargıtay bu kararları onaylıyor.
Bugüne kadar yüz milyarlarca lira tazminat ödediler. Hiçbir kuruluşun bu kadar yüksek tazminatlar karşısında duyarsız kalması mümkün değil. Bu paraları ödemeye Koç Holding dayanmaz, Sabancı Holding dayanmaz.
O halde bu değirmenin suyu nereden geliyor?
İşin ilginç yanı, bu küfür ve hakaret edebiyatını tezgâhlayan, bunları gerek televizyon ve gerekse o paçavra için kaleme alan kişi, Bilkent villasında oturan bir üçkâğıtçı, bir vurguncu.
***
Burada Tansu-Özer ikilisine soruyorum: Sizin adınıza yayın yapan bu iki yayın organındaki küfür ve hakaretlerden hiç utandığınız oluyor mu? Her ikiniz de o televizyon kanalını izliyorsunuz, 800 satışlı paçavraya bakıyorsunuz.
Siz bu küfür ve hakaretlerin ardına sığınmayı içinize sindiriyor musunuz? Size destek veren ‘‘medya’’ bu mu?
Siz bu kadar mı düştünüz?
Acaba DYP'de bu pisliğe karşı çıkacak aklı başında adam hiç mi kalmamış?
Sen nutuk atıp kendini ve partini ‘‘milliyetçi muhafazakâr’’ olarak tanımlayacaksın, miting meydanlarında Kuran-ı Kerim'i öpeceksin, sonra da siyasal karşıtlarına, onların karılarına, kızlarına sövülmesine, Türk ailesinin kutsal değerlerine saldırılmasına göz yumacaksın!
***
Medyada ve siyasette böylesine bir küstahlığı ve terbiyesizliği ilk kez görüyoruz. Sadece biz değil, dünya ilk kez görüyor.
Binbir yalanla ve yüzleri bile kızarmadan, karşıtlarının fahişe, eşcinsel olduğunu yazabiliyorlar!..
Bu iki yayın kuruluşu aynı binada ve aynı elden yönetiliyor. Özer bunların ziyaretine gidiyor!
Kim yönetiyor bunları, insanların en kutsal varlıklarına sövme emrini bu haysiyetsizlere hangi sahtekâr veriyor? O gün edilecek küfürleri Bilkent villasında yazıp bunlara fakslayan kim, kim, kim?
Bizim meslek kuruluşları, gazeteciler cemiyetleri falan nerede? Bu pisliği kınamak niçin akıllarına gelmiyor?..
Ve RTÜK nerede? Uyuyor mu, yoksa bu pisliğe arka mı çıkıyor?
Paylaş